Tüm siyasi parti liderlerinde bir demokrasi perisi var bugünlerde.
Hayırlara vesile olsun…
Seçimlerin ardından büyük küçük demeden siyasi partilerin liderleri ile görüşmeler gerçekleştiren ve ülkede bir demokrasi havası estirmeye, eskinin özlediğimiz fikir alışverişli politik hayatını geri getirmeye gayret eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye yaptığı ziyareti de bu anlamda ele almak, elbette takibini yapmak mesleki görevimizdi.
Nezaket cümlelerinin havada uçuştuğu, hatta geçmişte birbirlerine yönelik sarf ettikleri sert sözlerin tatlı hatıralar olarak tozlu raflarda yerini aldığı şeklindeki imalar ve gülümsemeler arasında geçen ziyaret sonrası açıklaması ülke gündemini birkaç gündür en çok meşgul eden konuya gelip dayanınca şak diye ikiye bölündü liderler, tıpkı toplum gibi…
Sahipsiz sokak köpekleriydi bahsettiğim konu!
Sokak köpekleriyle ilgili Meclis gündemine gelmek üzere olan düzenlemeye ilişkin açıklamalar yapan iki lider birbiriyle ters düştü.
Bu konudaki tavrını değiştirmediğini ve sokak köpeklerinin tehdit oluşturduğunu belirten Mustafa Destici, “Bu konuda çok netiz, şu anda insan hayatına ciddi tehdit oluşturmaya başladı. Bu yasa teklifini desteklediğimi ifade ediyorum” dedi.
Benim açımdan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in soruya yanıtı çok önemliydi. Zira ben karpuz gibi ortadan ikiye bölünüp bir tarafı ölesiye desteklemek yerine akla mantığa ve elbette bilime uygun çözümlere ulaşmanın insan vicdanını daha az rahatsız edecek sonuçlar doğuracağını düşünenlerdenim.
Özel; “Bir taslak görmüş değiliz henüz. Taslak üzerinde elbette hep birlikte çalışacağız, ancak TBMM insan kaynağıyla verilen emekle harcanan zaman ve meclis imkanlarıyla Ocak 2020’de bir meclis araştırma komisyonu kurdu ve bu komisyon hayvan haklarının korunmasına ilişkin raporunu verdi. Bu rapor da hazırlanırken uzmanlar akademisyenler dinlendi. Bu raporda uyutma meselesi hasta ve tedavi edilemez hayvanlar ve kontrolü mümkün olmayan birtakım hayvanlarla sınırlı ve sokak hayvanlarının çoğalmasını engellemeyle ilgili bir uyutma tedbiri kesinlikle yok. Ama burada soruna bir müdahale var. Diyor ki rapor; ‘Bir hayvan hakları fonu kurulmalıdır. Bu hayvan hakları fonunun gelirleri belediyelerin aldıkları emlak çevre temizlik vergilerinden aktarılacak paylar. At yarışından milli piyango gibi şans oyunlarından aktarılacak paylarla bağışlardan oluşmalıdır ve bu fon barınakların yapılması kısırlaştırılmaların yapılmasıyla ilgili harcamaların bu fondan kaynak sağlanır.’ Bunu tüm siyasi partiler böyle söyledi ve meclis karara bağladı. Bugün tasarruf tedbirleri söz konusu olunca, ‘Efendim biz parayı seçim ekonomisine harcadık bu köpekleri uyutalım’ derseniz bunun tutar bir tarafı yok. O yüzden bu fon kurulmalı ve başta kısırlaştırılma olmak üzere bu para barınaklara gitmelidir. Bizim yaklaşımımız meclisin kendi raporuna sahip çıkmasıdır!”
20 yılı aşkın süredir ülke belediyelerinin büyük çoğunluğunu elinizde bulundurduğunuz, merkezi hükümeti de kuvvetle elinizde tuttuğunuz bir süre geçirdiniz, sahipsiz hayvanlar için bir adım bile atmadınız, başınız sıkıştığında bu konudaki tüm yükü bütçesi en küçük olan ilçe belediyelerine yıkmaya çalıştınız, söylediğiniz hiçbir sözü de tutmadınız.
Şimdi meselenin adını tam olarak koyalım isterim. İçinde bulunduğumuz sorunun öznesi hayvanlar değil, bizleri ve bu ülke sınırları içinde nefes alıp veren tüm canlıları koruması gereken devlettir. Devlet bu konuda düzenleyici yetkilerini ve gücünü tam olarak kullanmadığı için iki mağdur taraf karşı karşıya bırakılmakta ve tıpkı kiracı ev sahibi meselesinde olduğu gibi sorunun kendi kendine çözülmesi beklenmektedir.
İhmaller nedeniyle pek çok acı reçete oluştu hem insanlar hem de hayvanlar cephesinde. Ancak bu reçetenin faturasının tek bir tarafa ve acımasızca ödetilmesini içim bir türlü kabul etmiyor.
Bu konuda hayvan hakları savunucularının taleplerine şimdiye kadar hep kulak tıkandı, ancak bir kez daha tekrarlamak gerekiyor;
-Sokaklarda yaşayan hayvanların yaşam hakkı güvence altına alınmalı
-Hayvan etiği ve sağlığı düşünülerek merkezi ve yerel yönetimler tarafından kısırlaştırma seferberliği başlatılmalı
-Sokaklarda yaşayan hayvanlar için yaşam alanı sağlayan bakım evleri oluşturulmalı
-Yetkililer hayvanların bakım ve aşılama çalışmalarını tamamlamalı
-Sokağa veya şehir dışındaki alanlara hayvan bırakılmasına karşı caydırıcı cezalar getirilmeli
-Doğal alanlarda özellikle köpek nüfusunun artmasına sebep olan uygulamalar engellenmeli
-Karar vericiler hayvanların üretim, satış ve ticaretini engelleyecek yasal düzenlemeler yapmalı ve uygulamalı
-Bakanlık tarafından hayvan hakları konusunda 5199 sayılı kanunun maddeleri uygulanmalı ve denetlenmeli
-Devlet, yerel yönetimler ve toplum birlikte hareket etmeli, süreçler şeffaf bir şekilde paylaşılmalı ve denetime açık olmalı
-Hayvanların ve insanların can güvenliğini sağlamak için ortak bir politika oluşturulmalı ve uygulanmalı
Bu konuda sahipsiz hayvanlara sahip çıkmak adına göreve gelir gelmez ciddi adımlar atan ve büyük birer yaşam alanı yaratarak hem ilçelerini hem de patili dostlarımızı güvenceye alma gayretinde olan Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren ve Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç’ı tebrik etmek gerekiyor.
İmkansızlıklara rağmen yılmadan çözüme odaklanmaları gerçekten takdire şayan…
Bu kadar zor olmamalı her şey…
Gönüllüler, devlet, akademik odalar, veteriner hekimler ve elbette belediyeler el ele vererek bu sorunu çoktan çözmüş olmalıydı. Elbette sorunun çözümü için devlet ön ayak olmalı, tek tek saydığım bu kesimlerin bir noktada buluşmasını sağlamalıydı.
Her ilin gönüllüleri var, akademik odaları, veteriner hekimler var.
Bu ülke bu sorunu çözer, üzerine bir de güzel demli çay içerdi. Yeter ki, birlik olunsaydı, yeter ki devletin kudretli eli çözüme yönelseydi…