İşçilerin akıbetinin belli olmasıyla birlikte aslında emekli ve memurun aylıklarına yapılacak olan enflasyon düzenlemesinden de bir hayır gelmeyeceği ortadaydı. Arada şunu vurgulamak önemli, bu gerçek bir düzenleme, zira açıklanan resmi enflasyon oranında bir artış uygulanıyor maaşlara ki, alım gücü enflasyonla dengelensin. Gelin görün ki, açıklanan enflasyon rakamı gerçeklerle pek örtüşmeyince yapılan düzenleme de gerçeklerin çok gerisinde kalarak büyük hayal kırıklığı yaratıyor.
TÜİK tam bir görev aşığı kurum olarak üzerine düşeni yaptı yine ve milyonlarca emekli, memur ve memur emeklisinin alacağı zam oranının netleştiği Aralık ayında TÜFE’de yılın en düşük aylık artışının gerçekleştiğini açıkladı. Son 19 ayın en düşük artış oranı olan aylık yüzde 1,03 ile TÜFE’deki yıllık artış yüzde 44,38 oldu.
Buna göre, memur maaşlarını ve emekli aylıklarını belirleyecek olan altı aylık tüketici enflasyonu yüzde 15,75 oldu.
Zamla birlikte en düşük memur maaşı 39 bin 177 TL’den 43 bin 698 TL’ye, en düşük memur emeklisi aylığı 17 bin 587 TL’den 19 bin 616 TL’ye çıkıyor.
12 bin 500 liranın altında aylığı olanların kök maaşları yüzde 15,74 oranında artış yaşayacak. Ancak artış ile 12 bin 500 liranın altında kalmaya devam eden kök aylıklar nedeniyle emeklilerin büyük bölümü söz konusu zam ile maaşlarında bir artış yaşamayacak. En azından şimdilik en düşük emekli maaşına artış yapılacağına ilişkin bir gelişme yok.
Zamdan önce yaklaşık 3,7 milyon emeklinin aylığının 12 bin 500 liranın altında olduğu biliniyordu. Bu durum zamla birlikte bir miktar değişse de yaklaşık 3 milyon emeklinin maaşı hiç zam görmeyecek diyebiliriz.
AK Parti hükümetini yıllardır ayakta tutan emeklilerin gönlünde halen en düşük emekli maaşının 15 bin lira yapılacağına ilişkin bir umut ışığı yanıyor, bunu biliyorum. Ancak bahsedilen 2 bin 500 liralık iyileştirmenin gerçekleşmesi halinde dahi bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.
Yaşamları giderek zorlaşan emeklilerin bugün sokaklara çıkarak haklarını aramak için eylem yaptıklarını da belirtmekte yarar var.
Tüm Emekliler Sendikası’nın eylemiyle, iktidarın reva gördüğü sefalet zamlarına karşı ülke çapında çok sayıda kentte sokağa çıktı emekli.
‘Hak bu mudur? Adalet bu mudur? Hukuk bu mudur?’ soruları soruldu, sorumlular istifaya çağırıldı. 16 milyondan fazla emeklinin hiç söz hakkı olmadığına ve haklarını aramaya kalktıklarında sendikalarının kapatıldığına dikkat çekildi.
Talepler geçim terazisinden bakıldığında gayet makuldü aslında. En düşük emekli aylığının, en düşük memur maaşına eşitlenmesi, gerekli oransal artışların ve kazanılmış haklarla aylıkların düzenlenmesi istendi.
Gelin görün ki,
“Emeklilere en büyük kötülüğü bu iktidar yaptı. Bu kötülüğün hesabını gerek alanlarda, gerek sandık önümüze geldiğinde soracağız” diyen emekliye hiç güvenim yok benim.
Kimse kızıp alınmasın bu sözüme…
‘Ya insanca yaşayacağız, ya meydanları ısıtacağız’ diyerek eski adı Fomara Meydanı, yeni adı 15 Temmuz Demokrasi Meydanı olan alanda toplanan ve güçleri yettiğince slogan atarak ‘biz de buradayız ve bir hak arama mücadelesinin içindeyiz’ diyen emeklilerin hiçbiri vakti zamanında bu ülkenin ekonomik durumundan şikayetçi olan gençlere ‘çıkar bakayım telefonunu’ diyen türden insanlara benzemiyordu.
Ülkenin gençlerine ‘çıkar bakayım telefonunu’ diyerek ekonomiden şikayet edenleri şımarıklıkla suçlayan emekli grubu halen evinde. En iyi ihtimalle, asgari ücret zammı açıklandıktan sonra ‘Sayın Cumhurbaşkanım zammı az buldum. Kalbim kırıldı ama yine size oy veririm’ diyerek sosyal medyadan halini arz eden işçi gibi düşünüyor her biri.
Bir de tabi valilikten, belediyelerden, sosyal yardımlaşma kurumlarından, muhtarlardan, oradan, buradan… Neler alabileceğine, kimden ne kadar fasulye, bulgur, makarna geleceğine bakıyor. ‘Kömür mesela diyor, bu yıl ne kadar verirler?’
Anlayacağınız bu ülkenin işçisi gibi emeklisi de hakkını arayıp cefayı çeken ile hakkını aramayıp sineye çeken olarak ikiye ayrılıyor ve bu ikiye ayrılma kısmının ne kadarı sandığa yansır işin o tarafı tam olarak bilinmiyor. Çünkü bizim ülkenin en trajik olaylarda dahi hafızası 3 ay olduğundan 3 ay kriteri baz alındığından, 3 ay sonra sandık önümüze gelmeyeceğinden… İşin bu kısmını konuşmanın hiçbir anlamı da kalmıyor.
O zaman yeniden başa dönüyoruz ve 16 milyon emeklinin neden hakkını arayamadığını bir kez daha düşünüyoruz.
Zamlar az mı?
Az!
Oran düşük mü?
Düşük!
Geçim zor mu?
Zor!
Elimizde ne var?
Sıfır!