Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Dikkat, ‘tiny house’ saldırısı

İnsan vücuduna en çok zarar veren hastalıklardan biri küçük eklentilerle, bazen hızlı bazen yavaş, ancak mutlaka bulunduğu organı ya da dokuyu tahrip ederek ilerleyen ‘kanser’dir bence.

Günümüz koşullarında pek çok biçiminin tedavisi olsa da öyle çok alt gurubu var ki, halen insan ölümlerinin en önemli sebeplerinden biri…

Bunun da iki nedeni var, birinci neden; öylesine sinsi ilerliyor ki, erken teşhise çoğu durumda izin vermiyor. İkinci neden, onca zahmetli tedavilerden sonra da utanıp çekinmeden ilerlemeye devam edebiliyor.

Şehirleri de benzeri bir hastalığın, imar planlarına aykırı uygulamalar adı verilen bir çabanın yiyip bitirdiğini belirterek başlamak lazım bugün anlatmak istediğim konuya…

Yine bir arkadan dolanma hikayesi ile karşınızdayım…

Bu kez hikayemizin ana konusu, ‘mutlak tarım arazisi’ olarak belirlenen bölgelerin mini mini kanser hücreleri gibi yapıların yerleşip büyütülmesi suretiyle işgali ve imara açılması…

Meşhur tiny house tipi yapılaşmadan bahsediyorum…

Daha önce de bahsini ettiğimiz, ancak duyulan lüzum üzerine bir kez daha ele alınması gereken işgalin perde arkasını yavaş yavaş anlatmaya başlayalım.

Şimdi önce güzel, manzaralı bir yer buluyorsunuz ve az önce bahsettiğim gibi, bu yerin mutlak tarım arazisi ya da orman alanı olması pek önemli olmuyor. Üzerine yapı yapılmasına ilişkin izin alınamayacağı görüşü hakim olduğundan bu araziler ucuz da oluyor.

Araziyi aldınız…

Hemen bu arazi üzerinde doğal tarım ya da kırsal turizm yapmak için, yani bizim anlayacağımız dille hobi bahçesi oluşturmak için bir proje hazırlıyor ve bir kooperatif kuruyorsunuz.

Arazinizi tercihen eşit metrekarelerde parselliyorsunuz ve parselin belirli bir metrekaresine de tiny house tipi yapı yapma hakkına sahip oluyorsunuz.

Elbette bu durum bahsettiğim kadar kolay değil. İşin zor olan kısmı projeyi arazinin bağlı bulunduğu belediyeye onaylatmaktan geçiyor, yani asıl mühim kısım, aldığınız arazinin plan değişikliğini yaptırmak.

Bu işi de hallettiyseniz eğer, artık parsellerinizi aldığınız değerin çok üzerinde bir rakama, hisse devri yöntemi ile satabilirsiniz.

Tüm bunlar yapılır ve uygulanırken neyin göz ardı edildiğini de düşünmeden edemiyor insan…

Bugün 20-30-40 metrekare diye başlayan, her geçen yıl eklentileri ile zamanında ‘mutlak tarım arazisi’ olarak planlanan bölgenin tamamına yayılacak olan yapıların doğayı nasıl tahrip edeceği meselesi göz ardı ediliyor elbette.

Hatta tüm yapıların her yıl denetlenmesinin, dolayısıyla eklentilerinin tek tek tespit edilip gerekli yasal müdahalelerin yapılmasının mümkün olmadığını bilen uyanıkların hepsinin aklında ‘Küçük bir yapı izni alayım, nasılsa eklentilerle büyütürüm’ fikri hakim…

Kısacası; belki de dünyanın en sert kurallarını koyan, en sıkı yasalarını yapan, ardından da bu kurallara uymamanın, bu yasaların arkasından dolanmanın yollarını arayıp itinayla bulan, bu konuda çok başarılı olan bir millet olduğumuz aşikar…

Bahsettiğimiz mini senaryo uygulanmıyor, sadece böyle bir ihtimal var da ben anlatıyorum sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz.

Nilüfer bölgesinin en gözde alanlarından Dağyenice’de benzer bir plan çoktan uygulamaya koyuldu, Bursa Büyükşehir Belediyesi de plan değişikliğini onayladı.

Şimdilerde Mimarlar Odası Plan İnceleme Komisyonu tarafından ayrıntıları ile incelenen ve itiraza konu olacak bu dosyanın Bursa gibi verimli topraklarını kaçak yapılaşmaya kaptıran bir şehirde hiç gündeme gelmemesi gerekirdi.

Orhan Veli Kanık’ın meşhur;

“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada

Nasırdan çektiği kadar

Hatta çirkin yaratıldığından bile

O kadar müteessir değildi…”

Dizeleri geliyor aklıma…

Bursa da hiçbir şeyden çekmedi dünyada parsel bazlı değişimlerden çektiği kadar

HABERLER