Bir kadın gazeteci olarak özellikle izlediğimiz dönemlerden biri de ‘Meme kanseri farkındalık ayı’dır. Yine bu özel ayın ilk gününde bir etkinlik düzenleyerek konuya dikkatimizi çekmesine alıştığımız kurumlardan biri Hayat Hastanesidir.
Bu yıl da benim için gelenek bozulmadı. Sabahın erken saatinde, doktorların çalışma sürelerini de aksatmamaya özen göstererek programlanan etkinliğe katılım sağlamak için Hayat Hastanesindeydik kadın gazeteciler olarak. Bu kez kadın gazetecilerle birlikte kadın muhtarlar da davetliydiler.
Maksat, insanlar üzerinde etkisi olduğu düşünülen kişilere ulaşarak konunun önemini anlatmak ve bu kişiler aracılığı ile toplumun en azından hatırı sayılır bir bölümüne ulaşmaktı.
Toplantının açılış konuşmalarını son derece nezaketli, kısa ve öz biçimde gerçekleştiren Özel Bursa Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Başhekim Fatih Özkul ve Özel Bursa Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Koordinatör Betül Kabalar kanser türleri arasında erken teşhiste en rahat sonuç alınabilen meme kanserinden halen insanların ölmesinin trajedi olduğuna dikkat çektiler ve ‘erken tanı hayat kurtarır’ sloganını bir kez daha tekrar ettiler.
Elbette asıl konuşmacı olarak Op. Dr. Servet Yetgin’in söyleyeceklerini bekliyorduk. Her sekiz kadından birinin meme kanseri olma riski taşıdığına dikkat çekti ünlü doktor ve meme kanserinin son 5 yılda kadınları en çok öldüren kanser türü olarak ilk sıraya yerleştiğini hatırlattı.
Sonrasında sıra ilginç bilgilere geldi…
Mesela halen ‘meme’ denilen organa ismiyle hitap etmeye utan bir toplum olduğumuz gerçeği nedeniyle hastaların önce bir ‘göğüs hastalıkları’ uzmanına görünüp sonra ‘genel cerrahi’ doktoruna yöneldikleri bilgisine ulaştık…
Mesela dünyada yapılan araştırmalarda hastaların kanserlerini yüzde 70 gibi çarpıcı bir oranda kendi yaptıkları el muayeneleri sonucu yakaladıklarını, ancak bizim ülkemizde kadınlarımızın sadece yüzde 8’inin elle meme muayenesi yaptığını öğrendik…
Mesela kadınlar arasında bir şehir efsanesi gibi dolaşan ‘mamografi kanser yapıyor’ sözünün asla ve kata gerçeği yansıtmadığını, aksine mamografinin henüz kanserleşmemiş, ancak kanser olmaya aday bölgeleri dahi tespit etmekte büyük faydaları olduğunu öğrendik…
Mesela ülkemizde her yıl mevcut meme kanseri hastalarına 20 bin ila 28 bin aralığında değişen sayıda yeni meme kanseri hastası eklendiğini öğrendik…
Mesela, yurtdışında ‘kanserin kökünü kurutacak ilaç’ diye satıldığını düşündüğünüz ilaçların büyük bölümünün her yıl piyasaya sürülen yeni ilaçlardan sadece biri olduğunu, meselenin ilaç piyasasının pazar büyütme çabasından ibaret olduğunu öğrendik…
Operatör Doktor Servet Yetgin’in elle meme muayenesi konusunda hazırladığı son derece kolay anlaşılabilen ve doğru yönlendiren bir bilgilendirme videosu mevcut. Mutlaka izlemenizi öneririm. Yine doktorumuzun toplantıda bize söylediklerini tekrar ederek size şunu söyleyebilirim, ilk muayenede hiçbir şey anlamayacaksınız muhtemelen, ya dokunduğunuz her yerde kitleler olduğunu düşüneceksiniz ya da elinize hiçbir şey gelmeyecek. Ancak her ay düzenli olarak muayene yapmaya devam ederseniz beyninizde meme iç yapınızın bir haritası çıkacak. Dolayısıyla en ufak bir değişikliği ilk önce algılayan siz olacaksınız…
İşin buraya kadar olan kısmı ağırlıklı olarak sıklıkla tekrar edilen bölümdü. Bundan sonrasında memenin altından öyle bir iş çıktı ki, evlere şenlik…
Ülkemizde pek çok tedaviye eşlikçi vitaminlerin ve tedaviye yardımcı ilaçların nedense Sağlık Bakanlığı tarafından değil de Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onay aldığını, bu onay alınırken de öyle ahım şahım bir inceleme yapılmadığını, hatta tam bu nedenle pek çok zayıflama ilacının kendisini ‘bakanlık onaylı’ diye piyasada lanse ederek insanların hayatına mal olduğunu biliyorsunuzdur sanırım.
İşte bu saçma işin yanına yepyeni bir yöntem eklenmiş…
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan onaylı tedaviye yardımcı vitamin ve ilaçlar şimdilerde Operatör Doktor Servet Yetgin gibi halkın tanıdığı doktorların tavsiyesi ile satışa sunulmuş gibi kendilerini lanse etmeye başlamışlar.
Ne şahane değil mi?
Doktor beyin ya da doktor hanımın konudan hiç haberi yok, fakat kendisiyle hiç alakası olmayan, hatta belki insan sağlığına da zararı bulunan bir ilacın üzerinde kocaman resmi mevcut. İlacı satanlar da diyorlar ki, ‘falanca doktor bu ilacı öneriyor’
İşin daha da ileri boyutu mevcut. Hayatımıza pat diye giren şu yapay zeka var ya, işte o yapay zeka ile doktor beyin ya da hanımın katıldığı programlar değiştiriliyor, programın arasında bir bakıyorsunuz, ‘falanca hastalığın tedavisinde filanca ilacı öneriyorum’ deyiveriyor bu ilaçtan hiç haberi olmayan doktor…
Bir de ülkenin en prestijli üniversitelerinin isimlerini kullanarak ‘falanca üniversiteden onaylı’ damgası basıyorlar kimi ilaçların üzerine. Üniversiteye soruyorsunuz bu ilaca siz onay vermişsiniz doğru mudur diye, üniversitenin konudan haberi dahi yok…
Elbette bu işleri yapanlar sırtlarını iyi yerlere dayamışlar ki, böylesine fütursuzca hareket edebiliyorlar. Doktorlar da üniversiteler de bu yalan beyanlarla ilaç satanlarla uğraşmaktan bıkmış usanmış. Zaten çoğundan haberdar dahi değiller…
Hasılı kelam, inanmayın efendim, doktorunuza gitmeden, iyice araştırmadan, tedaviye yardımcı ilaç ya da vitamin kullanmayın!
Benden söylemesi…