Kirazlıyayla eskiden ismiyle müsemma meşhur kirazı ile anılırdı, şimdilerde ise 2014 yılından bu yana özellikle kadınlarının can siperane yürüttükleri çevre mücadelesi ile anılıyor.
Bu konuyu da yerelden genele yazmayan kalmadı, anlatmayan kalmadı, hatta muhalif televizyon kanallarında konu etmeyen de kalmadı. Sonuç 2014 yılından bu yana Kirazlıyayla Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi kapsamında; Meyra Madencilik tarafından önce kısmi daha sonra pandemi süreci fırsata çevrilerek genel bir işgal altında çağrılarına kulaklar tıkalı…
Köylülerin eylemlerinin bu ülkede pek de para etmediğini en yakın zamanda Akbelen’de gördü tüm ülke, biz ise mevcut duruma 2014 yılından bu tarafa Kirazlıyayla’da şahitlik ediyoruz…
Ülkede hukuk yoluyla sürdürülen mücadele de enteresan sonuçlar doğruyor çoğunlukla malum.
Kirazlıyayla için de durum pek farklı değil…
Eylemlerle birlikte başlayan hukuki süreç, iki ileri bir geriden de yavaş ve ivmesi daha ziyade geri biçimde işledi bölge için. Sonunda daha ÇED Raporu çıkmadan inşaatına başlanan ve gerekli tüm izinler alınacak sözü defalarca tutulmayarak yaptığı ağaç kesimleri ile heyelan oluşumuna, heyelanla birlikte bir dere yatağının kapanmasına neden olan, İznik Gölü’nden yıllık 200 bin metreküp su çekmek üzere projelendirilen maden çalışmaya başladı.
Zaten bizim ülkede hep öyle olur, güçlü işini görür, yargı arkadan çoğunlukla güçlünün lehine bir kararı çıkarıp yetiştirerek önlerine sunar…
Bu kez de pek farklı bir süreç görmedik. ÇED Raporu her nasıl olduysa olumlu çıktı. 2021 yılında ÇED olumlu raporunun iptaline yönelik açılan davada mahkeme, bilirkişi heyetinin tesis hakkındaki olumsuz raporuna karşılık şirket lehine bir karar verdi. Yani ‘yürüyün, yol sizin’ dedi!
Bu karara da itiraz edildi ve nihayet Danıştay;
“ÇED raporunun yeterli şekilde değerlendirilmediği, bu doğrultuda verilen taahhütlerin ve alınan önlemlerin teknik ve bilimsel açıdan yeterli olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla, biri çevre mühendisi olmak üzere, üniversitelerin ilgili bölümlerinden seçilecek yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve bunun sonucunda düzenlenecek raporun incelenmesi suretiyle yeniden karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir” hükmünü açıkladı.
Fakat tüm bu gelgitli hukuk kararları açıklanırken, yani firma zaten davalıkken olması gerektiği gibi yürütmeyi durdurma kararı verilmediğinden maden şirketi çalışmalarını sürdürüyor. Düşünün 2014 yılından bu yana bir hukuk süreci devam ediyor, firmayla ilgili olumlu ya da olumsuz kararlar veriliyor ve itiraz hakları kullanılıyor, buna karşılık yürümeyi durdurma, yani firmanın faaliyetlerini durdurması kararı verilmiyor.
Neden?
Eee… Atı alan Üsküdar’ı geçsin diye elbet. Ama biz bu işlere zaten şerbetliyiz Bursa olarak. Pek çok plan itiraz davasında da benzeri şeyler yaşanmıyor mu? İtirazlar sonuçlanana kadar ortaya çıkan pek çok bina hayatına plan dışı şekilde devam etmiyor mu?
Neyse konumuza dönelim…
Verilen karar uyarınca yeni bir bilirkişi heyetinin oluşturulması ve incelemelerin yeniden başlaması süreci gelişiyor.
Bu süreç gelişe dursun, bir yandan da her türlü faaliyetine devam ettiğini söylediğimiz maden şirketi flotasyon tesisinden çıkan atıklarını kamyonlarla maden ocağı bölgesine kontrolsüz biçimde taşımaya, tarım arazilerine boşaltmaya devam ediyor. Kimyasal içerikli bu posalardan sızan sıvı atıkların yediğimiz sebzelerin beslendiği toprağa karıştığını vurgulamakta yarar görüyorum bu noktada. Yine aynı sıvı atıklar, adı üstünde sıvı olduklarından doğrudan yer altı sularına karışıyorlar ki, zaman zaman bu yer altı sularının derin kuyular marifeti ile çıkarılması sonucu şebeke suyuna bağlanarak evlerimize kadar ulaştığına bizzat Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da şahitlik edebilir.
Bursa’nın Yenişehir İlçesi’ne bağlı Kirazlıyayla Köyü’nde böylesi bir saltanat süren Lübnan sermayeli Meyra Madencilik ise bir Kirazlıyayla köylülerinden bir de Bursa Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Eralp Atabek’ten çekti ne çektiyse…
Tüm süreçlerin bir kez daha kabaca özetleyecek olursak; ÇED olumlu kararının iptali istemi ile açılan davanın ilk bilirkişi raporu çevrecilerin lehine olduğu halde, mahkeme bunu uzmanlık alanı olmadığı halde reddetti. Burada mahkemeye ilham veren bir durumun da ilk rapor verildikten sonra yatırımcı firmanın bazı ek belgeler sunması sonucunda iki bilirkişinin kendi alanlarında fikir değiştirmiş olmasını ihtimaller arasında saymak gerekir.
Neyse ki, Danıştay bu kararı bozdu, daha ayrıntılı raporlarla konunun incelenmesini istedi. 23 Ekim 2023 tarihi itibariyle hazırlanan bilirkişi raporu bahsettiğim daha ayrıntılı rapor ise ezici ağırlıkta ÇED olumlu kararının bozulması yönünde çıktı…
Bu çok güzel bir gelişme davanın seyri açısından. Şimdi mahkeme bilirkişi raporunu inceleyerek, tarafları dinleyerek bir karara varacak.
Ancak raporda davacı tarafların benimsemediği, özellikle ormanlık alanlar konusunda yanlış nitelemelerin dikkat çektiğini de söylemek lazım.
Yani demem o ki, ÇED olumlu kararının iptal edilmesine yetecek ölçüde bilirkişi itirazı mevcut yeni ve çok kapsamlı bu bilirkişi raporunda, ama bazı bölümlerine ilişkin itirazlar da sürecek davacılar tarafından.
Sonuç mu?
Daha uzun bir süreç var Kirazlıyayla Köylülerinin ve Bursa Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Eralp Atabek’in önünde. Pes etmek yok, mücadeleye devam…