Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Meğer herkes memnunmuş!

Ekonomik sıkıntılar bir yana şimdiye kadar içinde bulunduğumuz süreçte öylesine büyük hatalarla karşı karşıya kaldık ki, ülke olarak bir değişimden yana olmamak, yeni bakış açılarının, daha demokratik ve özgürlükçü yaklaşımların yolunu gözlememek benim için mümkün değildi.

Değişim, umutları gittikçe azalan bir topluma, küçük de olsa umut kapılarını aralayacak araç olacaktı gözümde…

Yaşanan sıkıntıları dile getirirken, haksızlıkları yazdıklarımla size aktarmaya çalışırken, tüm toplumun da benimle birlikte aynı acıları çektiğini, aynı itirazlarda bulunduğunu, aynı adalet savunuculuğuna soyunduğunu düşünüyordum.

Çok üzüldük çünkü…

Pazar filelerimizi doldurmaya çalışırken çok üzüldük…

Tenceremizi kaynatmaya çalışırken çok üzüldük…

Çocuklarımızı okutmaya, ceplerine harçlık koymaya çalışırken çok üzüldük…

Yaşadığımız büyük orman yangınlarında kaybettiğimiz tüm değerlerimiz için çok üzüldük…

Büyük deprem felaketinin ardından enkazın altında hep birlikte kaldık adeta. Önce kurtarılamayan, enkaz altında selalarını dinleyerek bu dünyadan göçen vatandaşlarımıza çok üzüldük…

Ardından deprem bölgesinde yaşamaya çabalayan vatandaşlarımıza yardım için seferber olduk, başlarına gelen her felakette gözyaşı döktük, içimiz acıdı, çok üzüldük…

Ortaya dökülen yolsuzluklar, yapılan haksızlıklar, vatandaş ekmek bulamazken üç beş yerden maaş alan bürokratlar nedeniyle çok üzüldük…

Sonra da herkes bizimle birlikte üzülüyor sandık…

Elbette ütopik bir durum bahsettiğim…

Yine de insan öyle hissetmek istiyor…

Bugün öğle saatlerinden sonra, artık neredeyse kesinleşen sonuçlara göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neredeyse 0.5 puan fark ile ilk turda seçilemediği Cumhurbaşkanlığı makamına ikinci turda oturacak olması kuvvetle muhtemelken, boşa üzüldüğümüzü anlamış olmanın yürek ağırlığı içindeyim.

Elimize ulaşan araştırma sonuçlarına hep şüpheyle bakmayı, iktidarın da eline kendilerinin kazandığını gösteren araştırma sonuçlarının ulaştığını bildiğimden, alışkanlık edinmiştim zaten. Bıçak sırtı giden bir seçimdi, belki hala da öyle, ama ortadaki matematiği değiştirecek çok büyük bir olay gelişmezse, bu kez sonuç tahmin edilebilir.

Bu bir kabullenişten ziyade hesap meselesi…

Türkiye’nin kültürel, etnik ve dini kimlikler üzerinden üç beş parçaya bölünmüş olmasının önemli bir faktör olduğunu elbette biliyordum, ancak yukarıda yansımalarından bahsettiğim ‘kötü yönetim sorununun’ seçim sonuçlarını daha çok etkileyeceğini düşünmüştüm.

Oysa şimdi görüyorum ki;

Hepimiz beş yıl öncesine göre daha fakir olsak da, makarna yemekten memnunmuş halkımız.

Beş yıl öncesine göre geleceğe daha çok kuşkuyla bakıyorsak da, üzerlerinde hissettikleri baskıdan mutluymuş vatandaşlar.

Gelir dağılımındaki bozulma, orta sınıfı neredeyse yok olma noktasına getirmiş olsa da, bir kilo et alamıyorum diye ağlayan, sokakta kaldık diye halini arz edenler meğer şikayetçi değillermiş hallerinden.

Aç yatan, okula aç gitmek zorunda kalan çocukların sayısı bizi utandırır düzeye ulaşsa da, ‘çocuğuma çikolata alamıyorum’ diyen vatandaş umutluymuş geleceğinden.

Deprem, orman yangınları, sel felaketlerinde idarenin ihmal ve liyakatsizliklerinden kaynaklanan can ve mal kayıpları meğer bir tek bizi üzmüş de bu felaketleri yaşayanlar ‘Allah’tandır…’ deyip geçebilecek kadar engin gönüllüymüş.

Haaa… Bundan sonra ne olur? Derseniz, ben gazeteciyim, işim zaten kamu yararını kollamaktır ve çok sevdiğim işimi yapmaya devam ederim.

Tek bir farkla…

Artık üzülmek yok…

 

 

HABERLER