Cumhuriyet Halk Partisi’nde kutupların giderek keskinleştiğini ve artık tarafların daha net cümlelerle ‘ben buradayım’ demeye başladığını görmemek mümkün değil.
Taraflar hem yerelde hem de genelde keskinleşirken bugün CHP açısından son derece önemli bir toplantı vardı takibe alınan. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu belediye başkanları ile bir araya geldiği toplantıda ittifak yolunun kapandığını da ilk kez dile getirmiş oldu.
Biz zaten Millet İttifakının çoktan sonlandığını defaatle dinlemiştik İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den.
Ama işte gerçekten ümitleri tükenmek bilmeyen bir ruha sahip olan Kılıçdaroğlu tüm olan bitenin ardından yine ittifak ile yol yürüneceğini düşünüyor olsa gerek ki, belediye başkanlarına yerel seçim çalışmalarında ittifak yokmuş gibi yol yürüyeceklerine ilişkin cümleleri yeni yeni etmeye başladı.
Kılıçdaroğlu’nun tükenmeyen ümitleri kendisinin genel başkanlık koltuğuna olan aşkını da pekiştiriyor malum…
Bu konuyla ilgili giderek daha çok dibe batsa ve hızla destekçi kaybediyor olsa da ümidini koruyor genel başkan.
Daha önceki yazılarımda bu toplantıya katılan ve katılmayan isimlerin kimler olacağına dikkat etmek gerektiğini vurgulamıştım. Tamı tamına 36 belediye başkanı mazeret bildirerek toplantıya katılmamış görünüyor.
Elbette bazılarının geçerli mazeretleri vardır mutlaka, ancak hepsinin mazereti gerekçesi ile katılım sağlamadığını, açıkça tarafını göstermek isteyen belediye başkanlarının da katılımcı olmama kararını verdiğini düşünüyorum.
Toplantıda konuşan ve düzenlediği Zoom toplantısı basına sızdırıldığı için ihanetle suçlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun toplantının etik dışı olmadığına yönelik söylemine de canı yürekten katıldığımı belirtmek isterim.
Bu partide bir genel başkana rakip olmak isteyen ilk isim Ekrem İmamoğlu’ymuş gibi davranılması ya da değişim isteyen ilk partili gurubun İmamoğlu etrafında toplanan gurup olduğu varsayımı ile hareket ediliyor olması beni şaşkına çeviriyor.
Nerde kaldı demokratlık, nerde kaldı özgürlük, nerde kaldı vatandaşa inmek…
Türkiye’de çok partili demokrasi, hukuk devleti ve laik rejim bakımından bir ağırlığı olan CHP gerçeğini nereye koyalım peki…
Sürecin ivedilikle bir değişimle sonlandırılması gerektiği son derece açık…
CHP’nin ‘piro’su zamanı sündürmek yerine çekilmeyi bilme büyüklüğünü göstermeli bir an önce…
Çünkü giderek gerçeklikten uzaklaşan açıklamaları, koltuk sevdalısı hareketleri ve muhalefetin de eleştirdikleri iktidardan sadece bir adım ötede durduğunu gören seçmen, hatta örgüt, soğuyor partisinden…
Bunu yerelde şimdilerde yaşanan delege seçimleri sürecinde gözlemlemek mümkün…
Bundan önceki seçimlerde ciddi bir örgüt katılımı ile gerçekleşen delege seçimlerine katılım arttırmak için adeta parti üyelerinin peşinde koşulduğunu, rica ile seçimlere katılımın sağlanmaya çalışıldığını biliyoruz.
Elbette bu durumun bir kısmını içinde bulunduğumuz yaz aylarına ve tatil sezonunun başlamış olmasına bağlayabiliriz. Ancak şu da bir gerçek ki, seçimlere katılmayı gerekli görmeyen, ‘Seçimlere katılsam da bir şey değişmeyecek… Partinin içinde bulunduğu durum ortada… Koltuğa oturan kalkmıyor zaten… Bir benim oyumla mı olacak her şey…’ gibi söylemleri benimseyen de azımsanmayacak bir kitle var…
İşin daha da kötüsü, tüm seçimler bittikten sonra da, aynı örgüt üyeleri ve aynı seçmen kitlesinin aynı söylemleri benimseyerek sandığa gitmeme ihtimali var…
Tam da bu bahsettiğim umutsuzluk halinden, bu sıkılmışlıktan, bu değişimi istemekten yorulmuşluktan kurtulmak lazım…
Yani ben de bugünün en önemli toplantısı öncesinde gazetecilerin sorusu üzerine; “Bütün sorunları parti aşar, Türkiye de aşar, ama bunun öncüsü CHP olur. Türkiye’de olumsuzun aşılmasının öncüsü de CHP olur, her zaman olduğu gibi” diyen Adana Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a katılmak istiyorum da gördüğüm tablo buna pek müsaade etmiyor…