Ekim ayının bir sonbahar ayı olduğunu unutmuş dünya ekseni etrafında yavaşça dönerken, basın mensupları olarak İznik Gölü kıyısında toplanıp sadece doğal güzellikleri ve tarımı ile değil tarihi değerleri ile de ön plana çıkan ilçede yapılan kazı çalışmalarının yıllık değerlendirme toplantısına katıldık.
Toplantıya katılış nedenim bir yıl öncesine kadar süreci gayet iyi ilerlerken birden bire UNESCO Dünya Mirası Listesi’nden çıkma kararı alan ilçedeki son durumu kendi gözlerimle görmekti.
Hemen hatırlatalım; Türkiye’nin 2024 yılı UNESCO Dünya Mirası Listesi için tek adayı; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminden eserler barındıran, bütün kiliseler tarafından tanınan en önemli ekümenik konsillerden ikisine ev sahipliği yapmasından ötürü Hristiyanlık alemi için de büyük önem taşıyan ilçesi olması nedeniyle İznik’ti.
Çalışmalar, görüşmeler, toplantılar derken seyir iyi de ilerliyordu aslında ve neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu İznik’in UNESCO Dünya Mirası listesine eklenmesine. Son bir görüşme kalmıştı adaylık için, Dünya mirasını oluşturan değerlerin kriterlerini belirleyen ve denetleyen Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi, nihai değerlendirmesinde İznik’in Dünya Miras Listesine kayıt olmaması gerektiği yönünde görüş bildirdi.
Liste hazırlanırken bu görüş büyük ölçüde dikkate alındığından Bakanlık başvuruyu geri çekti. İznik’in UNESCO listesine girme hayalleri de bir başka bahara kaldı.
Bugün düzenlenen toplantıda İznik’te yapılacak arkeolojik çalışmalarla birlikte UNESCO sürecini yeniden canlandırmayı hedeflediklerini belirten Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak, İznik’i yaşayan ve her gün büyüyen bir kültürel miras merkezi haline getirmeyi, UNESCO sürecini yeniden canlandırmayı hedefliyoruz. Su Altı Bazilikal Kilisesi’nin ziyaretçilere açılması hedefimiz, İznik’in uluslararası arenada bir kez daha ön plana çıkmasını sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
Çok da doğru bir yerden bakıyor Bozbey meseleye. Kilisenin önemi büyük, su altında yürütülen bir arkeolojik kazı çalışması da işe daha büyük anlam katıyor.
2014 yılında keşfedilen Su Altı Bazilikal Kilisesi inanç tarihinde önemli bir yere sahip. Bu keşif, aynı yıl içerisinde Amerika Arkeoloji Enstitüsü tarafından yayımlanan Arkeoloji Magazin isimli dergi tarafından 2014 yılının en önemli 10 keşfi arasında gösterilmiş. Kazı çalışmaları halen devam eden Su Altı Bazilikal Kilisesi, Birinci Konsil’in kabulünün 1700’üncü yılı olan 2025 yılında ziyaretçilerine kapılarını açmayı planlıyor.
Dolayısıyla 2025 yılı İznik ve Bursa için oldukça önemli bir yıl. Dünya’ya İznik’in öneminin bir kez daha hatırlatılması için çalışmalara şimdiden başlanmalı. Elbette aynı süreçte İznik ve yakın çevresinde konaklama imkanları ile inanç turizmi için İznik’i tercih edecek turist potansiyelinin tercihlerine uygun eğlence ve dinlence mekanları da oluşturulmalı.
En önemlisi de İznik’in zamanında birçok değerini ve korunması gereken yapılarını da kaybeden bir kent olduğu gerçeğinden yola çıkarak, en azından mevcut yapıların ayağa kaldırılması için gerekenler hızla yapılmalı.
İznik’in Efes gibi dünyaca tanınmış antik kentler statüsüne geleceğini söyleyen İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta; “Biz 2014 yılından bu yana Hristiyan dünyasıyla görüşmelere devam ediyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı görüşmeleri takip ediyor. Din adamları buraya yoğun bir şekilde gelip ziyarette bulunuyorlar. Çok iyi hazırlanmamız lazım, çünkü gelen ziyaretçiler gerçekten çok değerli insanlar. Sonrasında da bu iş durmayacak, İznik’te Efes, Meryem Ana gibi adını tüm dünyaya duyuracak. Bununla ilgili tüm görüşmelerimizi tamamladık” diyor.
Tabi tüm bunların olması için, özellikle İznik’in UNESCO sürecinin yeniden başlaması adına, kıyı şeridinin özenle korunması, gölün dibindeki sanayinin kontrol altına alınması, Göçebe oyunları bahane edilerek doldurulan sazlık alanın yeniden doğal görümüne kavuşturulması ve definecilerin yağmasının önüne geçilmesi gerekiyor.
Tüm bunlar başarılabilecek mi?
Zamanla göreceğiz. Fikri takip bizim işimiz…
***
Sabit gelirli yüzde 30’u garantiledi
Son günlerde gazetelerde en çok okunan haberler sıralamasını ‘Asgari ücrete ne kadar zam gelecek?’ ve ‘Memur ve emekli maaşları ne kadar zamlanacak?’ başlıkları aralarında bölüşüyor.
Sebep?
Ülkenin büyük bölümü sabit gelirli.
Sabit gelirli demek ya asgari ücrete mahkum, olmadı asgari ücretin bir tık üzerinde çalışıyor ya da memur demek. Bir sabit ücret daha var ki, ona ‘ücret’ demeye dahi dilim varmıyor, o kesimi de emekliler oluşturuyor. Emeklilerin de büyük bölümü ‘en düşük emekli maaşı’ adı verilen dilime giriyor ve umutlu bekleyiş daimi olarak sürüyor.
Sabit gelirlerden oluşan bu ordu her gün önlerine düşen bu başlıklardaki haberlere şöyle bir göz gezdiriyorlar ve maaşlarına yapılacak zamlarla ilgili tahminleri okuyorlar. Hava tahmin raporlarından daha az isabet sağlayan bu tahminler ise aslında ‘bir kişinin ağzının içine bakıyoruz’ diyemiyorlar da ‘incinmişsin’ diyorlar…
İşte o ağzının içine bakılan bir kişinin maaş zam oranı bugün itibariyle belli oldu.
TBMM’ye sunulan Cumhurbaşkanlığı’na ait 2025 yılı bütçe teklifine göre, “Cumhurbaşkanı ödeneği” yüzde 30 arttı. 2025 yılı için ayrılan Cumhurbaşkanı ödeneği, 2 milyon 856 bin olarak belirlendi.
Bu ödenek doğrultusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın maaşına da yüzde 30 zam yapılıyor ve itibardan tasarruf olmaz şeklindeki Cumhurbaşkanı maaşı 238 bin lira şeklinde belirlenmiş oluyor.
2024 yılında 183 bin lira maaş alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın maaş zammı yüzde 30 olarak belirlendiğine göre, asgari ücret zammının da yüzde 30’un altında kalmayacağını garanti edebiliriz artık.
Yüzünde gözü olan yüzde 30’un da üzerinde bir artışla ölümden kurtarır sabit gelirliyi.
İşin o kısmı ayrı…