1997 yılında başladım mesleğe ve benim mesleğe başladığım yılın en büyük çevre mücadelesi, Cargill’in İznik Gölü’nün sularını kullanarak mısır şurubu üretmek üzere ülkemize bir tesis kurmasını engellemek üzere verilen mücadeleydi.
Bugün Norm Haber çatısı altında hazırlayıp sunduğum Ortak Akıl programına konuk olan Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Fevzi Çakmak ile de bu konuyu konuştuk evvela.
Şimdiye kadar 48 bin hektar tarım toprağını kaybetmiş Bursa’nın bağrına saplanan hançerlerden biri olan Cargill, 25 yılın ardından ‘yanlış bir iş yapıldı, bu fabrikanın buraya kurulması da hataydı’ denilerek yanlışlığı onaylanan, ancak varlığına dokunulmayan bir tesis.
Buna karşılık UNESCO Dünya Mirası Listesine girmeye aday İznik’te Cargill dışında pek çok tesis kurulmaya devam etti, ediliyor. Bir yandan gölün ne hikmetse bitmeyeceği düşünülen suyu tepe tepe kullanılıyor, diğer yandan kurulmayan, kurulsa da çalıştırılmayan arıtma tesisleri nedeniyle göldeki canlı popülasyonu öldürülüyor. Ova kirletiliyor. Su kirletiliyor…
Şimdi yeni bir hamle ile daha karşı karşıya İznik… Ordu Yardımlaşma Kurumu OYAK’ın bir iştiraki olan HEKTAŞ, Bursa’nın Orhangazi ilçesinde UNESCO koruması altındaki İznik Gölü’ne 150 metre mesafede bir tesis kurmayı planlıyor.
Haliyle istenmiyor bu tesis. Bir yanda UNESCO Dünya Mirası Listesine girmeye çalışan, tarihi dokusunu ve doğal güzelliklerini bu platforma kabul ettirmeye çabalayan İznik, diğer yanda gölün etrafında sanayileşen İznik…
Hani işin olur tarafı yok zaten…
Bir de detayları görseniz, içiniz parçalanır…
Açılması planlanan tesiste, tarım ürünleri etken madde üretimi, tehlikesiz atıktan bakır sülfat üretimi ve kimyevi gübre üretimi yapılacak.
HEKTAŞ’ın, Muradiye Mahallesi’nde OYAK bünyesinde bulunan arazileri kiraladığı ve söz konusu arazilerin tapu kayıtlarında tarla, bahçe olarak görüldüğü ayrıntısı da bir kenarda dursun.
Bursa’nın bir süredir İstanbul’un arka bahçesi olarak görüldüğünü, yapılan tüm çalışmaların da buna uygun olarak planlandığını, bunu yaparken de Bursa halkının temiz hava, temiz çevre, temiz su ihtiyacının hiçbir biçimde düşünülmediğini söylüyorduk. Bu durum tam da örnek teşkil eden vakalardan. Çünkü HEKTAŞ’ın hali hazırda Gebze’de üretime devam eden bir tesisi mevcut. İşte bu tesisin İznik Gölü kıyısına taşınması planlanıyor.
Üstüne Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tesisin yapılacağı alanın 3. Derece arkeolojik sit alanında bulunduğunun açıklandığını belirterek bir de tüy dikelim tam olsun…
Bir tesis kurulmadan önce, hele de böyle çevreye zararı dokunacak türden bir tesisten bahsediyorsak, mutlak surette ÇED Raporunun alınması gerekir.
Tahmin edin bakalım, HEKTAŞ’ın kurmayı planladığı fabrika için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne yaptığı ÇED Raporu başvurusuna nasıl bir yanıt gelmiş olabilir?
“Proje alanı, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde belirtilen alanlar kapsamında yer almamaktadır” ifadesi yer alıyor.
Fabrikanın yapılması planlanan alanın İznik Gölü’ne 150 metre mesafede olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim!
Konuyla ilgili bugün bir basın açıklaması yapıldı. İznik ve Çevre Yaşam Platformu’ndan Ceren Tuncer, “Dünya iklim krizi, kimyasal kirlilik ve biyoçeşitlilik kaybıyla boğuşurken, İznik Gölü, Orhangazi kıyısı, gözü ranttan başka bir şey görmeyen, yağmacı ve talancı siyasi ve yöneticilerin elinde, ikinci Dilovası’na dönüştürülmekte. Türkiye’nin 5. büyük gölü, İznik Gölü’nün su seviyesi minimum işletme kotu olan 83,30 m. altına düştü. Göl, artık ‘SOS’ veriyor. Gölün suyunu çeken Cargill ve Gemlik Gübre fabrikalarının ardından, Varaka Kağıt Oluklu Mukavva Tesisine Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararı verildi. Bu da yetmezmiş gibi HEKTAŞ kimyasal gübre, zehirli zirai ilaç ve bakır sülfat (göztaşı) üretimi için ÇED başvurusunda bulundu” diyerek özetledi konuyu.
Bundan birkaç gün önce Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının ‘Zümrüt Anadoluyu talan ettik, ağaçlarımızı yok ettik, ormanlarımız kel bir hale getirdik’ şeklindeki enteresan serzenişlerine şahitlik etmiş insanlar olarak yine aynı bakanlığın koskoca gölü, sit alanlarını, tarım topraklarını yok sayarak ÇED Raporlarını olumlu vermesini anlamlandırmak güç.
Sanki bakanlık ayrı bakan ayrı çalışıyor, sanki kimsenin kimseden haberi yok ya da öyle bir orta oyunu oynanıyor ki, efsane performanslar sergileniyor. Hani Oscar verilse olacak cinsten. Çevre Bakanı en büyük çevreci, çevre katliamlarına yönelik büyük üzüntü içinde, fakat katliama neden olan bakanlık da kendi elinde…
Kurtla yiyip kuzuyla ağlamak özlü sözünün tam karşılığı bu olsa gerek.
ÇED Raporunun olumlu verilmesi daha işin başlangıcı, CİMER’e yazılan şikayet yazısında vurgulanan ‘muhtemel tehlikeli atık miktarı aylık bin kilogramdan fazla olacağı için geçici depolama izni alınması planlanmaktadır’ ibaresi işin daha da çetrefilli ve tehlikeli boyutlara ulaşacağının habercisi.
İznik Gölü’ne 150 metre uzaklıktaki bir mesafede katı ve sıvı tehlikeli atıkların depolandığı bir alan olacak ve bu alanın yarattığı zarar şimdilik konuşulma sırasına dahi giremedi.
Seçimin hemen ardından Bursa’dan kocaman parçalar koparmak isteyenlerin harekete geçtiğini yazmaya başladık. Daha da çok yazacağız anlaşılan. Zira etimizden et kopara kopara bitirecekler Bursa’yı, bir an önce harekete geçmezsek…