Güya emekli yılı olacak olan 2024 emekli yılı da olamadı, emekçi yılı da olamadı, hatta üretici yılı dahi olamadı…
Bir pazar filesinin yaklaşık bin liraya dolduğu günümüzde karnını doyurmak için büyük mücadele veren vatandaş açısından işlerin ne kadar zorlu olduğunu biliyoruz.
Üretici açısından bakıldığında da pek öyle tahmin ettiğiniz gibi pembe bir tablo yok ortada.
AK Parti’nin tarım politikaları bundan önceki pek çok yılda olduğu gibi 2024’ü de üreticiler için faciaya çevirdi. Çiftçinin borçları günden güne artarken, girdi maliyetleri karşılanamazken, 2025 yılında üretim yapmama kararı alan çiftçi sayısı giderek artıyor.
Ülkenin birçok yerinde yol kesen, ürünlerini bulundukları şehrin en yüksek makamının önüne dökerek içinde bulundukları hali arz etmeye çalışan çiftçiler aslında ıssızlıkları ile baş başalar, çünkü benim muhabirlik dönemimde şehrin en aktif kurumlarından biri olan, çiftçinin her daim yanında görmeye alışık olduğumuz Ziraat Odaları sessizliğini muhafaza etmeyi ‘artık hangi makamaysa’ bir borç biliyor.
Oysa iktidarın resmi verilerinde dahi yaratılan yıkımın faturası rahatlıkla görülebiliyor. Fakat başarılı bir girişimle görevi üreticiyi korumak olan tüm kurumlar vakti zamanında iktidarın arka bahçesi haline getirildiğinden, Toprak Mahsulleri Ofisi, Fiskobirlik gibi kurumlar iktidarın piyasacı anlayışına göre hareket ediyor.
Haliyle ürünlere verilen taban fiyatlar üreticinin yıl boyu yaptığı masraflarını bile karşılamaktan uzak. Devlet alımlarında kotalar koyuldu, kurumlar üreticiyi tüccarlara, tekelci büyük sermaye gruplarına muhtaç hale getirdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Temmuz 2024 verilerine göre çiftçilerin bankalara olan toplam borcu yüzde 47 artarak 707 milyar liraya, takipteki krediler ise aralık ayına göre yüzde 33 artarak 2,75 milyar liraya çıktı. Çiftçilerin tarım kredi ve bayilerle birlikte toplam borcu yaklaşık 850 milyar liraya ulaştı. Enflasyonun önlenemez yükselişiyle tarımsal üretim yapanların gübre, tarımsal ilaç, mazot gibi maliyetlerindeki artış borcu günden güne katlanan üreticinin sırtındaki küfeyi katladı da katladı. İktidarın çözümü ise üreticinin işleyemediği toprağa el koymak oldu.
Hayır, işin bir de komik tarafı var; destek vereceğim diyorsun, verdiğin destekle üretici tarlasını bir kez sürebiliyor ancak…
Alım yapacağım diyorsun, verdiğin parayla üretici yaptığı masrafı karşılayamıyor…
Üretici ekmekten vazgeçince de en büyük milli duyguların insanı sen oluyorsun ve diyorsun ki; ‘Memleketin her karış tarım toprağı kıymetlidir, ekmeyenlerin toprağını devlet ekecek!’
Madem toprağı ekmek için bir bütçe ayırabiliyorsun, bu bütçeyi vakti zamanında neden çiftçiye destek olarak vermiyorsun da işleri bunca yokuşa sürüyorsun?
Maksadın milletin toprağına sağdan olmadı soldan dolanalım biçimli çökmek mi?
Anlaşılır gibi değil…
2024 beterdi, 2025 daha da beter olacak gibi…
İşin garibi ülkemizde üreticiye maliyetin altında alım fiyatı verilirken ithal edilecek ay çiçeğinde gümrük vergi oranı yüzde 27’den yüzde 8’e düşürüldü. Yerli ve milli üreticiyi desteklemek yerine, ithalat yapmayacağız denilmesine rağmen hemen her üründe ithalat yapılmasının hesabını veren de yok, isteyen de yok!
Böyle giderse köyde kalan üç beş kişi de şehre göç edip karnını mesaili işlerle doyurmaya çalışacak diyeceğim, fakat o konuda da bugün itibariyle açıklanan değerler iç karartıyor.
Çalışan kesimle ilgili konuşmaktan kaçınan, emekliyi ise gözü görmesin diye bin bir takla atan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Eylül ayında yayınladığı 2024 yılı istatistiklerine göre işsizlik oranı bu sene yüzde 8,8 ile geçen seneye göre 0,6 gerilerken, atıl iş gücü oranı yüzde 26,5 olarak belirlendi. Bu verilere göre geçen seneden bu yana, işsizler ve caydırılmış işçileri kapsayan atıl iş gücü oranında yüzde 3,7 oranında bir artış gerçekleşti.
Yine bakanlığın paylaştığı istatistiğe göre bence bir utanç vesikası olarak asgari ücret, 2022 yılının temmuzundan bu yana dönem sonu enflasyonun altında kaldı. 2022’nin temmuzu enflasyon ve asgari ücretin artış oranının arasındaki makasın en çok açıldığı dönem oldu.
Hasılı kelam, topraktan para kazanamayan köylü için artık şehre göçüp ‘taşı toprağı altındır’ diyerek tutunmaya çalışmak da çok zor. Zira şehirde yaşayanlar da acaba köyümüze geri dönsek ve kapımızın önündeki iki karış toprağı ekip yiyeceğimizi çıkarsak daha mı karlı oluruz diye düşünmekte…
2024 yılının sonuna çeyrek kalmışken koca yılın yükünü sırtlanan emekli ve emekçi kesimin yanına köylüyü de ekleyerek ‘en zorunu geride bırakmadık’ demek istiyorum. Çünkü ‘en zorunu geride bıraktık’ masalının artık gerçeği yansıtmadığını hepimiz biliyoruz!