Bugünlerde karşılaştığım pek çok gencin sorduğu soruyu sorarak bir basın açıklaması düzenleyen Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bursa İl Koordinasyon Kurulu, 19 Eylül Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Dayanışma Gününde “Boşuna mı okuduk?” dedi.
Hakikaten, boşuna mı okudu bu çocuklar…
Ülkenin okumamış, dolayısıyla vasıf istemeyen işlerine talip kesimi zaten ne kadar zorda olduğunu önüne gelen her fırsatta anlatmaya çabalıyor, kendisine yöneltilen her mikrofona, ‘halin nedir?’ diye soran her siyasiye ‘geçinemiyoruz!’ diyor da işin okumuş dokumuş kesimi için de aynı resmin işaret ediliyor olması ne garip değil mi?
Yıllarını okul sıralarında dirsek çürüterek geçirmiş, dolayısıyla yapacağı işin akademik tarafını da tekmili birden öğrenmiş, mimarlar, mühendisler ve şehir plancıları için bıçak kemiğe dayanmış, hatta kemiği keser halde…
“19 Eylül’ün mirasını yaşatmak için ilan ettiğimiz TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günümüze maalesef, coşkulu kutlamalar yerine, yaşadığımız büyük sorunlar damga vuruyor. İçerisinde bulunduğumuz mesleki, ekonomik ve toplumsal koşullar bizlere “boşuna mı okuduk” sorusunu sorduruyor!” diyerek başladı konuşmasına TMMOB İKK Sekreteri ve Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek.
“Bir dönemin en gözdesi olarak görülen mesleklerimiz, bugün diplomalı işsizliğin, güvencesiz bir geleceğin, açlık ve yoksulluk sınırı altında ücretlerle çalışmanın sembolü haline getiriliyor. Genç meslektaşlarımız, kendilerini yetiştiren bu ülkeden, hayatlarından, ailelerinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Gençlerimiz göç ettikçe, ülkemizin geleceğine dair umutlar da tek tek sönüyor. Mühendis, mimar ve plancılarının büyük çoğunluğu asgari ücrete çalışıyor. İş bulamayanlar, meslek dışı alanlarda garsonluk, tezgâhtarlık gibi işlerde çalışmaya mecbur kalıyor!” diyerek devam etti…
Peki bu konuşmayı kimler destekledi dersiniz?
Aslında yukarıda bahsi geçen mesleklerin hayli geçer akçe oluşunu yaşayan, zamanında ‘Beni ne mimarlar, ne mühendisler istedi de ben gitmedim…’ sözündeki toplum içindeki rağbete mazhar olmayı başaran, uzun lafın kısası, Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi Eski Başkanı Necla Özkaplan Yörüklü’nün tarifi ile ‘tok mühendisler ve mimarlar’ destekledi elbette…
Hakları aranan genç mimar, mühendis ve şehir plancıları 5 kişi ile temsil edildi. Bu gençlerden işsiz olanlar arasında kendi ofisini açarak iş kovalamayı tercih eden de vardı, asgari ücrete razı olduğu halde halen iş bulamayan da, iş bulamadığı için mecburen yüksek lisans yapıp akademisyen olmaya yönelen de…
Okuduklarına pişman, hayatlarının baharında bu çocuklar ‘Boşuna mı okuduk?’ sorusunu sorarken yaşıtları tarafından yalnız bırakılmanın da acısını taşıyorlardı içlerinde.
Gençlerin mesleklerine sahip çıkmayışları ya da bir biçimde sahip çıkamayışları, kendilerini savunamayıp taleplerini haykıramayışları hak kayıplarının kimse tarafından umursanmadan devam etmesine neden olacaktır elbette.
Bahsettiğimiz apolitik toplum tam da budur!
Sanılmasın ki, politik toplumdan kasıt sadece bir siyasi partiye mensup olup bayrak asmak ve broşür dağıtmaktan ibaret olsun. Apolitik toplumlarda kişiler kendi haklarını aramaya utanır, çekinir, konuyla ilgili uğrayacakları mahalle baskısına dayanamaz, gelecekte yaşayacakları kayıpları düşünerek gelecekte yaşayabilecekleri kazançlara ellerini uzatamazlar…
Burada akademik odalar ile mimar, mühendis ve şehir plancıları açısından en çok hesap edilmesi gereken konulardan biri de bence budur. Odalar gençlerin kendi içlerinde bir mücadele yürütmesine gerekli zemini oluşturmak için daha büyük gayret sarf etmelidir.
Apolitikleşme konusunda 1980 döneminden itibaren başlatılan sürecin tıkır tıkır işlediğine ve milim şaşmadığına bir kez daha şahit olmanın acısı da bugünden bana kalan oldu…
Elbette açıklama sırasında göremediğim Şehir Plancıları Odası Bursa Şube Başkanı Murat İlkme, İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ülkü Küçükkayalar, Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’in de yokluğunun hissedildiğini belirtmek isterim…
“Kamu zararı doğuracak, toplumun güvenliği ve sağlığını tehlikeye atacak yanlış plan ve projeleri engellemeye, düzeltmeye, değiştirmeye çalışıyoruz. Afetler ile yıkılmayan, dirençli, sağlıklı, güvenli kentlerin inşa edilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Mesleklerimizin toplumsal ve kamusal yönünü unutmadan ısrarla, inatla bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yani kamu ve toplum için çok çalışıyoruz. Şimdi de kendi sorunlarımızın çözümü konusunda kamudan ve toplumdan destek bekliyoruz!” diyerek noktalanan basın açıklamasının okunması sırasında TMMOB İKK az sayıda odanın temsiliyeti ile tüm toplumdan destek istediği metni kamuoyuna sundu.
Bence pek çok kişinin kafasının arka planında; ‘Naapalım… Bu işler artık böyle… Yapacak bir şey yok…’ diyerek geçiştireceği ve hiç üzerinde durmayacağı, bu sorunlar yumağını çözmeye çalışmak yerine üzerinden atlamayı tercih edeceği bir dile getiriş gerçekleşti…