Bu haftanın başında yeni eğitim öğretim yılı için oryantasyon süreci başlarken öğrencilerin okula başlamasının maliyeti üzerine konuşmuştuk.
Hatırladınız mı?
Bir öğrencinin ilkokula başlamasının maliyetini 12 bin 500 lira olarak hesaplayan Eğitim İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy’un açıklamalarını paylaşmıştım sizinle. Velilerin çocuklarını okula göndermek için kredi çekmek de dahil olmak üzere farklı çözüm yolları bulmaya çalıştıklarını vurgulamıştım bu yazımda.
Yeliz Toy’un en büyük endişesi de okul terklerinin başlama ihtimaliydi.
Sonra zaman zaman rastladığımız sokak röportajlarında üniversite sınavını kazanmış gençlerin ‘Yerleşecek yer bulamazsam, KYK yurt başvurum kabul edilmezse, bu koşullarda okuyamayacağım ve memleketime döneceğim’ dediğine şahit olduk.
Bu sözler okul terki statüsünde sayılır mı bilemiyorum, ancak son dönemlerde kulağıma gelenler; kalacak yer bulamadığı, KYK yurtlarından yararlanamadığı için üniversite okuyamayacağını söyleyen gençlerin sadece ekonomik krizin kurbanı olmadığını gösteriyor bana.
Peki, neyin kurbanı oluyor bu gençler?
İddialara göre şunu söyleyebilirim ki; adam kayırmanın ve torpilin kurbanı oluyorlar. Üstelik üzerlerinden oy pazarlığı yapılıyor.
Konuyu biraz daha açıklığa kavuşturalım.
Muhalefet partilerinin yaşanan tüm ekonomik sıkıntıları en derinden hissetmesine rağmen evde oturan kadından oy alamamak gibi bir şikayeti var.
Bu şikayetin gerekçesi olarak da kadınların eşlerinin ve çocuklarının işlerini kaybetmesiyle ilgili endişeleri, aldıkları yardımların kesilmesi ile ilgili kuşkuları sebep gösteriliyor.
Yine duyumlarımdan yola çıkarak söylüyorum ki; çok haklısınız!
Eğer bir ev kadının kapısına parti propagandası için gidip, yüklüce erzak yardımında bulunduktan sonra; ‘Çocuğunuz üniversiteyi kazandığında biz yurdunu da bursunu da ayarlarız, hiç merak etmeyin, önce bizi arayın’ diyecek kadar ülkenin kurumları içerisinde etkinse bazı parti yönetimleri, kadınların yaşadığı endişelerin hiç de yabana atılır cinsten olmadığını da söyleyebiliriz sanırım.
Bu iddialara göre; bizim, insanların ekonomik durumu en ince ayrıntısına kadar incelendikten sonra kura ile belirlendiğini düşündüğümüz KYK yurtlarında konaklama hakkı oy almak için bir promosyon olarak dağıtılır olmuş!
Ben duyduğumda kulaklarıma inanamadım!
Umarım böyle değildir!
Umarım gençlerin gelecekleri ile oynamak bu kadar kolaylaşmamıştır bu ülkede!
Umarım bir partiye oy veren ailelerin çocuklarının üniversitede okumasının yolları kolaylaştırılırken ihtiyaç sahibi olan ancak aynı partiye oy vermeyen ailelerin çocuklarının yolları kapatılmaya çalışılmıyordur!
Yoksa, vah bizim halimize…
*******
ASM’ler ödeneklerine artış bekliyor
Avukatların hak arayışından bahsettiğim bu köşeden bu kez de Aile Hekimlerinin haklı isyanının sesi olalım istedim.
Hepimizin malumu, bu kış zor geçecek.
Bildiğin Game Of Thrones dizisinin seti gibi bütün dünya. Herkesin dilinde ‘Winter is coming’ repliği ile geziniyoruz ortalıklarda.
Edebiyatı burada bırakır da işin gerçeğine gelirsek; elektrik, doğalgaz ve kira giderleri aldı başını gitti. Peki, birer ticari işletme olarak görünen Aile Sağlığı Merkezlerinin ödenekleri de aynı oranda arttırıldı mı?
Hayır!
Aile hekimleri sürekli artan Aile Sağlığı Merkezi giderlerini ceplerinden ödemek istemiyorlar, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar zaten yeterince zorken, insanlar kendi geçimlerinin derdine düşmüşken, devletin karşılaması gereken giderlerin doktorların cebinden karşılanmasının beklenmesi zaten abesle iştigal.
Hal böyleyken, vatandaşa yaptığınız zamlar kadar Aile Sağlığı Merkezlerinin gider ödeneklerine de zam yapmanız gerektiğini hatırlatmakta fayda var…