Bir yandan tarih, bir yandan turizm, bir yandan tarım, bir yandan da sanayi şehri olduğu iddia olunan Bursa’nın bu hepsi birden olma durumu bir türlü aynı kapta karılamıyor, doğanın kanununa aykırı olduğundan olsa gerek, olması istenen olmuyor, olamıyor…
Şimdiye kadar sıklıkla tarım alanlarının sanayileşmesinden, imara açılmasından ya da başka başka şeytanın aklına zor gelir biçimlerde işgalinden sıklıkla bahsettiğimi, ama özellikle deniz kirliliği ve denize kıyısı olan bölgelerdeki tehlikeleri daha az dile getirdiğimi fark ettim.
MKS Marmara Kimya’nın Gemlik tesislerindeki soğutma ihtiyacını karşılamak için tasarladığı deniz suyu ile soğutma sistemi tartışmalarına hiç değinmemişim mesela. 2022 yılı Mayıs ayında gündeme gelen tartışmayı şimdi köşeme taşıyor oluşum ise konuyla ilgili bilirkişi raporunun ve oda görüşlerinin hazırlanmış olmasına dayanıyor.
Önce benim gibi konuyu atlamışlar için sürecin ilerleyişinden bahsedelim…
MKS Marmara Kimya Sanayi’nin Gemlik Körfezi’ne kurulu tesisinin kapasitesini genişletme ve buna bağlı deniz deşarjı projesine aslen çevre ile pek işi olmadığını düşündüğüm, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verdiği onay tartışma, daha doğrusu dava konusu olmuş zaten bundan bir buçuk yıl önce.
Dava ikiye bölünmüş. Deniz suyunu soğutma için kullanmak ve kapasite artırımına izin almak…
İddialar karşılığında firma da bir karşı açıklama yayınlamış ve şöyle denmiş;
“Denizden alınacak su hiçbir kimyasala temas etmeyecek, sadece soğutma amaçlı kullanılacaktır. Projenin körfezin suyunu 1-2 derece ısıtacağı bilimsel bir temele dayanmamaktadır. İddia edilen değerlerle bu ısınmanın gerçekleşmesi mümkün değildir!”
Açıklamanın devamında firmanın da beyanından anlaşıldığı üzere MKS Marmara Entegre Kimya Sanayi AŞ. Türkiye, İtalya, Hindistan arasında kalan coğrafyada tekel olarak faaliyet gösteriyor.
Firmanın ‘Özellikle ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine ihracat yapmaktayız’ yönündeki beyanının gerçekçi olmadığı ise Akademik Odaların konuyla ilgili hazırladıkları raporda açıkça görülüyor.
Konuyla ilgili madde şöyle;
“MKS Şirketinin üretimi ve kapasite artışıyla ilgili olarak İlçe Belediyesinde geçmiş dönemde yaptığı sunumdaki şekliyle formaldehit reçinesinin (formalin) kritik bir ürün olduğu; dünya çapında talep edilen bir ürün olduğu ve üretimin büyük kısmının AB ile ABD’ye ihraç edildiği ile bu ya da başka bir kritik ürünün ise, buz çözücü olarak talep edildiği beyan edilmiştir. Endüstriyel yapıştırıcı dünya pazarının %95’ine hakim ve domine eden ilk beş şirket AVA Biochem, Robinson Brothers, Penta Manufacturer, NBB Company ve Beijing Lys Chemicals olup, bunların pazardaki ürünü Hidroksimetil furfural kimyasalı olup, içerdiği formaldehitin Dünya Sağlık Örgütü Kanserojen Maddeler Listesinde 2A Sınıfında olması nedeniyle formalin terk edilmiş veya terk edilmektedir. Buz çözücü pazarında ise, benzer olarak başta Clariant gibi 3-4 dünya şirketi tarafından üretilen metil etil glikol ile domine edilmektedir ki, MKS’nin ne mevcut ürünlerinde ne de kapasite artışı ile üretmeyi öngördüğü ürünler arasında yer almamaktadır.”
