Ben de tam, siyasetin aslında yaşamımıza yansıyan bir anlam taşımayan girdabından uzaklaşıp, gerçek hayata, ülkemizdeki ekonomik koşulların ne kadar da zorlaştığına dair bir yazı daha kaleme almak için masamın başına oturmuşken, eğitim cephesinden bu konuda bir serzeniş açıklaması ulaştı elime.
Aslında yekten söylemek lazım; Eğitim İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy,
“İnsanca yaşamak için tüm eğitim emekçilerinin maaşlarına yüzde 100 zam istiyoruz. Sistematik ve hadsiz saldırılar altındaki meslek onurumuza tekrar kavuşmak istiyoruz. Tüm eğitim emekçileri için kadrolu, güvenceli çalışma ve insanca çalışma şartları istiyoruz. Nitelikli eğitimin sürdürülmesinde en önemli paydaşlar arasında olan idari, yardımcı ve teknik personellerin taleplerinin yerine getirilmesini, ‘Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneğinin’ ayrım gözetilmeksizin eğitim çalışanlarının tümüne ödenmesini istiyoruz” demiştik. Sözümüzün ve haklı taleplerimizin arkasındayız. Eğitim emekçilerinin bu haklı talepleri kısa sürede karşılanmazsa üretimden gelen gücümüzü ortaya koyacağımızı ilan ediyoruz!” diyor.
Kısacası Eğitim İş’ten tüm eğitim sendikalarına bir eylemlilik çağırısı var.
“Ülkemizde zengini daha zengin, orta sınıfı yoksul, yoksulu ise sefil hale getiren bu kaotik ekonomik tablo, emek cephesinin üzerine kara bir bulut gibi çökmüştür!” diyen Yeliz Toy’a sonuna kadar katılıyorum.
Güçlü bir ekonominin orta sınıfı şişkin bir ekonomi olduğunu öğrettiler bize okulda. Böylece halinden memnun, yaşam koşulları görece iyi kesim ne kadar fazla olursa, toplumsal huzurun da o derece mümkün olacağından adım kadar eminim.
Taaa… lise dönemlerimizde öğrendiğimiz orta sınıfı kuvvetli ekonomi modelinin, uygulanan yanlış politikalarla, boğazı dar uzun bir beher şeklini alan, altı oldukça şişkin bir deney tüpüne dönen Türkiye ekonomisi ile uzaktan yakından alakası yok ne yazık ki.
Şimdi bizler bu deney tüpünün geniş ve yukarı çıkması olanaksız dibinde debelenirken, canına tak edenler yukarıya ses veriyor:
“TÜİK yine Nisan ayı enflasyonunu paralel evrendeki Türkiye’den bildirir gibi yüzde 7.25 ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69.97 olarak açıklamıştır.
İyi bir yalanın bile bir miktar gerçeğe dayanmak zorunda olduğundan habersiz olarak rakam açıklayan TÜİK’i konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’in araştırmaları çürütmektedir.
TÜİK aylık gıda enflasyonunu yüzde 13.38 olarak açıklarken, konfederasyonumuz sebzelerin bir önceki aya göre yüzde 28.7, meyvenin ise 47.4 artış gösterdiğini ortaya koymuştur.
Konfederasyonumuza göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için gereken aylık harcama tutarı Nisan ayında 6 bin 170 liraya çıkmıştır. Aynı aile, insan onuruna yaraşır ve yoksulluk hissi çekmeden yaşayabilmek için gıda dışındaki ihtiyaçlara 12 bin 500 lira harcamak zorundadır” şeklinde özetliyor sendikasının hazırladığı enflasyon tablosunu Eğitim İş Bursa Şube Başkanı.
Açıklanan rakamlara bakınca. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 18 bin 670 lira oluyor.
Ücretli öğretmenlerin içler acısı durumunu üzülerek bir kenara bırakıyor ve soruyorum; ‘Bir öğretmenin ortalama maaşı ne kadar?’
15 yıllık bir öğretmenin ortalama maaşı 7 bin lira civarı. Bir ailede iki öğretmen aynı koşullar ve kıdemle çalışıyor olsalar dahi, bahsedilen yoksulluk sınırına erişemiyorlar maalesef.
“Simidin bile 4 lira olduğu bu ülkede yaşanan ağır sefaleti artık Lozan Anlaşması’nın hiç var olmayan gizli maddeleri ya da şehir efsanesine dönen sürpriz doğalgaz rezervleri gibi gaipten müjdelerle kamufle etmek mümkün değildir!” diye sesleniyor Eğitim İş Sendikasından yükselen ses.
Ülkenin mağdur kesimleri yavaş yavaş harekete geçiyor seslerini daha gür duyurmak adına.
EYT’liler 15 Mayıs tarihindeki ‘Büyük İstanbul Buluşması’ndan iktidara seslenme hazırlıkları yapıyor. Ücretli öğretmenler ocak ayından bu yana çeşitli tarihlerde Ankara yollarını arşınlar oldu.
Mağduriyeti dağları aşmış ve ülkenin çalışan kesiminin neredeyse yüzde 60’ını oluşturan asgari ücretli ve AK Parti’nin kadim seçmeni emeklilerden bireysel yakarışların dışında toplu bir ses çıkmadı, ama onun da eli kulağındadır diye düşünüyorum.
Yani sevgili okur, mesele geçim, mesele seçimse de bunun yolu geçim…
NOT: Tenceresini kaynatmak ve ailesini bir arada, mutlu, huzurlu tutabilmek için, haftanın 7 günü 24 saat uğraşıp didinen, tüm annelerimizin ve yüreğinde anne şefkati olanların anneler gününü en içten duygularımla kutlarım. Ülkemiz annelerin dik duruşuna hiç olmadığı kadar muhtaç…