Kendi içinde zaten bir var olma mücadelesi veren muhalefetten kopuşları dile getirmekten özellikle çekinirim ve herkesin ilk olarak iç muhasebesini yapmasına meydan vermeyi yeğlerim, ancak İYİ Parti’deki ayrılıklar kervanı öylesine uzadı ki, üzerine bir yazı yazmak benim için dahi farz oldu.
Ayrılanları tek tek sıralamak yerine bir önceki dönem milletvekilliği ön seçimlerine katılan ve partinin kuruluşundan bu yana büyük emek veren isimlerin de yer aldığı bir listeden bahsettiğimizi belirtmek isterim. Listenin bundan sonrasında daha da uzayacağına, her gün ayrı ayrı il ve ilçelerden istifa haberleri almaya devam edeceğimize de özel bir vurgu yapmak lazım…
İsimleri yazmıyorum, çünkü isimler zaten sosyal medya platformlarında yer yer tebrik, yer yer üzüntü iletileriyle birlikte dolaşıyor.
Parti jargonu ile konuşacak olursak, ‘ad’ların yerine sebepler üzerinde durmayı tercih ederim.
Ayrılışların sebeplerinin ise ilk olarak genel seçim listeleri oluşturulurken yaşanan, aslında parti içinde var olan, ancak kendisini en çok listelere kimlerin gireceği konusuna gelindiğinde hissettiren kuvvetler ayrılığı ile başladığının altını kalın kalın çizelim…
Hatırlarsanız listelerin oluşumu, genel merkezin kontenjan adaylarını ikinci sıraya yerleştirmekteki ısrarı, İYİ Parti’nin ağır toplarından İsmail Tatlıoğlu’nun vekillik listesinde yer almayışı ve her iki bölgeden de partinin milliyetçi tarafı ağır basan kadrolarını temsil eden adaylarının birinci sıraya yerleşerek Meclis’e gönderilmiş olması, ayrılık çanlarının en kuvvetli biçimde çalmasına vesile oldu.
Burada İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun TBMM’de son derece etkin bir muhalefet yaptığını ve oturduğu koltuğun hakkını pek çok yaraya parmak basarak verdiğini belirtmek için bir parantez açmasam yiğidi öldürür hakkını yemiş olurum ki, böyle bir şeyi hiç istemem…
Gelelim partiden ayrılışların ilk acı sirenini çalan vekil listelerinden sonra yaşananlara…
İYİ Parti vekillerini TBMM’ye uğurladı, ancak tüm muhalefet partileri gibi böğründe de bir mağlubiyet acısı kaldı…
Bundan sonrasında top Genel Merkeze geçti…
Yenilginin nedenleri, CHP ile yapılan ittifaktan duyulan pişmanlığın dile getiriliş biçimi, bundan sonra izlenecek yol ile ilgili birbiriyle pek de tutarlı olmayan peş peşe açıklamalar parti teşkilatlarını da seçmenleri karşısında zor durumda bırakmaya başladı.
Partinin yapılan anketlerde ciddi oy kaybına uğramaya devam ettiği görüldüğünde iç mücadeleden de vazgeçişler kendini gösterdi.
Öyle ya, yarın nerede olacağını, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in meşhur tabiri ile ‘kaç kilo’ geleceğini artık öngöremediğiniz bir parti içinde merkez sağa oturma hayallerinin suya düştüğü aşikar…
Oysa İYİ Parti yola çıkarken, artık miadını doldurmaya başlamış olan AK Parti’nin yerinde oluşacak merkez sağ boşluğu doldurma maksadı ile atmıştı ilk adımlarını. Akşener de partisini bu düzlemde tutmak için son vekil listeleri oluşana kadar ciddi gayret sarf etmişti, ancak ne olduysa oldu, listeler milliyetçi cephe tandanslı vekillerin ağırlıkta olduğu biçimiyle hazırlandı. Bugün Meclis’te İYİ Parti sıralarında oturan, merkez sağ siyaset kökenli isme rastlamak mümkün değil!
Gelelim bugüne…
Önümüzde bir yerel seçim ve oy oranı genel seçimlerin de gerisine düştüğü iddia edilen bir İYİ Parti var. Üstelik parti seçimlere ittifakla değil, kendi adaylarını çıkararak girmek konusunda ısrarcı…
Pek çok gazeteci gibi ben de bunun bir pazarlık unsuru olarak ortaya koyulan, yürütülmeye çalışılan, büyük şehirler söz konusu olunca adına ‘ittifak’ denmese de ‘mutabakat, anlaşma…’ gibi isimler verilerek bir birlikte hareket etme planına dönüşecek olan taktikler zinciri olduğunu düşünüyorum…
Ancak kazın ayağı pek öyle değil galiba…
Çünkü istifalar peş peşe gelmeye devam ediyor…
En son Ankara İl Başkanının ‘Ben Mansur Yavaş’ın karşısında çalışamam!’ çıkışı ile gerçekleştirdiği istifadan sonra teşkilatların konuyla ilgili tutumları hakkında herkesin bir fikri oluşmuştur diye düşünüyorum.
Seçimin hemen sonrasında kaybettiren taraf olarak işaret edilen CHP saflarında yer almamak kanaati hakimken, sular biraz durulup manzara ortaya çıkınca teşkilatlar dahi ittifak yapılmaması durumunda yerel yönetimlerin de kaybedileceğini fark etmişken, ‘kendi ağırlığını görmek’ olmazsa da dükkanı kapatıp gitmek konusundaki ısrar zaten parti içinde ciddi bir var oluş savaşı veren, gönlü merkez sağdan yana partililere yolun göründüğünü söyleyen son şarkı oldu…
Bir kitle partisi olmak için, ülke seçmeninin büyük bölümünü oluşturan merkez sağ seçmeni peşinden sürükleyen yapı olmak için yola çıkan İYİ Parti, özellikle son düzlükte iyi yönetilememiş, hatalarının öz eleştirisini yapamamış, toparlanma hamlesi içine girememiş olmanın acısını çok yakın zamanda daha derinden hissedecek diye düşünüyorum…
Partiden ayrılan isimler için kolaycılığa kaçarak, ‘koltuk bulamayacakları için gittiler, zaten partiye katkıları yoktu, biz bize yeteriz…’ söylemleri geliştirmek ne kadar basitse, ‘küçük olsun benim olsun’cu yaklaşımlarla yol yürüyeceğini düşünmek de bir o kadar kolaycılıktır…
Siyasi tarihin çöplüğüne bir partiyi daha göndermeden önceki son çıkışta olabileceğini düşündüğüm İYİ Parti’nin hızla toparlanmak için yeniden doğru stratejileri işleme koymaya ve duygusallıktan uzak pragmatist söylemlere ağırlık vermeye ihtiyacı vardır…
Partiden ayrılan kıymetli siyasi isimlerin şimdilik politikaya ara vermeyi tercih ederken bir gözleri ile de Yavuz Ağır Alioğlu’nun yerel seçimler sonrası kuruluşunu açıklayacağı partisindeki yapılanmayı takip edeceklerini söylemekte fayda var son not olarak…
Bir son not da Bursa için gelsin, eğer merak ediyorsanız ki, biliyorum merak ediyorsunuz, Profesör İsmail Tatlıoğlu ismiyle müsemma akademik hayatına dönmek için girişimlerde bulunmuş bile. Süreç devam ederken de yurt dışındaki işleri ile ilgileniyormuş…