Yerel seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sürekli olarak ‘emeklileri kışkırtmak’ ile suçlanmıştı CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve aslında AK Parti’nin koşulsuz şartsız seçmeni olan, ancak yaşadıklarını da artık içine sindiremeyen seçmen kitlesinin sandığa gitmemesi sonucu iktidar partisine gösterdiği ‘sarı kart’ ile yerel seçimlerde önemli bir başarı kazanmıştı.
Bu uzun giriş paragrafında bahsi olunan ‘kışkırtma’ işine devam ediyor CHP Genel Başkanı…
Emekliler yarın CHP’nin düzenleyeceği ‘Büyük Emekli Mitingi’nde bir araya gelerek bir kez daha ilerlemiş yaşlarına rağmen açlıkla mücadele etmek zorunda kalmanın zorluğunu iktidara duyurmaya çalışacaklar.
Çünkü geçinmek şöyle dursun, içinde bulundukları koşullarda yaşamı yarı aç yarı tok dahi sürdürmeyi artık lüks sayar oldular…
Ekonomik krizin faturasının yıllardır emekliye, emekçiye, işçiye, memura, ücretliye, esnafa, öğrenciye, yani topyekun ülkenin en az kazanan kesimine ödetilmeye çalışıldığını artık hepimiz biliyoruz.
İnsani koşullarda yaşamak için sabit gelirli kesimin enflasyon oranında maaş artışı alması gerekirken, bir zamanlar ülkenin güvenilir kurumlarından olan TÜİK’i yalancı çobana çevirme pahasına, hayali enflasyon oranları yaratarak, bu oranlar üzerinden verdikleri maaş artışları ile var olan alım gücünü en az yüzde 50 kaybeden bir kitle yaratmayı başardılar.
Arada anlatmaya çalıştığım sağlıklı ekonomiyi tanımlayan büyük bir baklava dilimi şeklinin şişkince orta kesimini iyice eritip alt kazanç seviyesine ittiklerinden ülkenin ekonomi şekli ince uzun bir çizginin dibinde şişkince bir alt gelir gurubu vatandaş kazanına döndü.
Bu görüp görebileceğiniz en sağlıksız ekonomik tablo şekli!
Milyonlarca kişiyi insanca yaşam yerine sefalet koşullarında yaşamaya mahkum eden iktidara, ‘Bu büyük adaletsizliğe son verin’ demek için meydanlarda olacak emekliler. Çünkü bahsettiğim en alttaki kazanın en derinlerinde yaşıyorlar…
2024 yılını emekli yılı ilan eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her altı ayda bir emekli maaşlarına zaten gelen enflasyon farkını müjde gibi duyurmaya çalışmasının ardından emekli maaşlarında gerçek bir düzenlemeye gidilmeyecek olduğuna iyice kanaat getiren emekliler için yoksulluk bile lüks artık.
‘Türkiye Yüzyılının Emektarları Programı’nı hayata geçirmekle övünen iktidar en düşük emekli maaşını 10 bin lira olarak açıklıyor, ‘Bizi kıskanıyor’ dedikleri İsviçre ve Hollanda’da ortalama emekli maaşı 2 bin avronun üzerinde. Almanya’da ise bin 552 avro olan emekli aylığı ülkemizde sadece 237 avro. Avrupa ülkelerinin emeklileri emekli aylıkları ile ülkemize gelip en iyi otellerde tatili yapabilirken ve ülkesinde iyi koşullarda yaşamını sürdürebilirken, bizim emeklimiz aynı otelin mutfağında bulaşık yıkıyor.
Bir biçimde çalışma hayatında parlak günler de görmüş ve kendine arada bir tatil yapma imkanı sağlayabilen emeklilere ise Kredi Yurtlar Kurumu’nun ranzalı 8 kişilik odaları reva görülüyor. Çalışma Bakanı, çıkıp bunu müjde olarak sunmaktan, çekinmiyor.
