Temmuz ayı sabit gelirlilerin hayatlarının bundan sonraki bölümünü nasıl geçireceklerine dair önemli ipuçları barındıran, kısaca söylersek yılın ikinci yarısında alacakları maaşları belirleyen bir ay olduğu için büyük önem taşıyor ülkenin yüzde 50’si açısından.
Geçtiğimiz günlerde asgari ücret konusundaki açıklamaları bir miktar ele almıştık. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ülkemizdeki asgari ücretin yüksek olduğuna yönelik söylemlerinden bahsediyorum.
Hangi ülkelerle kıyaslanmıştık bir hatırlayalım; Endonezya, Filipinler, Tayland, Brezilya, Şili, Kolombiya, Bulgaristan, Macaristan…
Eskiden olsa, bu ülkelerle aynı skalada olmaktan büyük üzüntü duyacağımız kıyaslama madem yapılmış, şöyle biraz daha derinden bakalım konuya, hazır bakan bey de bizim böyle bir karşılaştırma yapıp halimize şükretmemizi isterken.
Bir önceki yazımda söylemiştim zaten dolar bazında bahsi olunan ülkelerin önünde görünen asgari ücretin asıl sorumlusunun ülkede yıllardır baskılanan doların olması gereken yerde olmaması olduğunu.
Şimdi asgari ücret düzeyleriyle birlikte asgari geçim düzeylerini de incelememiz gerektiğinden bahsi geçen ülkelerle kendi ülkemizin yolsuzluk düzeylerini de karşılaştırmak gerektiğini düşünmekteyim. Çünkü bir yanda artık olağanlaşmış yolsuzluklar sayesinde kazanılan sınırsız paradan bahsederken, diğer yanda doların baskılanması neticesinde dünyanın en düşük asgari ücreti olmaktan kıl payı kurtulan maaşları değerlendirmek ancak yolsuzluk düzeylerindeki inceleme ile adil olabilir.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından her yıl 180 ülkenin incelenmesi ile oluşturulan yolsuzluk endeksi 2023 sonuçlarına göre, Türkiye 115. ülke olmayı başardı. 2022 yılında 101. Sıradaydık ve 2023 yılına göre durumumuz yolsuzluk açısından daha iyiydi. 2024 yılının sonuçları elbette henüz yayınlanmadı, ama ben görmekten büyük bir endişe duyuyorum.
Asgari ücret düzeyi ile ilgili kıyaslandığımız sekiz ülkeden hiçbiri yolsuzluk konusunda bizden daha kötü durumda değil.
Bu ne anlama geliyor?
O ülkelerin asgari ücretleri Türkiye’deki asgari ücretin altında bile olsa, yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluk algısı konusunda bizden fersah fersah ilerideler. Dolayısıyla bir adalet mekanizmasının işlemesinin verdiği güven örtüsü ile sarılıp sarmalanıyorlar.
Yani demem o ki, onların asgari ücretlerinin düşüklüğü bizdeki kadar can yakmıyor!
Gelelim maaşları bugün belli olan emeklilere.
Toplumun en mağdur kesimi olarak da sayabiliriz onları.
Asgari ücrete ara zam beklemediğim gibi en düşük emekli maaşına yönelik bir düzenleme de beklemediğimi belirtmiştim defalarca.
Beklentiler mevcut, ancak ben halen böyle bir beklenti içinde değilim, belirtmekte yarar var.
TÜİK’in beklentilerin altında kalan verilerinin açıklanmasının ardından işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına gelecek düzenleme oranı da belli oldu. ‘Düzenleme’ kelimesini bilerek kullanıyorum, çünkü bu gerçekten de bir düzenleme, yaşanan enflasyon oranında bir yükselişle maaşların alım güçlerinin eskisiyle aynı oranda kalması hedefleniyor güya.
Burada ‘güya’ kelimesini de bilerek kullanıyorum, çünkü altı aylık enflasyon için açıklanan yüzde 24.73’lük oran kesinlikle gerçeği yansıtmıyor! Dolayısıyla maaşlara düzenleme de yapılsa alım gücü giderek düşüyor.
Açıklanan oran biraz dostlar alışverişte görsün cinsinden, hatırları gönülleri kalmasın kabilinden bir artışa neden oluyor sadece. O da işe yaramıyor haliyle. Üstelik mahkeme kararlarına rağmen TÜİK halen bu saçma oranlara ulaşmasını sağlayan enflasyon sepetindeki ürünleri ve bu ürünleri nerelerden temin ettiğini açıklamıyor ısrarla.
Bir de şu yanılgı oluştu kafalarda; en düşük emekli maaşı olan 10 bin lirayı aylık olarak alan, ancak kök maaşı 10 bin liranın altında kalan milyonlarca emekli ya çok az bir artış görecek emekli maaşında ya da düzenlemeye rağmen 10 bin liranın altında kalan kök maaşının azizliğine uğrayarak yine 10 bin lira ile yaşamaya çalışacak önümüzdeki 6 aylık süre boyunca.
Emeklilerin artık sosyal medya platformları da dahil olmak üzere pek çok alanda sesini duyurmaya çalıştığını, AK Partiye körü körüne bağlılıklarının sona ermek üzere olduğunu, çünkü 10 bin lira emekli maaşı ile geçinmenin hayal bile olmadığını biliyoruz.
Yakın süreçte bir seçim olsa AK Partili seçmenin büyük bölümü yerel seçimlerde AK Partiye oy vermiş dahi olsa, bu kez tercihini başka siyasi partilerden yana kullanacak burası kesin.
Hükümet, 31 Mart yerel seçimlerinde özellikle emeklilerden aldığı oylarda ciddi bir düşüş yaşamıştı zaten, durumun daha da netleşme ihtimaline karşılık, gözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çevrildi. Malum, emekli yılı ilan edilen 2024 yılında emeklilerin açlıktan ölmeden 2025 yılına varabilmesi için Erdoğan’ın en düşük emekli aylığı konusunda adım atması ihtimali hala dillendiriliyor.
Bense bu ülkeye hizmet ederken, dolaylı vergilendirme sistemi nedeniyle vergisini tıkır tıkır öderken dahi değer görmeyen sade vatandaşın emekli olduktan sonra hiç değer görmediğini bildiğimden bu ihtimali pek olumlu bulmuyorum.
Tüm emeklilere de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in asgari ücretliye dilediği gibi sabır diliyorum.