Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Doğanbey değil de küçük kardeşi gibi

Gazeteciliğin önemli bir bölümü fikri takiptir. Gerçi yakın geçmişte fikri takip yaptığı ve yeni bilgilere ulaştığı, ulaştığı bilgileri de köşesinde yazdığı için bir meslektaşımız tutuklanmış da olsa, fikri takip bizim işimizin ayrılmaz bir parçası.

Görevimiz gereği, şehrimizin meşhur yılan hikayesi 1050 Konutlar bölgesinin kentsel dönüşüm çalışmalarına yönelik takibimizi yaptık elbette.

Şimdiden söyleyeyim sonuçlar pek de iç açıcı değil!

Yeni bir Doğanbey TOKİ olmasa da Doğanbey’in üstten bastırılmış, karnı tombullaşmış halini düşünün, işte öyle bir proje!

Efendim biliyorsunuz çeşitli biçimlerde dönüşmeye çalışmış, ama vatandaşın depreme dayanıksız konutlarda korku içinde oturmasına ve kentsel dönüşümü istiyor olmasına rağmen koşullarda anlaşılamadığından, önce TOKİ’nin sonra da diğer kurumların elini çekmesiyle bir süre askıda kalmıştı 1050 Konutlar hikayesi.

default

Sonra Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi’nin katılmadığı bir lansmanla Bursa Büyükşehir Belediyesi ve İMSİAD ‘El ele verip 1050 Konutları dönüştürüyoruz’ müjdesi vermişti şehre.

Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odasının tanıtıma dahil olmama nedeni, bahsedilen müjdenin bir kentsel dönüşümden ziyade yerinde dönüşüm olmasına yönelik sorunların altına imza atmayı kabul etmemeleriydi.

Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odasının arzusu bölgedeki hazineye ait arazilerin de vatandaş lehine fedakarlık yapılarak kullanımının devredilmesi ve bütüncül bir plan yapılarak bahsi geçen alanın şehrin yeni bir değeri haline gelmesiydi. Öyle böyle değil bölgenin neredeyse yüzde 70’lik kesimi hazineye ait!

Hazine, arazilerini vermediği gibi pazarlıklara dahil olup kendine ait araziler üzerinden pay talep edince, bütüncül planların işletilmesi de hayal oldu. Bu arada da sürekli olarak vatandaşın elini taşın altına koymasından bahsedildi durdu. Planlar iki ileri bir geri, dura aksaya devam etti. Bölgeye dört büyük müteahhit firma girdi dönüşüm için.

Pazarlıklar yapıldı, sonunda anlaşıldı ki, kentsel dönüşümden ziyade yerinde dönüşüm, bütüncül plandan ziyade yapı giydirmede bütüncül görüntü sağlanabilecek sadece.

Tüm bu süreçte Akademik Odaların mesleki kaygılar ile vicdan arasında bir muhasebe yapmak zorunda kaldıklarını ve deprem döneminin yarattığı etki sonrasında 1050 Konutlarda yaşayan vatandaşın ‘Burada kentsel dönüşüm yapmıyorlar, bizi göz göre göre ölüme terk ediyorlar!’ sözlerinin ağırlığını omuzlarında hissettiklerini de söylemek lazım.

Bir yandan planlar işletilmeye devam edilirken bir yandan da bu kentte Doğanbey TOKİ gibi bir efsane rezaleti yaşamış Bursalılar olarak yeni bir facia ile karşı karşıya mı kalacağız endişesi ile bakıyoruz projeye uzun uzun.

Görünen o ki, yerinde dönüşümle, elbette kar unsuru da göz önünde bulundurularak, yaklaşık iki katına çıkacak olan konut sayısındaki artışı karşılamak için ticari alanların üzerine 7 kat olacak binaların üstten basık enden genişlemiş bir kütle olarak karşımıza çıkmasına pek uzun bir zaman kalmadı.