Yani bu ekonomik tablonun en altındaki şişkin kazanın en katran karası yerlerinde olduğu emeklilere sürekli olarak hatırlatılan bir gerçek!
Mesele bu kadar net aslında…
Derin bir hayat pahalılığıyla baş başa bırakılan, kaderine terk edilen emekliler bugün olağanüstü yoksulluğun pençesindeler. Gelirinin tümünü harcadıkları halde yaşamın asgari ihtiyaçları olan gıda, enerji, barınma, sağlık gibi temel kalemlerini bile karşılayamayarak adeta sosyal ölüme terk edilmiş durumdalar.
Konuyla ilgili AK Parti’nin dahi kendi içinde ikiye bölündüğünü ve sonuç olarak asıl suçluyu tespit ettiklerini biliyoruz.
EYT’liler!
Lansman çok şık. ‘EYT’liler emekli olunca bütçeye şu kadar yük bindi… Onlar emekli olmasaydı bu yük emekli maaşlarına artış olarak yansıyacaktı…’
Emekliyi emekliye kırdırma çabası…
Bir dönem işçiyi işçiye kırdırarak yürünmek istenen yolda şimdi sırada emekli var.
Oysa durum hiç de öyle değil. Vakti zamanında bir akıllık edip yine emekli üzerinden bütçe deliği kapatmak adına kanunun geriye doğru işletmeseydiniz EYT’lilerin yoğun biçimde emekli oluşu bu tarihlere denk gelmeyecek, herkes yasal olarak hak ettiği tarihte emekli olacak, bu yoğunluk yıllar içinde eriyip gidecekti.
Hani kimse ‘bıldır yediği hurmaların’ hesabını yine emekliden sormaya kalkmasın lütfen.
Üstelik ülkedeki ana sorunu ortaya koymadan çözüme ulaşma beklentisi içinde olma saçmalığından da vazgeçilmeli. Çalışan sayımız ile emekli sayımız arasındaki oran Avrupa ülkelerindeki orandan çok da farklı değil. Bizim ana meselemiz çalışan sayımızın ülke nüfusuna göre az olmasında.
Yani devletin emekliyi emekliye düşman etmek yerine çalışmaya hazır, evde iş bekleyen gencine ve orta yaşlısına istihdam yaratması gerekiyor. Yine mümkünse bu istihdam olayı saçma sapan o cebimden aldım bu cebime koydum çözümler yerine, üretime yönelik çözümlerle olsun da hem ülke ekonomisine hem de gelişmemize katkı sunsun!
Hesapsız kitapsız atılan tüm adımların faturasını dar ve sabit gelirliye çıkarma işi artık iyice tavsadı bu ülkede. Bir zamanların gerilimden ve kutuplaşmadan beklenen iktidarı nasıl siyasi dili yumuşatmazsa işin maliyetinin kendileri için çok ağır olacağını anladı, istihdam yaratıp evde iş bekleyenleri çalışma hayatına kazandırmazlarsa ortaya çıkacak sorunların altından kalkamayacaklarını, insanların tahammül sınırının çoktan aşıldığını da anlamaları lazım.
Bir de bu ortamda doğum oranlarının azalmasından şikayet ediliyor ki, evlere şenlik. Daha yaşayanlara bakamayan ülkenin yeni doğacaklara nasıl bakacağının garantisi var mı ki?
İnsanlar çocuklarının en iyi koşullarda büyümesini, en azından ser sefil olmamasını ister, önünü göremediğin bir ülkede, önünü göremediğin koşullarda çocuk dünyaya getirmezsin, çünkü zaten kendin dünyaya gelmiş olmaktan pişmansındır zaten.
Hasılı kelam, emekliler hakkını aramak için meydanlarda olacak.
Ülkenin gidişatını düzeltmeden kimseden çocuk falan de beklemeyin…
Haklarıdır…