Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Göçenler, göçülenler, göçürülenler…

Bugün siyasete biraz ara vererek dünyadan ülkemize bakmanın, bu konuda da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı takip etmenin tam vakti. Zira Özdağ, dün sosyal medyada yayınlandıktan sonra çok dikkat çeken, Mudanyalıların 4-5 yıldır muhatap oldukları görüntüleri yerinde incelemek ve durum tespiti yapmak için Bursa’daydı.

Fransa’da yaşananları bir süredir takip ediyorsunuzdur. Ben de ekranlardan gördüğüm, gazetelerden okuduğum kadarıyla fikir sahibi olmaya çalışıyorum. Elbette bir insanın derisinin rengi, dini inanışları, konuştuğu dil ve doğduğu ülkenin neresi olduğu gibi kıstaslarla toplumda karşılık bulmasının yanlışlığını savunuyorum. İnsanlığın bunu gerektirdiğini vurgulamak lazım.

Ancak bir diğer taraftan da bir ülkenin vatandaşlarının yaşadıkları ülkede güvenle, huzurla, alışık oldukları yaşam tarzını sürdürerek, toplum kurallarına tam uyumu gözeterek yaşamalarının öneminin de altını çizmek lazım.

Bu ikisini bir arada bulundurmak için göçmenlerin topluma uyumunu sağlamak konusunu kolaylaştıran ara bölgeler oluşturuluyor pek çok ülkede. Bahsettiğim ara bölgede ve ara zamanda, dahil olacağınız ülkenin dilini, o ülkedeki genel yaşayış biçimini, toplum kurallarını ve ülkedeki işleyişi öğreniyorsunuz. Eğitim konusundaki eksikleriniz de bu bahsettiğim, ara bölge diye tabir ettiğim geçiş sürecinde tamamlanıyor.

Böylece her göçen ve göçülen açısından daha sağlıklı ilerliyor işler.

Bizim ülkemizi ise bu kıstasların tamamen dışında tutuyorum…

Biliyorsunuz ki, bundan yaklaşık 11 yıl önce ülkelerindeki savaştan kaçan Suriyelilerin sınır kapılarımıza dayanması ve Avrupa’nın;

‘Aman bunları bizim ülkelerimize göndermeyin, biz bu karışıklığı kaldıramayız. Siz Türksünüz, size bir şey olmaz. Üç beş para da veririz. Siz bundan sonra gelen göçmenleri içinizde eritin. Baktınız olmuyor, göçmenlerin içinde siz eriyip gidin. Zaten Avrupa’dan ötesi tufan…’  demesiyle, sınırları sonuna kadar açmamız suretiyle başlayan bir göç alma, asla göç vermeme, dalgası yayıldı ülkemize.

Suriyelilerle başladı, ama ardı arkası kesilmedi maşallah. Önce savaş mağdurları, ardından savaşın uyuyan hücreleri, militanlar, Afganlar, nedense hep daha çok genç erkekler, daha az kadın, yaşlı ve çocuklar…

Sürekli bir giriş var çıkış yok…

Bursa olarak şehir merkezinde özellikle Çarşamba Mahallesini, hemen ardından da Başaran Mahallesini göçmenlere adeta teslim ettik…

Klavye başında eşitlikten dem vuranların buralardaki gettolaşma ve asla eşitlenmeme durumundan haberi olmayabilir. Ben hemen bilgi vereyim; Çarşamba mahallesinde yaşayan Türkler evlerinden kaçıyor artık! Yaşayamıyorlar burada! Dayak yiyorlar, taciz ediliyorlar, yolda yürüyemiyorlar!

Bir de ilçelerden en çok Mudanya ile Gemlik’i seviyor göçmenler. Deniz var, güneş var, neden olmasın…

İşte bahsettiğim video tam da bu noktayı anlatıyor…

Mudanya Güzelyalı sahilinde çekilen görüntüler göçmenlerin ülkemiz yaşam koşullarına uyum gösterme çabasını nasıl de es geçtiğini, buna karşılık ülke insanının yaşadığı sıkıntıları ortaya koyuyor.

Bugün Bursa sahillerini dolaşan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın;

Fransa’da yaşananlar Türkiye’de yaşanacakların habercisi. Türkiye’de hadiseler çıkarsa Fransa’daki hadiseler bizdekinin yanında çocuk oyuncağı kalır. Çünkü terör örgütleri Fransa’da silahlı bir altyapıya sahip değil, ama Türkiye’de IŞİD’inden El Kaide’sine hepsinin silahlı altyapıları var!” sözleri ise daha da endişe verici…

Özdağ’ın sürekli olarak altını çizdiği ve pek çok kaynak tarafından da doğruluğu ortaya koyulan ‘silahlı altyapılar’ kavramı burada en kritik olanı.

Biz bu korkularla boğuşaduralım, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2022 yılında 4 bin Suriyeli sağlık çalışanını istihdam ettiğine yönelik açıklaması bir kez daha hatırlara geldi, göçmen konusuyla bağlantılı olarak. İşin şu kısmını anlamak zor, kendi ülkende yetiştirdiğin, kendi ülkenin insanı olan ve kendi koşullarında yaşamayı bilen ve dünyanın en iyi tıp eğitimlerinden birini alan doktorlara ve doktor adaylarına ‘giderlerse gitsinler!’ dedikten sonra, Suriyeli doktorları mı istihdam ediyorsunuz?

Bizim ülkemizin insanlarını Avrupa’ya iten, Suriye’den gelen dalgayı da bizim ülkemize doğru püskürten bir güç var da ben mi görmüyorum…

İşin en komik olan tarafı ise bütün bu olanların üzerine tuz biber misali, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in ülkemizi sığınmacı sorunu konusunda başarılı bulup tebrik etmesi ve Avrupa Birliği’ne;

“Son zamanlarda bizim ülkeye daha az göçmen kaçmaya çalışıyor. Bu konuda Türk yetkililer çok başarılı. Siz de onlara daha çok para verebilirsiniz, tehlikeyi görüyorsunuz. Göçmenlerle aramızda Türkiye tampon ülke olsun, hali de ne olursa olsun…’ minvalde bir açıklama yapmış olması.

Bizim eskilerin bir sözü var; işler ayna, çal çal oyna…

HABERLER