Bursa’nın hafta sonuna damgasını vuran etkinliği TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi tarafından geleneksel olarak her yıl düzenlenen Bursa Archifest oldu. Etkinliğin bu yılki teması ‘Düşlerin İnşası’ydı. Düşlerini gerçekleştirmekte her daim bir miktar geride kalmış bir şehirde böylesine bir tema son derece ironik ve mesaj içerikli durdu.
İleriye dönük iyi niyet temalı bu mesajı bir tek ben okumadım sanırım. Etkinliğe katılan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de mesajı almış olsa gerek ki, konuşmasını benzeri bir temel üzerinde şekillendirdi.
Pek çok gazetede göreceğiniz gibi Bozbey’in konuşmasından çıkarılacak en önemli mesaj; ‘Bursa’da bir değişim başlamıştır!’ cümlesi ile verildi.
Başkan Bozbey elbette bu mesajın altını şehir olarak uzun süredir çözmemiz gereken bir sorunun çözüm girişimi ile doldurdu.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 2050 vizyonlu 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı ile ‘Kent Anayasası’nın oluşturulması hedefi ve bu hedef doğrultusunda Bursa Planlama Ajansı’nın kurulması elbette önemli bir değişim mesajı.
Başkan Bozbey, “Bursa’da bir değişim başlamıştır. Bu değişim süreci artık sürdürülebilir biçimde uygulanacaktır. Kentte mutlu, huzurlu ve güven içerisinde yaşanabilmesi için herkes Kent Anayasası’nı korumakla mükelleftir. Biz tekrar ‘Yeşil Bursa’ sıfatını kente kazandırmak amacıyla yola çıktık. Bunu başaracağız. Bursa’yı örnek olabilecek bir düzeye getirmek istiyoruz.
Bizler, bir kentin sadece binalardan oluşmadığını biliyoruz. Bir kent, insanlarıyla kültürüyle ve tarihsel dokusuyla var olur. Mimar ve sanatçılarımız da kentlerimizi sanatsal bir perspektifle yeniden yorumluyor, yaşam alanlarımızı anlamlandırıyorsunuz. Yenilikçi, özgür, yaratıcı fikirlere ve tasarımlara her zaman açık olduğumuzun altını bir kez daha çizmek isterim” diyerek sürdürdü sözlerini.
Şehirdeki yapıların aynılaşmasından, bu durumun getirdiği monotonluğun içinde sıkışan Bursalılardan da bahsetti.
Fakat hepimiz biliyoruz ki, şehirde gerçek bir değişim var ve mesele salt şehrin görünüşü ile anlatılıp sınırlandırılamaz.
Yine hepimiz biliyoruz ki, 2050 vizyonlu 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı bu yenileşmenin kimler için daha avantajlı durumlar yaratacağına yönelik çok önemli bir gösterge olarak duruyor karşımızda.
Bir dönem Alinur Aktaş’ın başlattığı 2024 Çevre Düzeni Planı çalışmalarında gördüğümüz çıkar kavgalarını yine görmemiz an meselesi gibi…
Çok doğru, Bursa’da bir değişim başladı. Bu değişimin vatandaştan yana olup olmadığını, doğadan yana olup olmadığını, ‘Yeşil Bursa’ kavramını yeniden gün yüzüne çıkarmaktan yana olup olmadığını ise önümüzdeki günlerde göreceğiz bence…
Bilhassa yeni sanayi bölgelerinin planlanıp planlanmayacağı konusu bize bu konuda önemli bir ışık tutacaktır!
Konuşmada sadece ‘değişim’ vurgusuna yer verilmedi elbette. Eski Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın son derece antipatik bulduğum ‘yıka yıka güzelleştireceğiz’ sloganı ile üzerinde pek de düşünülmeden başlattığı, aslı amacı Beşyol Kavşağının yonca kavşak biçimine dönüştürülmesi olan, kentsel dönüşüm projesi de Doğanbey TOKİ konutlarını aratmayacak ihtişamda yüksek binalardan oluşacağından Bozbey’in gündemindeydi.
“Özellikle İstanbul Yolu’nda bir tasarım var, ama Bursa’yı mimari ve çevresel ölçekte yukarıya taşıyacak bir tasarımın olması tarafındayız. O koridordan 20 katlı yapılarla birlikte kente girildiğini düşünün. Bir de farklı yüksekliklerde ve farklı mimari estetikteki yapılarla kente girildiğini düşünün. Bunu yakalamak zorundayız. Yapacağımız kentsel dönüşüm alanlarında sosyal ve demografik yapıyı, mahalle kültürünü yansıtacak planlama ve mimari anlayışı ortaya koymalıyız. Bunu yaparsak gerçek bir dönüşümü sağlamış oluruz. Çalışmalarımızı bu yönde odalarımızla birlikte yürütüyoruz” diyor Başkan Mustafa Bozbey.
Bölgenin önce şuyulandırma yöntemine başvurularak, ardından yaşanan 6 Şubat depremlerinin de sağlığı avantajla rezerv alana dönüştürülerek kentsel dönüşüm kapsamına sokulduğu, kavşağın yapılmasının haricinde ‘yıkarak güzelleştirme’ kısmının sadece ‘yıkma’ bölünün gerçekleştiği ve şimdilik ortada bir bina olmadığı herkesin malumu.
Yeterince mağduriyet yaşayan bölge vatandaşı umarım bundan sonra halkın da çıkarlarının gözetildiği bir ‘güzelleştirme’ çalışması ile karşı karşıya kalır. Böylece değişim rüzgarının tatlı esintisi vatandaşın yüzünde bir gülümseme yaratabilir…