Kontrolsüz göç, ülke olarak yaşadığımız en büyük sıkıntılardan biri. Yaşadığımız diğer sıkıntıların da bir ucu kontrolsüz göç dalgasına bağlanıyor. Kiralardaki artıştan, yurt kapasitelerinin yetersizliğinden tutun da özel sektördeki maaşların düşüklüğüne kadar pek çok şeyi bu kapsama sokabiliriz…
Konunun bu noktasının doğruluğu yanlışlığı tartışılır…
Bence her şeyin başında ülkedeki huzurun bozulmasında önemli bir etken mevcut durum…
Adı üstünde kontrolsüz göç!
Sağlık kontrolü yok, adli kontrolü yok, adaptasyon süreci yok, dil bilgisi yok…
Yok oğlu yok…
TEKNOFEST’de yaptığı konuşmada; “Hiç merak etmeyin, bu ülke ne yolgeçen hanıdır, ne bedavacı yatağıdır, ne de kimsenin istilaya cüret edebileceği sahipsiz bir memlekettir” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha sözünü bitirmeden, sınırlarımızdan akın akın gelen göçmenlerin yeni görüntüleri paylaşılmaya başlandı sosyal medyada.
Gördükleri karşısında dehşete düşen vatandaşın çektiği görüntüler de var bunların içinde, “Türkiye’ye vardık” diye sevinen göçmenlerin kendi çektikleri görüntüler de.
Kelimenin tam anlamıyla güle oynaya geliyorlar. Üstelik koskoca bir ülkeyi, yani İran’ı geçip geliyorlar…
Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgedeki adamlarını ülke dışına çıkarttığı, daha doğrusu Türkiye’ye getirdiği, yapılan gizli kapaklı anlaşmalar nedeniyle sınırlardan elini kolunu sallayarak geçen çoğunluğu Afgan göçmenlerin geçiş rahatlığının bu anlaşmalara dayandığı iddiaları sıklıkla konuşuluyor.
Çünkü İran geçiliyor, ama İran’da kalınma durumu yok!
Türkiye’ye bir biçimde girişi yapılan Afganların sonrasında nasıl bir amaç için kullanılacakları ise belirsiz. Çünkü ülkeye giriş mevcut, çıkış yok!
Bizim için işi daha da tehlikeli hale getiren gerçeklik de bu zaten…
Ülke olarak ciddi bir tehdit ve endişe altında yaşıyoruz bu kontrolsüz göç nedeniyle bir süredir.
Bir yandan ülkemizde ne zamana kadar kalacaklarını, kaldıkları süre boyunca ne yapıp nelere sebep olacaklarını, ülkemizden ne biçimde çıkacaklarını ya da çıkmaları gerektiğinde nasıl sorunlar çıkaracaklarını bilmediğimiz göçmenlere kapılarımızı sonuna kadar açmış beklerken, her geçen gün göç verdiğimiz gerçekliğini de unutmamak gerekiyor.
Bu köşeden sıklıkla değindiğim bir konuya, yetişmiş beyin göçüne atıfta bulunmadan kapatmayacağım elbette göç konusunu…
Türk Tabipleri Birliği’ne yurt dışına çıkmak üzere iyi hal belgesi almak için yapılan başvuru sayısı 315’le bugüne kadarki en yüksek ağustos değerine ulaştı.
Bu rekorla gurur duyabiliriz artık…
Başvurular 2023’ün ilk sekizinci ayında 1964’e vardı bile. Bu sayı diğer yılların ilk sekiz ayıyla karşılaştırıldığında bir rekor anlamına geliyor.
2012’de sadece 59 hekimin iyi hal belgesi almak için başvurduğu güzel ülkemde konunun 2017 yılından itibaren adeta çığırından çıktığını söylemek mümkün.
2017’de 482, 2018’de 802, 2019’da 1057, 2020’de 931, 2021’deyse 1405 hekim söz konusu belgeyi talep etmiş. 2022 yılında ise iyi hal belgesi için başvuranların 1341’i pratisyen, 1344’üyse uzman hekimden oluşan kalabalık bir kadro.
Avrupa ülkeleri, Kanada, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ya da Katar’da gelecek gören doktorlar tek tek elimizden kaçırdığımız değerlerimiz aslında.
Sanki dünyanın bir ucundan birileri diş macununu sıkmış, alttan gelen katman üsttekini bir ileri ülkeye itiyor gibi…
Doktorlarımız gidiyor, yerlerine Afganlı mülteciler geliyor…
Tüm bu yaşananlara karşılık ülkenin en üst düzey güvenlik sorunlarının görüşüldüğü Milli Güvenlik Kurulu’nda göçlerle ilgili konuşulan konu ise şöyle özetlenebilir;
‘Küresel bir kriz halini almaya başlayan iklim değişikliğinin, düzensiz göçlerden sosyal buhranlara, iç karışıklıklardan devletlerarası çatışmalara kadar pek çok sorunu tetikleyebilecek etkileri…’
Uluslararası Göç Örgütü’nün, ‘Resmi olarak iklim göçü çağına girdik’ başlıklı açıklamasının ülkemiz açısından bir sorun oluşturmasını ve bu konuya çözüm aranıyor olmasını ben de yürekten dilerdim. Ancak bizde mesele çok başka…
Bizde ciddi bir beyin göçü verme, yani yetişmiş beyinlerin mutsuz olduğu bir ülke olma halinin yanında başka ülkelerin canlı silah olarak kullandıkları guruplara sığınaklık etme durumu da var…
Öyle bir keşmekeş ki, içinden nasıl çıkılır bilemiyorum…