Alper Gezeravcı uzayda yapması gereken 13 deney üzerinde çalışırken, biz Türkiye’de halen tartışma içindeyiz bu konuyla ilgili.
Tartışmalar da mesnetsiz değil hani…
Bir kesim, uzay aracını Türkiye yollamış da içindeki astronotlar bizim ülkemize tonlarca para vererek yine bizim ülkemiz aracılığı ile uzaya çıkmış ve yaptıkları deneylerle bizim ülkemize büyük kazançlar sağlayacak sonuçlara ulaşmayı hedeflemiş kadar gururlu…
Ne kadar çok ‘bizim’ kelimesi geçti değil mi bu bölümde…
Çünkü ‘bizim’ değil…
Olmasını çok istediğimiz, ancak bir türlü gerçekleştiremediğimiz hedeflerden biri olan Türklerin uzaya çıkması hikayesi henüz gerçekleşmediğinden, ucundan kuyruğundan tuttuğumuz her durumla böylesine ölçüsüz gurur duymamızın nedeni bu sanıyorum…
Ortamda bize ait olan tek şey Alper Gezeravcı’nın kendisi. Tükiye’de dünyaya gelmiş, kariyerinin bir bölümünü gerçekleştirecek eğitimlerin bir bölümünü Türkiye’de almış, 2001’de İstanbul Hava Harp Okulu’nda Elektronik Mühendisliği dalında lisans eğitimini tamamladıktan sonra Dayton, Ohio’daki Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamlamış, dolayısıyla kendisine uzayın kapılarını açan ilk adımı da böylelikle atmış, 2012’de İzmir Askeri Casusluk FETÖ Kumpas davasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilip 2020’de aklanarak göreve geri dönmüş bir isim kendisi.
Şöyle düşünün, ordudan atmışız biz bu pilotu!
Sonra kıymetini anlamış olmalıyız ki, daha önce Amerikalı bir emlakçı, Kanadalı bir iş insanı, iki Suudi astronotun oturduğu koltuklardan birinde oturması için Elon Musk’a iddialara göre 55 milyon dolar vererekten ve ‘Yar bana bir başarı medeeetttt’ diyerekten çıktığımız sahneye, Türkler uzayda isimli hikayeyi yazıvermişiz…
İnanın ki, ben de çok isterim ülkemin uzayda boy gösteren teknolojiye ve güce sahip ülkeler arasında yer almasını.
Ama olmayınca olmuyor işte…
Yahu biz PİSA sonuçlarında dahi nal toplayan bir ülkeyiz, uzay nire biz nire…
Eee… Seçim de yaklaşıyor ve elde var sıfır, hatta sıfırın da altında bir durumdayız demek yerine 55 milyon doları bastırıp, ‘Türkler uzayda’ hikayesini yazmak daha mantıklı geliyor kulağa.
55 milyon dolarım olsa ve uzaya gitmek için gerekli sağlık testlerini de başarıyla verebileceğimden emin olsam, benim aynı koltukta oturmamam için hiçbir sebep olamaz. Benim aynı koltukta bir Türk olarak oturuyor olmam da bu ülkeye hiçbir katkı sağlamaz…
Elbette mesele bahsettiğim kadar basit değil, Gezeravcı, 14 gün boyunca 13 farklı bilimsel deney üzerinde çalışacakmış. Mikro yer çekimi, uzay ortamında insan sağlığı, Tuz Gölü bitkisinin uzay ortamında araştırılması, katı-akışkan karışımların yerçekimsiz ortamda araştırılması gibi alanlarda sonuçlar alma gayreti içinde olacakmış ekip.
Bu araştırmaların sonuçları bize ne kazandırır muallak. Çünkü araç bizim değil, ekip bizim değil, araştırmalar da bizim değil dolayısıyla…
Biraz şey gibi oluyor, hani güzel bir araba görürsünüz de önünde durup fotoğraf çektirirsiniz ve sonra o araba sizinmiş gibi bir piyasa yaparsınız ya da güzel bir elbiseyi aslında deneme kabininde giyer ve bir fotoğraf çektirip sahibiymiş gibi hava atarsınız…
Hali pür mealimiz tam da bunun gibi…
Gerçeklik şu, o elbise, o araba, o uzay mekiği, o uzay teknolojisi bizim değil…
Bizdeki meziyet o arabanın park ettiği caddede dolaşacak kadar para sahibi olmak ya da o elbisenin satıldığı mağazaya girdiğimizde sırıtmayacak kadar endama nail olmak o kadar…
Şimdilerde gururla anlattığımız ‘Türkler uzayda’ hikayesinin bizim olması için çalışmamız, daha çok çalışmamız, daha daha çok çalışmamız lazım…
NOT: Siz onu bunu bırakın, ‘Türkler uzayda’ hikayeleri yazmaktan vazgeçin de şu emekli maaşlarını ne yapacağız onu bi söyleyiverin…
Üşenmedim baktım, 2019 yılında en düşük emekli maaşı yaklaşık bin 983 lira gibi görünüyor. 2024 yılına kadar neredeyse 5 kat artmış. Allah bereket versin…
O zaman neden şikayetçi oluyorsun diyenlere de bir yanıtım var elbette.
Efendim, gıda fiyatları bu 5 yıl içinde ortalama 15-20 kat artış görünüyor…
Çok şükür ki, bu yılı emekliler yılı ilan etti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir de emekliler yılı olmadığını düşünün…
Taş yiyecekti emekli herhalde!