Akademik bir dille hazırlanan bu maddenin sade vatandaş dilindeki açılımı şöyle; firmanın övünçle üretim yaptığı maddeler zaten gelişmiş dünya ülkeleri tarafından kanserojen etkileri ve üretimdeki çevresel kirlilik düzeyi yüksekliği nedeniyle terk edilmiş, hatta piyasaya bu ürünlerin sağlıklı versiyonları çoktan sürülmüş. Üretilen ürünlerin genel pazarı bizim ülkemiz ve üçüncü dünya ülkeleri olarak özetlenebilir.
Dolayısıyla bu iş biraz tekstil üretim merkezi olmakla övünmemizin temel nedeninin aslında su kaynaklarını tükettiği gerekçesi ile gelişmiş dünya ülkelerinin bu üretimden çekilmiş, üretimi de bizim gibi az gelişmiş ülkelere bırakmış olmasına benziyor. Bizim su kaynaklarımız tükenirken, daha ucuz üretim bizim ülkemizde yapılırken, dünyanın güçlü ülkelerine bizim paramızdan çok daha güçlü olan paraları ile o ürünleri almak kalıyor.
Böylece hem üretim anlayışlarını başka yöne çevirecek enerjileri ve paraları kalıyor hem de daha temiz bir çevreleri…
Bir taşla kuş katliamı…
Allah tarafından bu kez MKS’nin deniz suyu ile soğutma projesine bilirkişi raporu onay vermemiş. Ancak ikiye bölünmüş olan davada firmanın kapasite artırma planı bir kişi dışında tüm bilirkişi heyeti tarafından kabul görmüş.
Benim için de sürecin sorunlu tarafı burada başlıyor…
Firmanın kapasite artırımı isteği Gemlik Belediyesi ve Bursa Akademik Odaların itirazına rağmen sürüyor.
Akademik Odaların raporunda konu şöyle özetlenmiş;
“Firmanın Kapalı çevrimli ve Dolaşımlı Akışkan Yataklı Kömür Yakma ile Buhar Eldesi ile mevcut kazanlarını devreden çıkarıp, ama kapasitesi en az yüzde 50 daha yüksek buhar kazanı yenileme projesi için bir başka keşif yapıldı; bu kez bilirkişilerden biri hariç diğerlerinin rapordaki görüşleri olumlu oldu. Firma bu projesini ÇED’e tabi olmadan Bursa Valiliğinin onayı ile yürüttüğünden, Gemlik Belediyesi buna da ayrı bir dava açmış durumda”
Konunun ÇED onayına girmesi talebi var belediyenin…
Aslında, enerji kapasitesi düşük olmakla birlikte, niteliği açısından adeta küçük, ama ikinci bir kömürlü termik santral ile bu kez Gemlik tehdit altında!
Kömür yakma ile buhar elde etme işlemimin hem insan hem hayvan hem de doğa sağlığı açısından ciddi sakıncalar doğurduğunu artık hepimiz biliyoruz sanırım…
Bir kömür yakma tesisini ne kadar yeni teknoloji ile işletilirse işletilsin, ‘temiz enerji ile çalışıyor’ olarak değerlendiremeyeceğimiz çok açıktır.
Bu tür enerji tesislerinin yarattıkları sağlık sorunları ve çevre sorunları göz önünde bulundurulduğunda, bu sorunların çözümü için devletin kaynak ayırmak durumunda kaldığı dikkate alındığında, ülke ekonomisine de ağır bir yük getirdikleri ortadadır.
Böyle bir kapasite artırımının ÇED raporu istenmeden Valilik onayı ile yürütülmeye çalışılması, devletin şehrimizdeki en büyük temsiliyeti olan Valilik makamını da zor duruma düşürür kanaatindeyim.
Hasılı kelam, adli tatil sona erdiğinde görülmesi beklenen Gemlik Belediyesi’nin MKS’nin kapasite artırımını Valilik onayı ile değil ÇED raporuna dayandırması talebine ilişkin davası son derece haklı bir davadır. Konuyla ilgili Akademik Odaların hazırladıkları 8 maddelik, detaylı bir rapor da mevcuttur.
Konuya dahil herkesin incelemesini, çevre bilinci olan herkesin, özellikle muhalefet partilerinin konuya dahil olmasını öneririm…