Çocukluktan itibaren insanlarımızın potansiyellerini belli bir günün belli bir zaman diliminde yapılan sınavlarda gösterdikleri performanslar ile değerlendiriyoruz.
İşin bu kısmı zaten son derece hüzünlü.
Zira hiçbir insan böylesi yoğun stres altında gerçek performansını ortaya koyamaz. Özellikle çocuklarda bu durum daha net gözlemlenirken, bazı test sorularına verilen doğru yanıtlar, kişilerin sorun çözmedeki becerilerini, ekip çalışmasına yatkın olup olmadığını ya da lider ruhunu bize göstermez.
Ama yıllardır sürdürdüğümüz bu sistemden memnunuz anlaşılan, çünkü amacımız daha kaliteli bir toplumun varlığı değil, dünyanın ayak işlerini yapan, montajcı bir topluluğun oluşturulması.
Sistemin kıskacından kaçabilen şanslı, gayretkeş ya da üstün yetenekli kişilerin dışında içinde bulunduğumuz durumun bundan ibaret olduğunu söylersem pek karşı çıkan olacağını düşünmüyorum.
Ülkemizde bugünkü adıyla Anadolu Lisesine geçiş sınavları 1955 yılından günümüze kadar çeşitli farklılıklar göstererek yapıla geldi, ilk üniversiteye giriş sınavı ise 1974 yılında düzenlendi.
Buradan bakınca 65 yıldır çeşitli biçimlere girse de sınavlar düzenleyen ve insanlarını bu sınavlara göre tasnif eden bir ülkeyiz.
Hani, bari bu işte ustalaşsaydık diyor insan…
Ama ne oluyor biliyor musunuz?
Market kasasından yaptığım alışverişin fişini bana uzatırken, ‘Abla inşallah iyi bir puan alıp atanacağım bu yıl’ diye umutla gülümseyen kasiyer öğretmen adayının girdiği sınavda büyük şaibeler dönüyor.
Ayrıntılara boğulmanın anlamı yok. Ancak kısaca özetleyelim: KPSS sınavında çıkan soruların bir yayın evinin soruları ile aynı olması iddiaları sonrasında durumun araştırılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan talimat vererek, ÖSYM Başkanını görevden aldı.
Konu araştırılacak. Muhalefetin talebi şaibe karışan sınavın iptali.
Eğitimciler durumu; ‘KPSS sorularının bazı yayınevlerinin hazırlık kaynaklarındaki sorular ile benzer olması sınavın ilk yapıldığı zamanlardan bu yana olağan bir durum. Hatta adaylar benzer soruyu yakalayan yayınevlerinin ürünlerini yoğun şekilde tercih ederek sınava hazırlanırlar. Ancak Pazar günü yapılan sınavda bazı sorular bir yayınevinin kitapçıklarındaki sorularla mantık hatalarına varıncaya kadar birebir aynıdır!’ diyerek ortaya koyuyor.
Benim en çok dikkatimi çeken açıklama ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklama:
“KPSS ile ilgili yorum yapmıyorum, çünkü sınavın şaibesi bir yana, mülakatlar zaten şaibeli, haliyle sonuçlar kesin şaibeli. Bakanlığa da bunun için gitmiştim. Sarayın kendi şaibesini çözme şovuna ise sadece gülüyorum. Merak etmeyin, birkaç ay sonra kökten çözeceğiz!”
Bu kadar ‘şaibe’ 15 Temmuz ile birlikte ortaya çıkan pek çok olayın ana teması olarak gösterilen ‘Sınav sorularının çalınması, kadrolara mülakatlarla istenilen kişilerin yerleştirilmesi’ meselesinin halen devam ettiğini ve sadece el değiştirdiğini göstermiyor mu bizlere?
CHP Bursa Milletvekili Lale Karabıyık;
“ÖSYM tarafından yapılan ‘İncelenmiştir, sorun yoktur’ açıklaması yeterli değildir! Öğrenci ve veliler artık bu açıklamayı yapan kuruma da, sınavlara da güvenmiyor. Bu olayda bir cemaat, bir dernek vb. şaibesi hakkında çekinceleri olduğunu bize ulaşan öğrenciler ve aileler de ifade ediyor. Bu konunun takipçisi olacağız” dedi konuyla ilgili açıklamasında.
İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nu da aradım konuyla ilgili.
“Artık tuz koktu!” diye söze başladı Türkoğlu.
“Bunca ekonomik sıkıntı içerisinde vatandaşımızın bir umudu bu sınavlar sayesinde sürekli bir işe sahip olmaktı. Onların ellerinden bu hakkı şaibelerle alamazsınız!” diye devam etti.
Ancak konuşmasının bence en önemli bölümü şuydu:
“Hem madden hem makam kurum anlamında yangından mal kaçırma psikolojisinde hükümet edenler. İhaleler, işler bizim olsun, kamu mallarını yandaşlara aktaralım, kamudaki iş imkanlarını, kadroları da giderayak yağmalayalım çabasının ilk adımlarından biridir bu!”
Muhalefet sınavın iptalini ve sorumluların yargıda hesap vermesini istemekle kalmıyor, KPSS’deki şaibenin bir kadrolaşma hareketinin adımı olduğunu da ifşa ediyor bu açıklamalarla.