Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Gençlerin gönlü neye kırılır?

Arada konuştuğumuz, yiğidin hakkını da yiğide emanet etmenin önemli olduğunu düşündüğüm bir konu var. Bu seçim döneminde AK Parti’nin en çok çalışan yüzü Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank.

Varank, bir yandan Bursa’ya ısınmak, diğer yandan kendisini vatandaşa sevdirerek oy toplamak, en çok da gençlerin gönlünü kazanmak için öylesine yoğun uğraş içinde ki; aslında yasak olan eylemlere bile tevessül ediyor zaman zaman.

Misal, geçtiğimiz günlerde gürültü kirliliğine sebebiyet verdiğinden ve trafik açısından da hoş olmayan görüntüler sergilediğinden yasaklanmış olan, bizim üst mahalle bebelerinin yapmayı pek sevdikleri drift atma işiyle meşgul olmuş değerli bakanımız.

Bir devlet adamının gençlere doğru örnek olmak adına en azından koyulan kural ve kaidelere uyması, toplum huzurunu bozmamak adına yürürlüğe girmiş bir yasayı çiğnememesi gerekir diye düşünüyorum.

Kendisine bu durum hatırlatıldığında, ‘Gençleri kıramadık’ demesi daha da vahim bence. O zaman nerede kaldı kural, nerede kaldı kaide…

Gençlerin gönlü siz drift atmadınız diye kırılmaz sayın Bakan, bence gençlerin gönlünü kıran ülkelerinde gelecek kaygısı ile yaşamak.

Gençlerin gönlünü kıran, yıllarca okuduktan sonra yine yıllarca iş arayıp zar zor buldukları işte, ancak asgari ücret alacak kadar değer görüyor olmak.

Gençlerin gönlünü kıran, geleceklerinden endişe içinde olduklarından, kendilerine iyi bir hayat kuramayacaklarına neredeyse emin olduklarından, başka ülkelere kapağı nasıl atarız düşüncesi içinde olmak.

Gençlerin gönlünü kıran, ‘çıkar telefonunu’ teyzeler ve amcalarla boğuşurken, teknolojide kendilerinden 10 gömlek üstün dünya gençleri ile yarışmak zorunda olmak.

Gençlerin gönlünü kıran, ucuz işgücü olarak dünya piyasasına sürüldüklerini ve sürülmek istendiklerini fark ettikleri halde bu cendereden çıkamıyor olmak.

Gençlerin gönlünü kıran, eğitimde, sağlıkta, ekonomide büyük bir uçurum ile ayrışan toplumun fakir kısmında kalıp uçurumdan düşme ihtimalini yaşıyor olmak.

Gençlerin gönlünü kıran, başka ülkelerdeki yaşıtları gibi dünya vatandaşı olamıyor olmak…

Aslında daha pek çok şey sayabilirim…

Neyse, siz bu sorunları halledin de, şimdilik fitleşelim…

ÇADIRLARI ÇÜRÜMEYE BIRAKMAK NE DEMEK?

Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden bir ay geçtikten sonra, Eğitim İş Sendikası Bursa Şubesinin ortaya çıkardığı ve daha sonra başka illerde de yaşandığını öğrendiğimiz meşhur ‘Çadır Skandalı’nı hatırlarsınız.

Hatırlamayanlar için küçük bir bilgi geçelim;

Efendim, depremin en sıcak günlerinde, vatandaş yağışın ve soğuğun ortasında kalmışken, bir yandan kayıplarına yanar, diğer yandan enkaz altındaki yakınlarına ulaşmaya çalışırken Milli Eğitim Bakanlığı deprem bölgesinden satın aldığı çadırları Bursa’ya getirerek, şehrimizdeki meslek liselerinde üretilmiş gibi göstermiş, hatta bu gösteriye bir de klip çekmiş, sonra da çadırların üzerine MEB damgası vurarak yeniden deprem bölgesine göndermişti.

Sadece meslek liselerinde çadır da üretiyoruz ve deprem bölgesine gönderiyoruz demek için yapılan bu saçma sapan şovun neticesinde depremzede vatandaşlarımız çadırlarına en iyi ihtimalle 3 gün geç kavuşmuşlar, bu süreyi de yağışlı ve soğuk havanın altında korumasız kalarak geçirmişlerdi.

Skandalı bizlere duyuran Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy, dün yaptığı paylaşımda şu bilgilere yer verdi;

Skandalın ortaya çıkmasından sonra Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü apar topar çadır üretimine başladı. Hamidiye MTAL’de tezgahlar kuruldu, biz çadır üretiyoruz diyerek skandalın üzeri perdelenmeye çalışıldı.

Evet 7 Mart itibariyle bir miktar çadır üretildi. Fakat bu kez de üretilen çadırların bir kısmı bölgeye sevk edilmek yerine çürümeye terk edildi.

Öğretmenlerin gece gündüz demeden çalışarak ürettikleri çadırları çürümeye terk edenler, deprem bölgesinde bir çadıra 6-7 öğretmen doldurarak okulları eğitim öğretime açtılar.

Bu rezaletleri gündeme getirenleri susturmak için sipariş davalar açanlar bilsinler ki, ne düzmece davalarınız ne tehditleriniz şantajlarınız bizleri yıldıramaz…”

‘Çadır üretiyormuş gibi yapıyorsunuz!’ iddiasını çürütmek üzerine başlatılan çadır üretiminin de bir yere varmadığını böylelikle görmüş oluyoruz.

Madem ürettiniz, bari biraz daha zahmet edip deprem bölgesine sevkiyatını da gerçekleştirseydiniz! Okul bahçesinde çürümeye terk edilmiş çadırlar halen çeşitli doğa olayları ile karşı karşıya kalan ve çadır ihtiyacı süren bölgenin derdine derman olurdu hiç değilse.

Yazık…

Yine olmadı…

Bu kez gidiş yolunu tutturup üretime geçmişsiniz, ama sonuç yanlış…

Bence dersinize biraz daha çalışmalısınız…

Koca koca hocalara not vermek bana düşmez, siz bu durumda alacağınız notu biliyorsunuzdur…

HABERLER