Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylara telefon edip ‘hayırlı olsun’ demesinden önce sızdırılan aday listeleri nedeniyle iki gündür fokur fokur kaynayan AK Parti teşkilatlarındaki burukluk bugün düzenlenen aday tanıtım toplantısında da kendini hissettirdi.
Adaya itiraz edip istifa edenler, istifası kabul edilmeyip il başkanlığında bekletilenler, aykırı seslerle adayın ardında saf tutmayacağını dile getirenler derken, Erdoğan’ın gelişi ile şimdilik savaş baltaları saklanmış olsa da ortalık durulmuş değil anlayacağınız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa programına yönelik haberleri zaten hepiniz okudunuz. Bu nedenle benim gözüm kulağım ayrıntıların üzerinde yoğunlaştı.
Öncelikle söylenmesi gereken gerçeklik, AK Parti’nin düzenlediği her etkinlikte coşkusunu biraz daha kaybettiğine yönelik genel kanı. TOFAŞ Spor Salonunda yaklaşık 3 bin 500 ila 4 bin kişilik kalabalık mevcuttu.
Bir ilk de konuşmacıların Erdoğan salona gelmeden konuşmaya başlaması ile yaşandı. AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz ve AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan salona gelmeden konuşmasını yapan isimler oldu.
Yusuf Ziya Yılmaz’ın; “AK Parti olarak 1994 yılında bu ülkeye ‘hizmet belediyeciliği’ anlayışını getirdik. Bundan önce ‘ideolojik belediyecilik’ vardı. Siyasi partiler belediyelere kendi yandaşlarını alıyorlardı. Şu anda da ‘algı belediyeciliği’ yapıyorlar, mağdur edebiyatı yapıyorlar. ‘Bizi kısıtladıkları için hizmet edemiyoruz’ diyorlar. Siz isteseniz hizmet edersiniz de istemiyorsunuz” sözleri benim için çok dikkat çekiciydi.
AK Partili belediyelerin kadrolarının AK Parti teşkilatlarından isimlerle dolu olduğu gerçekliği bir yana koyularak ve CHP’li belediye başkanlarının görevi teslim aldıkları gün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada; ‘Meclis bizim elimizde. Bunları topal ördek yapacağız!’ sözleri unutularak hazırlanan metindeki hatalar bir tek benim gözüme çarpmamıştır herhalde.
Efkan Ala’nın konuşmasında ise “Bizde görev yapan teşkilatlar ve görev yapılan makamlar değişir, görevler değişmez!” sözleri istifa girişiminde bulunan isimlerin yepyeni görevlerle gönüllerinin alındığına işaret ediyor gibiydi.
Ala’nın konuşmasının ardından meşhur kırmızı halının üzerindeki jelatin kaplama kaldırıldı, sonrasında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salona girişi anons edildi.
Erdoğan’dan önce konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti Belediye Başkan Adayı Alinur Aktaş, bu kez tüm belediyeleri alacaklarının sözünü verdi.
Söz vermek kolay da o sözü tutmak o kadar kolay olmayacak bu seçimde. Zira sürekli gelgitlerle devam eden AK Parti – Yeniden Refah Partisi arasındaki ittifak görüşmelerinde ipler yine gerilmiş, kopma noktasına gelmiş, ben bu satırları yazarken YRP’nin İstanbul’da kimi aday göstereceğine ilişkin tahminler konuşuluyordu.
Bu küçük notun ardından toplantıya dönelim…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuşmasının en başlarında partisinden ayrılanlardan, yaşanan kopuştan haberdar olduğunu belirtmek ve verilen kararların arkasında durduğunu göstermek adına; “Bu davadan ayrılanlar oldu onları sizlerin takdirine ve tarihe havale ediyorum” dedi.
Konuşmada yer alan; “Biz de son 21 yıldır Bursa’yı hak ettiği eser ve hizmetlere kavuşturmak için gece gündüz çalıştık ve bu yolda yürüyoruz” sözünü yazan arkadaşın da Bursa’nın içinde bulunduğu durumdan ve yaşadığı sorunlardan hiç haberdar olmadığına kanaat getirmiş bulunuyorum.
