Dünkü felaketten payıma düşen küçük hisseyi aldığımdan olsa gerek biraz burnumu çekerek, biraz da benim gibi tiryakisi olana hakaret niteliğindeki yüzde 25 zamlanmış çayımı yudumlayarak oturdum çalışma masamın başına.
Derdimiz elbette dün yaşanan felaketin nedenlerine ulaşmak, bundan sonrasında yaşanmaması için yapılması gerekenleri dile getirmek.
Öyle haybeden ‘Gülümseyin Bursa’dasınız’ demişlerdi, işte gülümsedik mi bakın!’ demekle olmuyor bu işler. Aramak, araştırmak, sonuçlara ulaşmak ve uyarılarda bulunmak gerekiyor toplumsal sorumluluğu yerine getirmek için. Geriye kalanı klavye delikanlılığından öte bir iş değil.
Her şeyin başında şunu söyleyelim, dün yaşadığımız bir doğal afetti, hatta rahmetli anneannemin deyimi ile ‘afad’dı. Fakat her sorunun çaresine ulaşılan şu zamanlarda sorunları nelerin yarattığını bilirsek, çözümlere de ulaşmak mümkün. Teknolojinin gelişmiş halini sanayide kullanamıyorsak bile hayatımızın kalan bölümlerinde kullanmamak için bir neden göremiyorum şahsen.
Elbette yaşadığımız ilk sel baskını değil bu, en küçük yağmurda sulara teslim olan bir şehir Bursa. Sorunlar zamanında çözülmeyip halı altına süpürülür, ‘gözlerinizi kapatın, hiçbir şey olmamış gibi yapııınnn’ repliği gibi bir hayat sürdürülürse olacağı da bu zaten.
Hatırlarsanız yakın süreçte bir yerel seçim atlattık, yerel seçimlere yaklaşıldığında belediye başkanlarının ellerini sürmek istemedikleri en mühim icraatlar arasında kaldırımları yenilemek, caddeleri genişletmek ve alt yapı çalışmalarına girişmek sayılabilir.
Elbette kaldırımlara, caddelere ve özellikle de alt yapı çalışmalarına girişilmedi bir süredir bu şehirde.
Yiğidi öldür, hakkını yeme diyerek daha üç ay önce koltuğa oturan, belediyenin kendi usulüne göre çalışmasını sağlayalı daha bir ay olan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i yaşanan afetin felakete dönüşmesinden mesul tutmak biraz insafsızlık gibi geliyor bana.
Öncelikli olarak şunu kabul etmeliyiz, küresel ısınmanın yoğun etkilerini artık iliklerimize kadar hissediyoruz. Eskiden benzerine pek rastlamadığımız yağış oranları ile artık sık sık karşılaşır olduk. Dolayısıyla yaptığımız yapıların, yolların, raylı sistemlerin, köprülerin, alt ve üst geçitlerin dayanması gereken yağış oranının arttığını göz önüne almak lazım ve buna göre bir revizyona gitmek şart.
Ayrıca şehrin yenisiyle eskisiyle tüm yerleşim bölgelerinde plansız ve ranta yönelik bir yapılaşma yoğunluğunun olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Nilüfer Çayı’nın dere yatağının eskiden stadın olduğu alana kadar yayılım gösterdiğini de bir anımsayalım. ‘Stadyumu buraya yapın, burası güzel’ emrinin verilmesinin ardından inşaatı yapabilmek için Nilüfer Çayı’nın batıya doğru 50-60 metre kadar kaydırıldığını, koskoca çaya ‘Sen aslında yanlış yerde akıyordun, gel biraz da buradan ak’ denildiğini de unutmayalım.
Kentsel dönüşümün ilk gündeme geldiği, Recep Altepe’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu, Mustafa Bozbey’in ise Nilüfer Belediye Başkanlığı görevini yürüttüğü dönemi şöyle bir gözünüzün önüne getirin. En büyük kavga, Nilüfer’in alt yapısının öngörülen yoğunlaşmayı taşıyamayacağına yönelik verilen kavgaydı. Kavgayı rant kazandı, Nilüfer kaybetti! Şimdi sırada altyapının bu yoğunluğu taşıyamadığı noktalarda yaşadığımız sorunlarla boğuşmak var.
Tüm bunlardan ayrı tutarak Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in özellikle Odunluk İstasyonunda yaşanan felaketle ilgili söylediği;
“Yaşadığımız bir afet, ama Odunluk İstasyonu’nda oluşan bu duruma şaşmamak mümkün değil. 22 yıl boyunca bu istasyonda sürekli olarak yağmurlar yağdı. Bursa’da yine metrekareye yüksek yağmurların düştüğü günler olduğunu biliyoruz. Ama bugüne kadar bu hatta herhangi bir şey olmamıştı. Fakat bu istasyonun yapılmasından sonra böyle bir olayın olması akıllara şüpheleri getiriyor. Onun için bu konunun teknik olarak incelenmesi talimatını verdim. BUSKİ, Fen İşleri ve Ulaşım daireleri olmak üzere bir araya gelip teknik ekip oluşturulacak. Giderlerde mi tıkanma var? Yoksa yapım aşamasında giderleri mi kaldırdılar? Ya da başka bir sorun mu var? Bu su niçin tahliye edilemedi? Suyun çekilmesinden sonra arkadaşlarımız teknik inceleme yapacaklar. Net bir rapor ortaya çıkacak. Önceki yıllarda bir hata yapılmışsa onu düzeltmek de bizim işimiz. Zaten yanlış yapıldı ki bu sorun ortaya çıktı. Bu yanlışın teknik olarak ne olduğunu bulmamız gerekiyor. Sonrasında o yanlışı ortadan kaldıracak tekniği uygulamalıyız.” sözleri çok değerli.
Fakat yeterli değil!
Çünkü konunun gerekli incelemenin ardından kamuoyuna da net biçimde sorumluları ile birlikte duyurulması, yaşanan sorunla ilgili Bozbey yönetiminin bir dahli varsa Bursalılardan özür dilenmesi, felaketin yeniden tekrarlamaması adına alınacak önlemlerin takvimleri ile birlikte şeffaf biçimde açıklanması mühim!
Şimdi gelelim bundan sonrasında atılması gereken adımlara…
Dün itibariyle Çarşamba-Altıparmak kentsel dönüşüm planının hazırlanması ile ilgili yeni yönetimle ilk görüşmenin yapılacağını daha önce yazmıştım. Görüşme yapıldı, planlamanın hatları da açıklandı kamuoyuna. Buraya kadar her şey güzel. Bundan sonrasında felaketlerden kaçınmak için bölgenin sadece üst yapısının değil, beklenen yoğunluk oranında alt yapısının da planlanması hatta alt yapının küresel ısınma etkileri de göz önünde bulundurularak ele alınması gerekiyor.
Bir de tabii çalışmaları ayın 10’unda başlayacak olan Çevre Düzeni Planı var. Bursa’yı 2050 yılına kadar planlamayı düşünüyorsak bu işin içinden sadece yerin üstünü planlayarak çıkamayacağımızı yaşadığımız olaylar bize çok açık biçimde gösterdi.
Yerin altını, yani alt yapıyı da aynı biçimde planlamamız, küresel ısınma etkileri ile birlikte şehir yoğunluğu hakkındaki öngörüleri de ekleyerek felaketlerden uzak bir şehir yaratmamız çok önemli.
Madem bu şehirde gerçekten gülümsemek istiyoruz, o halde iş başına…