Hak arama mücadelesini örgütlü işçiler ve kamu emekçileri ile sınırlamışım dar bakış açımla. Meselenin hiç de öyle olmadığını, birlikte hareket edebilme becerisine sahip her topluluğun içinde bulunduğu kötü koşullara karşı söyleyecek sözünün olduğunu sürekli yenilenen örnekleri ile görüyoruz artık.
Bu köşeden bıçağın kemiğe dayandığını sıklıkla dile getiren Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin’in açıklamalarını sıklıkla size aktardık ve bir eyleme geçmeden önce sorunlarını diyalog yolu ile çözmeye çalışan eczacıların Cumhurbaşkanlığı makamından talep ettikleri randevularına halen bir yanıt alamadıklarını öğrendik.
Çözüm diyalogla olmayınca seslerini eylemlilikle duyurma kararı alan eczacılar, 23 Ağustos itibariyle Türk Eczacılar Birliği Genel Başkanının da katılımıyla gerçekleştirilecek toplantıda eylemlilik süreci hakkında bilgilendirilecekler. Yüksek ihtimalle ekim ayı ortasında Ankara’da ilk mitinglerini yapacaklar ve yine çözüme ulaşamazlarsa son çare olarak eczanelerini kapatacaklar.
Mesleğin itibar kaybından üzüntü ile bahseden Şahin;
“Eczacılık fakültelerinde normal şartlarda bütün kadrolar dolardı, bu yıl boş kadrolar kaldı. Çünkü çok meselenin çok sıkıntılı bir noktaya gittiğinin vatandaş da farkında artık. Düşünün, yıllık 4 bin 500 mezun veriyorsunuz. Yıllık açılabilecek eczane sayısı 500, 500 eczane de devir olsun. Yılda 1000 serbest eczane şansı var. 1000 kişiyi de diğer alanlarda istihdam ettik diyelim. 2 bin 500 eczacı iş sıkıntı yaşıyor. Önümüzdeki yıllarda işsiz eczacılarla karşılaşacağız!” diyor.
İşin daha da üzücü yanı ise akademik kadrolar açısından yaşanan sıkıntılar göz önünde bulundurulmadan açılan fakülteler.
“İlerleyen yıllarda bir eczacı olarak bizim bugünkü bilgi birikimimize sahip olmayan, adeta ‘yüksek lise’den mezun üniversite mezunlarını göreceğiz. Hayatımızın her alanında bunlar bize yansıyacak üzücü olan bu…” diyor Bursa Eczacı Odası Başkanı.
Aynı iddia ve itiraz sesleri avukatlardan da yükseliyor.
Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun;
“Avukatlık mesleği bugün, yıllardır yaptığımız itirazlara rağmen barolara sormadan bir gece yarısı kararnamesi ile açılan hukuk fakültelerinin yarattığı nicelik sorununa eklenen nitelik sorunları ile beraber büyük bir maddi ve sosyal kriz içindedir!” diyor.
Bugün yeni mezun avukatların büyük bölümünün bir ofis açamadıklarını biliyoruz, avukatların asgari ücret tarifesinin çok altında ücretlere CMK zorunlu müdafiliği yapmak durumunda kalması ise içler acısı bir durum.
Bursa Barosunun yaptığı bir ankete göre, genç avukatlardan büro açanların yüzde 54’ü asgari ücretin altında, yüzde 19’u asgari ücret seviyesinde, sadece yüzde 27’si asgari ücretin üstünde kazanıyor.
Üstelik devlet tarafından Barolara gönderilen adli yardım ve CMK ödeneklerinin yeniden değerleme oranında artmasını beklerken pandemi gerekçe gösterilerek yüzde 5 kısıntıya gidilmiş durumda.
Zam bekleyen avukatların Tarım Kredi Kooperatifinde satılan ürünler gibi indirime girmesi de içler acısı bir durum olsa gerek.
Tıpkı hekimlik gibi bir zamanların gözde mesleklerinden olan avukatlığın sıkıntıları bununla da bitmiyor.
Her ay bir avukata yapılan saldırı veya bir avukatın intihar haberi ile karşı karşıya kaldıklarını anlatan Öztosun;
“Avukatlar; hak arama özgürlüğünün, savunma hakkının ve hukuk devletinin en temel güvencesidir. Değerli halkımız da şunu bilmelidir; Avukat kimsenin borcunun sebebi, kimsenin suç işleme gerekçesi, kimsenin boşanma nedeni, kimsenin işini kaybetmesinin sorumlusu değildir!” diyerek açıklıyor içinde bulundukları şiddet sarmalını.
Avukatların talepleri ise şöyle:
CMK ücret tarifesi avukatlık asgari ücret tarifesi ile eşitlenmelidir. CMK avukatlarına beraat vekalet ücretine hükmedilmelidir. CMK ücretleri-adli yardım ücretleri KDV’den muaf tutulmalıdır. Avukatlık ücret tarifesi tüm kayıplarımız dikkate alınarak hemen arttırılmalıdır.
Ben bunlara bir ekleme daha yapayım; istihdam edilebilecek sayının iki üç katı kadar avukat mezun edilmeyecek!