Zaman zaman size alışveriş yaptığım esnaftan aldığım esnafsal bilgileri aktarıyorum. Çünkü bu bilgiler akademik düzeyde ekonomi değerlendirmelerinden uzak olsalar da aynı sonuca ulaşıyorlar, hatta zaman zaman hayat kurtarıcı dahi oluyorlar.
Gittiğim markette aradığım ürünü bulamayınca ve rafların bir bölümünün de boş durduğunu fark edince ‘taşınıyor musunuz yoksa?’ diye sorduğum kasiyerden aldığım yanıt dudağımı uçuklattı adeta.
“Yok abla taşınmıyoruz. Önümüzdeki ay her şeye zam gelecekmiş, toptancılarda mal bulamıyoruz. Bu ay 100 gramını 15 liraya aldığınız kahveyi önümüzdeki ay 30 liraya alırsanız çok iyi!” dedi.
Suriye’den göç etmiş, şimdi de ülkemizdeki hayat pahalılığı nedeniyle yeniden Suriye’ye dönme hazırlığı yapan kasiyer genç, bu konuşmanın ardından bir de espri yaptı. “İsterseniz siz de gelin abla, bizim oralar dümdüz. Kurarız birer çadır. Orada yaşarız” diye.
Satıcı akıllıydı da elindeki kahveleri satmanın yolunu böyle mi bulmuştu, yoksa söylediklerinde gerçeklik payı var mıydı doğrusu emin olamadım.
Fakat görüyorum ki, motorinde 30 TL eşiği aşıldı. Metro ve belediye otobüslerinde daha önce toplu ulaşım kullanma alışkanlığı pek de olmayan, giyiminden kuşamından hali vakti yerindeliği belli insanlar görülmeye başlandı.
Ülkemizde aç insan olmadığını, hayat pahalılığı yaşanmadığını çeşitli vesilelerle vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahi bu artışlara kayıtsız kalamadı anlaşılan. Fiyatların rahatsız edici düzeyde olduğunu belirterek, “Pompa fiyatları rahatsız edecek düzeydedir. Keşke topraklarımızın her yerinden petrol fışkırsa” diye konuştu.
Keşke…
Ama keşkelerle işler yürümüyor işte…
5 kilo süt, 15 yumurtaya 95 TL ödeyince bir keşke de ben patlattım.
Keşke dedim, keşke bu fiyatlar böyle olmasa…
Hep alışveriş yaptığım süthanenin sahibi de, “Keşke abla…” dedi.
“Keşke bu artışlar olmasa da biz de müşterimizin yüzüne bakabilsek. Aralık ayından bu yana süte ve süt ürünlerine yüzde 130 zam geldi. Temmuz ayında bir büyük zam daha bekleniyor diyorlar. Allah sonumuzu hayır etsin!”
Mevzunun ‘keşke’lerle çözülmeyeceğini anlayan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’den ise akıllara ziyan bir çözüm daha geldi.
Adana’dan bildiren sayın bakan; “Yem fiyatlarının artış sebebi süt fiyatlarındaki artıştır. Süt fiyatları arttığı için yem fiyatları da artıyor. Bu nedenle süte zam gelmeyecek!” dedi. Gözlerindeki ışıltının daha da arttığına vurgu yaparak.
TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu, bakanın açıklamasını paylaştıktan sonra; “Ciğerim yanıyor, ağlamak istiyorum!” diyerek noktaladı sosyal medya paylaşımını.
Oysa daha geçen günlerde ve yine Adana’dan;
“Ben bir hayvanı alıyorum 16 ay sonra kesmek için. 16 ay sonra gıda enflasyonu çok arttı, et fiyatlarını düşük tutun diyorlar. Bana destek olması gereken et ve süt kurumu bir fiyat açıklıyor zarar ediyorum, üstüne bir de ithalat yapıyorlar daha çok zarar ediyorum. Siz bunu iki kez oynarsınız üçüncüye kimse yatırım yapmaz!” diyerek anlatmıştı çiftçinin halini Solakoğlu.
Anlata anlata dilinde tüy bitenlerin artık ağlamak istedikleri zamanlara geldik…
Tüm bunları bir araya getirdiğimde. Yaşadığımız zam kasırgasını değerlendirirken;
‘Yılbaşında asgari ücrete iyi bir oranda artış yapıp, daha asgari ücret işçinin eline geçmeden gelen zamlarla alım gücünü aynı noktaya çeken hükümet, bu kez taktik değiştirip önce olabildiğince zam yapıp ardından asgari ücreti arttırarak bir süreliğine de olsa ‘kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar!’ söylemlerinden uzaklaşmak istiyor olabilir mi?’ diye düşünür oldum.
Korkunç, ama olabilirliği yüksek bir senaryo…
Belki bu, ‘keşke’ler devrine mantıklı bir açıklama getirir.