Beton görünümünün soğuk yüzünü gizlemek için bolca camla tasarlanan yapılar bölgede beklenen kentsel dönüşüm havasını yaratmayacak ne yazık ki…

Binalar güvenli olacak mı?

Evet…

Binalar belli bir dış görünüm bütünlüğüne sahip olup estetik olacak mı?

Elden geldiğince bu da sağlanmaya çalışılmış…

Fakat bu bir kentsel dönüşüm değil!

Bu bir yerinde dönüşüm!

İşin buraya kadar olan kısmı zaten oldu da bitti maşallah şeklinde depremin de itici gücüyle zaten tamamlandı sayılır. Bundan sonrasında da iki açmaz bizi bekliyor…

Açmazlardan biri hazine arazilerinin altı da kullanılarak yapılacak olan büyük otoparkların maliyetlerini kimin karşılayacağı…

Normalde otopark maliyetlerini inşaat firmalarının karşılaması lazım, ancak aldığım duyumlara göre inşaat firmaları otopark maliyetlerini kamunun ya da Bursa Büyükşehir Belediyesinin karşılamasını talep ediyormuş.

Kimse kusura bakmasın ama ev sahipleri ev sahibi olacak, müteahhitler para kazanacak, herkes karlı, peki onların kullanacakları otoparkları neden benim ve bütün Bursa halkının verdiğim vergilerle yapacaksınız?

Ben şahsen bunu kabul etmiyorum bir vatandaş olarak!

İkinci açmaz ise tüm şehri, daha doğrusu şehrin kentsel dönüşüme girmiş ve girecek olan tüm evlerini ilgilendiriyor. 1050 Konutlar bölgesindeki vatandaşın dairesine daire aldığı bu dönüşüm, hem de ‘kentsel dönüşümde düğmeyi yanlış ilikledik, ilk örnekler yanlış örneklerdi’ sözleri defalarca tekrarlandıktan sonra yapılan bu dönüşüm kentsel dönüşümse neden şehrin başka bölgelerindeki kentsel dönüşümlerde vatandaştan artı bedel talebinde bulunuluyor?

Hani şunu diyorum 1050 Konutlardaki vatandaş vatandaş da diğerlerinin başı kel mi?

Alın size ikinci sorunlu durum!

Önümüzde Çarşamba ve Altıparmak bölgesinin dönüşümü girişimleri var. Hatta Akademik Odalar tarafından konuyla ilgilenecek bilim kurulu oluşturulmuş, ilk tanışma toplantısını gerçekleştirmiş bile. Şimdi Çarşamba Altıparmak bölgesinde bütüncül bir dönüşüm planı yaptığınız vatandaşa işin doğrusunun bu olduğunu nasıl anlatacaksınız?

Tam da şu anda kentsel dönüşüm görüşmesi yaptığınız mahallelerde vatandaşa kendinizi nasıl izah edeceksiniz?

Oysa tüm bunların yerine ne önermişiz daha önceki yazılarımızda?

“1050 Konutlar’daki bölgenin yüzde 70 arazisi Hazine’ye ait. Hazine yapılacak dönüşümden pay talep etmek yerine arazisini kamu yararına bağışlasa ve bölgede bütüncül bir kentsel dönüşüm planı yapılsa, dolayısıyla vatandaş kısa sürede güvenli yaşam alanlarına kavuşsa, hatta planlama konusunda Akademik Odalar da destek olsa (ki olurlar, hatta bir proje yarışması fikirleri dahi vardı) harika olmaz mı?

İşte size devletin de taşın altına elini koyduğu bir çözüm…”

Sakalımız yok ki, sözümüz dinlensin…

Şimdi gelin de yavaştan Doğanbey TOKİ’yi andıracak, bütüncül plan yerine bina giydirmede bütüncül işleyecek bir planla yürütülecek 1050 Konutlar Akpınar Mahallesi kentsel dönüşüm planlarını açıklayın vatandaşa…

HABERLER