Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Kim haklı kim haksız?

Bu yazı uzun olacak besbelli. Çünkü işin bir değil, iki değil, üç değil pek çok yüzü var. Hepsine bir bakmak, kararı böylece vermek, kararı verirken de terazinin ayarını iyi tutturmak lazım ki, günü geldiğinde herkese lazım olacak adaleti gözetmeyi başarabilelim…

Önümüzdeki beş yıllık dönemi ellerindeki kartları son derece iyi oynayarak geçirmek durumunda olduğunun bilinciyle hareket eden bir CHP Genel Merkezi var öncelikli olarak karşımızda. Biliyorlar ki, bugün yerel seçimlerde kendilerine yetkiyi veren vatandaş, en küçük bir hatalarında ‘diğerleri de bunlardan farklı değildi’ diyerek ellerinden yetkiyi alıverir genel seçimlerde.

Hani üç beş kişinin şahsi emelleri uğruna koskoca CHP’nin bir büyük genel seçim hezimeti daha yaşamasına kimsenin müsaade edecek kadar sabrı yok. Zira herkesin kendine göre kurduğu siyasi ikballeri var. Misal 2028 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına rakip olarak çıkmayı planlayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu sizce böyle bir aymazlığa izin verecek kadar tedbiri elden bırakır mı?

Bırakmıyor da zaten. Konuyla ilgili tepkisini izledik. Yakında CHP Sayıştayı diyebileceğimiz denetim kurulu da işe koyulacak umarım.

‘Yıllarca bu gözler neler gördü de seçimlerde AK Parti’ye sandıktan sarı kart çıktı?’ sorusuna iki gündür yanıt veriyoruz. Bugün de verelim aynı yanıtı ki, unutmayalım, unutturmayalım ve bir kez daha benzeri işleri görmeyi istemediğimizin altını kalın kalın çizelim.

Liyakat esasına dayanmayan atamalar, eş, dost, akraba kayırmacılığı, devlet makamlarının babadan kalma çiftlikler gibi hoyratça kullanımı, sıkışınca uydurulan yalan yanlış senaryolar, üç beş maaşlı bürokratlar ve bir kesimin haddini hesabını tutamayacağı kadar çok parası varken, ülkenin büyük bölümünün açlık sınırının altında gelirlerle geçinmek durumunda kalması, devletin kasasından bir biçimde kılıfını uydurup partililere ya da yakınlara para aktarma gibi maddeleri sayınca kısa bir özet geçmiş oluruz diye düşünüyorum.

Hafta başından bu yana şehirde konuştuğumuz tüm konular bu çerçevede dönüp duruyor.

Bir önceki yazımda belirtmiştim Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yeğeni ile ilgili yaptığı atamanın yanlış olduğunu ve oluşan kamuoyu sayesinde bu atamadan vazgeçildiğinin dün itibariyle Bursa basını ile paylaşıldığını.

Bu paylaşım yapılırken Bozbey, konunun henüz netleşmediğini, bir düşünceden ibaret olduğunu, oluşan tepkiler nedeniyle de bu düşüncelerinden vazgeçtiklerini belirtmişti.

Şimdi Sezar’ın hakkının Sezar’a verildiği bir yazı yazmak niyetindeyim. Bu nedenle, bugün düzenlenen basın toplantısında atama meselesinin Bozbey’in bahsettiği kadar masum olmadığını açıklamak için bizleri toplayan Eski Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın delil olarak sundukları BURKENT Yönetim Kurulu Toplantı tutanağında kararın alındığının resmi olarak göründüğüne vurgu yapalım.

4 Mayıs günü yapılan toplantıda BURKENT Yönetim Kurulu Başkanlığına Furkan Bozbey, Genel Müdürlüğüne ise İnan Keser oy birliği ile getirilmiş.

Daha önce de belirtmiştim, kamuoyu oluştu ve karar geri çekildi. İşin bu tarafı güzel, çünkü böyle bir nezaketi AK Parti yönetimlerinde görmemiz mümkün değildi. Milli Eğitim Bakanlığının müfredat değişikliğine binlerce itiraz yapıldı, sayın bakan bu durumu hiç olmamış kabul ederek bildiğini okumaya devam ediyor. Benzeri bir örneği, Bursa’da yepyeni iki sanayi bölgesi oluşturmak için kolları sıvamış, taaa Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından planlar hazırlatıp geçirmiş olan küçük azınlığın yapılan itirazları muhtemelen hiç takmadan yoluna devam edeceği senaryo için de şimdiden söyleyebiliriz.

Hata yapılmış, tepki gösterilmiş, gereği yapılmış…

Keşke bu durum anlatılırken, ‘sadece bir düşünceydi’ cümlesine de gerek görülmeden, olan neyse samimi bir şeffaflıkla paylaşılsaydı da bugün düzenlenen toplantıda aleyhte belgeler dağıtılmasaydı.

