Bir süredir bozuk olan bulaşık makinemi düşünerek gittim bugünkü toplantıya. Çünkü çok önemli bir konuyu, ‘Bursa’nın suyu’nu konuşacaktık ve ben makinemin tamiri için beklediğim süreçte bulaşıklarımı elde yıkayarak, şehrin içme suyundan hakkıma düşenden fazlasını kullanmıştım. Vicdani yüküm ağırdı anlayacağınız.
Heybemde derdimle düştüğüm yolda benimle aynı derdi paylaşmayan, aynı sorumluluğu hissetmeyen geniş bir kitlenin olduğunu fark ettim. Duyurusu vatandaşlara da yapılan toplantıya akademik oda temsilcileri, konuyla ilgili STK’lar ve Şehir Planlama öğrencileri dışında katılım gösterenler belediye personelleri ve basın mensuplarıydı.
Yine biz bizeydik. Biz söyledik, biz dinledik, biz dertlendik…
Kısacası, Bursa bunca emeği elinin tersiyle itti, suyuna sahip çıkmadı!
Konuşmalar sırasında gördük ki, merkez ilçe belediye başkanlarının çabaları şehir suyunun sadece yüzde 16’sını kapsayan içme ve kullanım suyundan bir biçimde tasarruf etmek üzerine kurgulanmış.
İçinde bulunduğumuz durumda her bir yudumun çok kıymetli olduğunun farkında değilim sanılmasın, ancak mesele ‘bu küçük miktardan ne kadar tasarruf sağlarız?’ sorusunu konuşmak yerine, geriye kalan ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın verdiği bilgilere dayanarak söylüyorum ki, su potansiyelinin yüzde 70’ini kapsayan tarımsal sulamadan tasarruf etmenin yollarını bulmaktır.
Elbette tasarruf noktasında mutlak yerini alması gereken ve suyun yüzde 12’lik kısmını kullanan sanayiyi de unutmamak lazım. Sanayinin görünen su kullanımının yüzde 12’lik bir kesimi kapsadığını, açılan kuyular vasıtasıyla çoğu kayıtsız, yüklü miktarda suyun özellikle tekstil fabrikalarında kullanıldığını da es geçmeyelim!
Konumuz su, konuşmacılardan biri de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş olunca en çok açıklama elbette kendisinden geldi.
“Su bol da, içilebilir su noktasında bolluk şehrimizde de ülkemizde de dünyada da yok!” diyen Aktaş’ın bence en dikkat çeken sözlerinden biri…
“Sanılanın aksine su zengini olmayan Türkiye, kişi başına düşen yıllık ortalama 1519 metreküp su miktarı ile temiz su sıkıntısı çeken bir ülkedir!” dedi.
Gerçekten şaşkınlık yaşadım.
Yani, bu haldeyiz demek! Hani biraz daha zorlarsak, Afrika yerine yakında bize su kuyusu bağışında bulunacak Avrupa’nın suyu bol ülkeleri…
Şimdilik kuyu bağışına ihtiyaç duymuyoruz, çünkü ve Elhamdülillah kendi kuyumuzu kendimiz açıyoruz. 150 derin kuyumuz var, daha önce de belirtmiştim. Bu kuyuların 125 tanesi harıl harıl çalışıyor Ekim ayının ortasından bu yana.
Kuraklık öyle bir noktada!
Yakında obruklar şehri Konya’ya dönme ihtimali nedir? Zorlu ve korkulu bir soru…
Bizim için kurtuluş sayılabilecek bir projemiz var da, şimdilik bize faydası yok, zira devreye girmiş değil.
Meşhur projenin adı, Çınarcık Barajı…
“2 yılda bitirmeyi hedefliyorum!” diyor Alinur Aktaş.
Konuşmacıları dinlerken en çok kulaklarını çınlattığım isim Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Fevzi Çakmak oldu. Katıldığı her toplantıda, davet edildiği her ortamda vahşi sulamanın yarattığı kaynak kaybından dem vurmaktan yorulmayan, ancak elinde sihirli değnek olmadığı için bu derde derman da olamayan bir isim Çakmak.
Derman belli oysa ki,
-Tarıma yeterli desteğin sağlanması ile damla sulama yöntemine geçilmesi,
-Su kanallarının yeterli ödenek ayrılarak onarılması ve kapalı hale getirilmesi.
Yapılıyor mu?
Hayır!
Neyse ki, su kullanımı konusunda sanayinin kendisine çeki düzen vermesi gerektiğinin altı çizildi birkaç kez.
Gerçi kendisinin sanayi düşmanı ilan edilmesinden duyduğu rahatsızlığı uzun uzun dile getirerek, argümanlarını da ortaya koyarak, “Böyle bir şehirde sanayiye karşı durabilir miyim? Elbette hayır!” diyerek sanayicinin de gönlünü aldı Alinur Aktaş, ancak bir gerçek var ki, eğer ben ‘bulaşıkları elimde yıkayarak su konusunda israf yapıyorum’ düşüncesi ile dertleniyorsam, arıtmasını yapmayan, kaçak su kullanan, daha çok kazanmak için doğal kaynakları har vurup harman savuran tüm sanayicileri geceleri uyku tutmamalı.
En nihayetinde aynı dünyada yaşıyoruz.
Zengini de fakiri de ayın havayı soluyor…
Aynı suyu içiyoruz diyemeyeceğim, çünkü içme suları da kalite kalite. Misal benim içme suyum 35 lira olmuş geçen gün. Zenginin içme suyu kim bilir kaç lira?
İşin garibi bu su firmalarının sularını da biz veriyoruz Bursa olarak. Başkan Aktaş, “Potansiyelin ancak yüzde 2’sini su firmalarına satıyoruz” dedi. Buradan polemik yaratmanın anlamı yok vurgusunu hissettim konuşmasında.
Su Paneli’nin bir de soru cevap kısmı var ki; burada yazsam, yazıyı roman niyetine okursunuz. O kısım başka bir yazı için kalsın.
Son olarak ‘Suyu siyasetin dışında tutmak lazım!’ diyen Alinur Aktaş’ya yürekten katıldığımı belirterek bitirmek istiyorum yazımı. “Kaynaklarımızın daha fazla israf edilmesine yönelik her projenin karşısında olacağız!” diyen TMMOB İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek’e de yürekten katıldığım gibi.