Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Döndüm!

Sizlerle buluşmaya bir süredir ara vermiş olduğumun farkına vardığınızı umarak başlamak istiyorum bugünkü yazıma.

Çünkü özlenmek, eksikliğinin hissedilmesi, nerede olduğunun ve ne düşündüğünün merak edilmesi bir yazar için herkes için olduğundan çok daha önemlidir…

Düşündüklerini aksettirdikleri ile toplumda var olan ve bu yöntem ile hayatını idame ettiren biz düşünce insanlarının en önemli mutluluk kaynağı elbette kıymetinin bilinmesinin işareti olan özlenmektir…

Pek de gizemli bir durum içinde değildim aslında. Malum yaz, çalıştığım kurumda bir yılı aşkındır emekçilik etmekteyim ve dolayısıyla dinlenmeyi de hak etmiş durumdayım, diyerek küçük bir akıl fikir durgunluğu yolculuğuna çıktım…

Aklından geçenleri aktarmayı iş edinenlerin dinlendirmesi gereken en önemli varlıkları duyguları ve zihinleri kanaatimce…

Bendeniz bir hafta kraliçeler gibi yaşa, sonra bir yıl bu yaşantının taksitlerini öde ve ertesi yıl yeniden aynı döngünün içine gir, üstelik kraliçeler gibi yaşamak için de her gün ayrı bir tempo tutturup ayrı bir koşturmacaya dahil ol türünden tatillerden pek hazzetmiyorum…

Zaten ayrı bir gürültü patırtının içinde geçen, sıralarda yer kapma telaşeleri ile özdeşleşmiş, şıklık yarışında birinci olmanız için adeta zorlandığınız bu tatillerin hem sınıfsal yapımla hem de kendi karakterimle örtüşmesi de mümkün değil.

Dedim ya duygularımı ve zihnimi dinlendirmeye, kendime ve içinde bulunduğum medya keşmekeşine dışarıdan bakmaya, durduğum durağın altını ve üstünü tartmaya, kısacası kendimle baş başa kalmaya gittim bir süreliğine…

Kıvrımlı bir köy yolundan denize doğru kavuşmak üzere usulca süzülürken, guruba karşı şekilsiz bir çam ağacı gibi hiçliğin içinde öylesine asılı kalmaya gittim…

Sessizliğin tam ortasında, üstünde yıldızlardan bir örtüyle kaplanmış karanlığın içinde kendi ışığımı bulmaya ve o minicik pırıltıyı yakalamaya gittim…

Tüm iletişim cihazlarının hızla üzerimden aktığı vakitleri bir kenara bırakıp, usulca kendi varlığımı paylaşmaya gittim…

Fark ettim ki, yaşadığımız itiş kakışın pek çoğu boş.

Fark ettim ki, bizden sonra gelecek olana tembellik bırakmak için belki de tüm çabamız.

Fark ettim ki, daha çok tanınmak, bilinmek, kabul görmek, el üstünde tutulmak, baş tacı edilmek uğruna vazgeçtiklerimiz aslında yaşamın ta kendisi.

Fark ettim ki, bir varmışız bir yokmuşuz dünyanın içinde.

Elbette bunları düşünürken sorumluluklarımı bir kenara itmiş değilim…

Daha çok yazılacak yazı, konuşulacak konu var…

Yine guruba karşı usulca süzülerek yaklaşırken uzaktan tozlu bir mücevher gibi, ışıkları arada bir parıldayan bu şehirde yapılacak daha çok iş var…

Şu meşhur meteor yağmurunu çatısından izleyebildiğim bir evin ışıklı karanlığından geldim…

Merhaba şehir…

Beni özlediysen eğer, döndüm…

Hoş geldim…

HABERLER