Gelelim belediyenin borçları ile ilgili Başkan Bozbey’in şimdiye kadar yaptığımız incelemelere göre borçlar yaklaşık 25 milyar civarında açıklamasına yönelik olarak Alinur Aktaş’ın ‘durum hiç de öyle değil’ minvalindeki karşı açıklamasına.

Bu iki kulağın ve benim gibi pek çok basın çalışanının iki kulağının seçimlerin hemen ertesinde düzenlenen basın toplantısında belediye borçlarının 7 milyar lira olarak açıklandığını duyduğuna eminim.

İşte Sezar’ın hakkının Sezar’a verildiği yere geldik.

Pek çok kişinin parayla satın alınabilecek, parayla satın alınamayanların da saf, salak olduğunu sandığı insan topluluğunun yaptığı bir işi yaptığımız düşünülür. Oysa gerçek her zaman öyle değildir. Basın mensuplarının inanıyorum ki, büyük bölümü, parayla satın alınamayan, aklı gayet başında, ekmeğinin peşinde, ekmeğini kazanırken de doğru bilgileri halka ulaştırma gayretinde olan meslektaşlarımdır.

Haliyle aklımız başımızdayken, bahsi olunan 7 milyar liralık borcun sadece belediyenin kendi yapısına ait olduğunu, işin içine BUSKİ ve diğer belediye iştiraklerinin katılmadığını, burada bir kelime oyunu yapılarak bir tür kandırmacaya yönelmeye ihtiyaç duyulduğunu elbette ki anlamıştık.

Şimdi, iş ciddiye binince, yine Alinur Aktaş’ın belediyenin toplam borcu olarak açıkladığı rakamın 20 milyar 224 milyon olarak zikredildiğini belirtelim.

Borç 20 milyarın biraz üzerindeyken, belediyenin (BUSKİ ve şirketlerle beraber) bir yıllık tahmini bütçesinin de 47 milyar 900 milyon lira civarında olduğu vurgulandı yine Aktaş tarafından. Sonra da eklendi;

“Ben zaten 7 milyar rakamının toplam borç olduğunu söylememiştim. Dikkat ederseniz sunumun üzerinde belediye borcu olarak yazıyordu.”

Norm Haber Genel Yayın Yönetmeni Esat Kaplan’ın Soğuksu meselesine yönelik sorularına da kaçak güreşen ve yine kelime oyunları yapan yanıtlar verildi Aktaş tarafından.

“Biz bu sanayi bölgelerinin yerleri ile ilgili bir şey söylememiştik… Planda oturulup konuşulup düzenlemeler yapılacaktı… Ben artık belediye başkanı değilim, bu sorunun muhatabı da artık ben değilim…” gibi.

Bahsi olunan planda Soğuksu bölgesinin tarım arazisi olarak görüldüğünü artık herkes biliyor sanırım!

Aynı soruya yönelik AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan’ın yanıtı da; “Bizim önceliğimiz 1/100.000’lik planın hazırlanması, bu noktada gereken tüm desteği vereceğiz. Bu plan hazırlanırsa Bursa Bursa’dan yönetilir. Kimse de kafasına göre istediği yeri sanayi bölgesi ilan edemez…” dendi.

İnsan merak ediyor tabi, 2023 yılının başında hazır olduğunu söylediğiniz, sonrasında seçimler nedeniyle yürürlüğe girmesini ertelediğinizi de yine kendi ağzınızdan kamuoyuna duyurduğunuz planı neden seçim pazarlığı malzemesi haline getirdiniz o halde? Elinizde bunca imkan ve devletin gücü varken, plan da hazır askıdayken, neden itiraz hakkınızı kullanacağınızı göğsünüzü gere gere söylemiyorsunuz madem Bursa’nın Bursa’dan yönetilmemesine bu kadar karşı duruyorsunuz da?

Yine kelimeler, yine oyunlar, yine anlamayacağımızın umulması…

Borç şu kadardı, alacak bu kadardı tartışmalarına girmeye hiç lüzum yok bana göre. En azından benim için. Benim hiç öyle hesaplayamayacak kadar param olmadığından olsa gerek, pek de kafam basmaz bu işlere. Bu işler hesap uzmanlarının işleri.

Benim işim kelimelerle ve kelime oyunları yapmaya hiç gerek yok beyler. Öylesine her yere sinmiş bir medya dünyasının içindeyiz ki, sadece ve sadece dürüstlük kazanıyor. Hem de hikayenizin her ortamda ve her durumda aynı olması için saf bir dürüstlük lazım. Damıtılmış bir dürüstlük…

Gazeteler sizin için ‘dünyanın en iyi belediye başkanı’ yazsa ne gam, sosyal medyada milyonlar bir hesabın üç beş kelimelik paylaşımından öğreniyor olan biteni.

Bu yüzden herkesin şapkasını önüne koyması ve bir kez daha düşünmesi lazım, yolunun nereden geçeceğini…

 

HABERLER