Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İmkansızlıklarla boğuşan çocuklar

Hayli bir zaman oldu, down sendromlu çocukların annelerinin anneler gününü kutlamak için hazırlanan bir videonun editöryal çalışmasını yapmıştım.

Orada beni en çok etkileyen, bir annenin;

Herkes evladından önce ölmeyi, evladının acısını yaşamamayı ister. Ben, evladımın benden önce ölmesini isteyen bir anneyim” sözleri olmuştu.

Gözleri yaşlarla dolu halde, kendisinden sonra evladının yaşamını sürdürmesinin zorluklarının bilincinde bir annenin dudaklarından dökülen bu sözleri yıllar içinde aynı duyguları paylaşan pek çok anneden duydum defalarca.

Hafta başında Mina Otizmle Yaşam Derneği’nin düzenlediği toplantıya katıldığımda da benzer duygular hakimdi salonda.

Yine de mini mini bir umudun filizlendiğini söylemek mümkün.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından finanse edilen, Engelsiz ve Mutlu Yaşam Derneği, Tohum Otizm Vakfı, Türkiye Spina Bifida Derneği ve Türkiye Down Sendromu Derneği ortaklığındaki ‘Engelli Çocuk Hakları Ağı’nın Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, 15 ECHA üyesi sivil toplum örgütüne, kolaylaştırıcılık eğitimi ve 120 engelli çocuğa da özsavunuculuk atölyeleri eğitimi verilecek.

Projeye katılan Mina Otizmle Yaşam Derneği kolaylaştırıcılığında ilk Özsavunuculuk Atölyesi Ekim ayında Bursa’da başlatıldı. Toplam 12 atölyeden oluşan bu projeye şu anda sekiz otizmli genç katılıyor.

Hayli kalabalık, süslü cümleler kurduğumun farkındayım, ama projenin adını doğru biçimde telaffuz etmek önemli diye düşünüyorum.

Yukarıda pek çok dernek adının ve teknik terimlerin sıralanmasından oluşan cümlenin özeti ise şöyle;

Annelerin en çok korktukları ‘Ben öldükten sonra çocuğuma ne olacak, ona kim bakacak?!’ sorununun bir ölçüde çözümü için atılan küçük, ama etkili bir adımdan bahsediyoruz.

Şöyle ki; bir biçimde çalışma hayatının içinde olabilen bireyin himaye edilmesi haliyle daha kolay olacağından, endişeler büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Verilen atölye çalışmalarında iş hayatına katılıma yatkın olan gençler, içinde bulundukları zorlu maça bir sıfır önde başlayacaklardır.

Biz Mina Otizm Vakfı’nın projeye katılan 8 üyesi ile tanıştık. Hepsi de nevi şahsına münhasır pırıl pırıl gençler. İçlerinde gelecek hayali olarak simit satmak isteyen de var, anne babasının ömrünü uzatmanın formülünü bulmak isteyen de. Anlayacağınız zihinler kirlenmemiş olunca hayal dünyasının önü açık, skala geniş.

Toplantının en önemli kazanımı ise yine çocukların kendilerini ortaya koyma becerileri sayesinde gelişti.

Bir gencimiz “Ben önceden bilgisayarlı ofiste çalıştım. Artık çalışmıyorum, ama yine çalışacağım…” diyerek kendisiyle ilgili bilgi verince, asıl sorun da ortaya çıkmış oldu.

Engelli erkek çocukları çalışma hayatına başladıkları anda SGK sistemine girmiş oluyorlar ve sonrasında da birey olarak kabul ediliyorlar. Oysa bu gençlerin çalışma hayatlarını ne kadar sürdürebilecekleri, bir kez çalışmaya başladıktan ve bıraktıktan sonra çalışma hayatına yeniden dönüp dönemeyecekleri tam bir muamma

Burada sorun şu noktada ortaya çıkıyor; devletin normal birey olarak kabul ettiği erkek çocuğu çalışma hayatına bir kez dahil olup SGK sistemine girdikten sonra artık çalışmıyor da olsa babasının emekli maaşını alma hakkını kaybediyor.

Oysa bu bireyler normal vatandaş olarak nitelendirilemez, onlar engelli ve engelleri özellikle sosyalleşmek konusunda onları son derece zorluyor ve böylece engelli bireylerin çalışma hayatına katılması noktasında aileler de çekinceli davranıyorlar, çünkü endişeleri var.

Katıldığımız toplantıda Kent Konseyi Başkanı Şevket Orhan da vardı. Mevzu tüm ayrıntıları ile kendisine anlatıldı. Orhan bir rapor istedi velilerden ve gerekli tüm bakanlıklara bu raporu sunacağına dair söz verdi.

Bir gelişme olur mu?

Umarım olur.

Zira biliyoruz ki, her yıl bir önceki yıldan daha fazla engelli çocuk geliyor dünyaya. Biz bu çocukların eğitimi için öylesine az destek veren bir ülkeyiz ki, tarifi imkansız. Bu çocukların bakımı için öylesine az destek veren bir ülkeyiz ki, tarifi imkansız, bu çocukların ailelerine öylesine az destek verebilen bir ülkeyiz ki, tarifi imkansız.

İmkansızlıklar içinde var olmaya çalışan çocuklarımız onlar bizim.

Bir imkanları olsa ne güzel olur…

NOT: Engelli işe alımlarında daha çok fiziksel engelli ve engel oranı düşük bireyler tercih ediliyor. Şehrimizde bu algıyı kıran Eker Süt 5 yıldır bünyesinde 12 otistik çocuğu istihdam ederek güzel bir örnek oluşturuyor. Almira Otelin bünyesinde de bir otistik çocuğumuz çalışıyor hali hazırda.

Kutluyorum.

Eker Süt’ün konuyla ilgili çalışmalarından yola çıkarak otistik çalışanlara kucak açmaya hazırlanan Algida, Myfren, Golf Dondurma ve Orhan Holding’e bağlı Nobel Otomotiv’e de başarılar dilerim.

 

HABERLER