Ovasından dağına kadar her güzel ve verimli alanı talan edilen Bursa’da sürekli artan sanayileşme talebi ile birlikte havanın da suyun da kirli olduğu gerçeğini göz önüne alırsak, halen trafik sorununa ilişkin gerçekçi çözümler üretilmediğine vurgu yaparsak, kentsel dönüşüm konusunda bu şehri 21 yıldır yönetenlerin çok geç kaldığının altını çizersek, haksız da sayılmam hani…
CHP’nin içinde yaşanan karmaşadan ve kendi arkadaşlarına muhalefetin hoyratça davranışlarından dem vurdu Cumhurbaşkanı. ‘Onlara böyle davranan şehirlere nasıl davranır kim bilir’ misali cümleler kurdu.
‘Hele bir şu seçimi de atlatalım, 2028 yılına kadar artık rahatız’ hissiyatını tüm katılımcılara geçiren bir konuşma havası sundu.
Eskiden olagelen, önemli gündemlerin Bursa’dan verilme adeti bir süredir ortadan kalkmıştı, bu ortadan kalkışın devam ettiğini gözlemledim acı acı… Herhangi bir ilde yapılandan farklı bir konuşma yapmadı Cumhurbaşkanı İstanbul’un sanayi ve ticaret merkezi yoğunluğunu kaydırmaya çalışırken ulaşım konusunda neredeyse hiç desteklemedikleri Bursa’dan bahsederken…
Tarih kenti, turizm kenti, tarım kenti, sanayi kenti, en önemlisi kuruluşun kenti Bursa…
Bu klişelerden acilen uzaklaşılıp Bursa’nın sorunlarla boğuşan özel bir il olduğunun altının çizildiği konuşmalarla karşımızda durmasını isterdim iktidar partisinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın…
Aday listesinde zaten bir sürpriz yoktu. İlk sızdırılan liste ile açıklanan liste arasında Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın adının yerine Kestel Belediye Başkan Yardımcısı Ferhat Erol geçmişti gördüğüm tek değişiklik olarak.
Önder Tanır’ın doğru bildiğinden şaşmayan ve özellikle sanayileşme, sanayinin yarattığı kirlik, kaçak yapılaşma ile mücadelesinde ısrarcı olan kişiliği nedeniyle yeni dönem için aday gösterilmediği kanaatindeyim.
Cumhurbaşkanına tezahürat yapabilmek için tüm materyaller hazırdı da bir tek gençlerle kadınlarda mecal kalmıştı. Onlar da ‘Bursa dersine çalışmış’ sözleri ile tebrikleri kabul etti…
Fakat iş ne bir liderin gönlünü hoş etmekte ne de klasik cümleler sarf ederek adayların ellerini yukarıya kaldırıp gitmekte. Ekonomik buhran halen devam ediyor, üstelik yoksulun üstündeki yük giderek daha da ağırlaşıyor. Yerel seçimler yaklaşırken AK Parti bu durumun daha çok farkına varıyor. Çünkü kalabalıklar azalıyor, coşku sessizlikle yer değiştiriyor, Cumhurbaşkanı daha kürsüdeyken salonlar boşalmaya başlıyor…
Erdoğan sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldiği toplantıda; “Seçim dönemlerini halkımızla gönül köprülerimizi güçlendirme vasıtası haline dönüştürmeyi arzu ediyoruz. Sokağa, çarşıya, pazara tüm dikkatimizle kulak veriyoruz. Gençlerimizle daha sık bir araya geleceğiz. Hanım kardeşlerimizi daha sık dinleyeceğiz” sözlerini sarf ederek aynı endişeleri yaşadığını hissettirdi bana.
Yine aynı konuşmada söylenen; “Toplumumuzun belli kesimlerinde yayılan karamsarlık dalgasını demokrasimiz adına ürkütücü buluyoruz” sözleri ise bir önceki cümledeki kucaklaşma isteği ile taban tabana zıttı.
Hiç anlayamadım, kucaklaşıyor muyuz, uzaklaşıyor muyuz?
Garip bir seçim olacak çok belli…