Sahipsiz hayvanların, özellikle de köpeklerin yarattığı endişelerden ve sorunun insani, vicdani boyutta çözümünden yana yazmaya çalıştım hep. Çünkü mesele iki taraflı ve iki tarafı da yaralayıcı aslında.
Geçtiğimiz günlerde gündemimizde bu kez sahipli hayvan saldırısı sonucu küçük bir çocuğun yaşamını yitirdiği olay vardı. Hayvan sahipliydi, sahibi tarafından terk edildiği tespit edilmişti, ama gündeme gelen yine sahipsiz köpekler oldu.
Elbette ateş düştüğü yeri yakar, elbette sahipsiz hayvanların yarattığı bir endişe ortamı var ve bu sorun acilen çözüme kavuşturulmalı. Bütün bu gerçeklikleri göz ardı etmek mümkün değil. Ancak çözüm ‘tüm sokak köpeklerini öldürün!’ içeriği kadar basit de değil, çünkü bu cümle bir çözüm cümlesi değil.
Bu konuda en sağduyulu yaklaşımı Bursa Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Melike Baysal’ın sergilediğini söylesem sanırım bana herkes katılacaktır. Konuyla ilgili bir açıklama yayınlayan Baysal şöyle diyor;
“Sahipsiz hayvan popülasyonu giderek artmakta, bu konuda gerçekçi adımlar ise hala atılmamaktadır!”
Açıklamanın ilk cümlesi dahi konuşulmayı, tartışılmayı, açılımı hak ediyor aslında.
“5199 sayılı kanun, yerel yönetimlere büyük sorumluluk yüklüyor, ancak bu sorumluluk yerine getirilmiyor. Örneğin; Büyükşehir Belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 75 bini aşan belediyeler 31 Aralık 2022, diğer belediyeler ise 31 Aralık 2024 tarihine kadar hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlü oldukları halde, hala bakımevi olmayanlar çoğunlukta!” diyerek kanunla vurgulanmış bir sorumluluğun yerine getirilmemesine dikkat çekiyor Baysal.
Şehrimizde 6 belediyenin Veteriner İşleri Müdürlüğü var. Bursa Büyükşehir Belediyesi de bu belediyelerden biri. Ancak şöyle bir parantez açmak lazım, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin kendisine ait bir hayvan bakımevi yok! Veteriner İşleri Müdürlüğü kanalıyla, özellikle kısırlaştırma operasyonları için destek sağlanıyor, fakat hayvanların istirahat dönemini geçirecekleri bir alan olmadığından bu konuda sıkıntı büyük.
Konuyla ilgili gerekli denetimleri İçişleri Bakanlığı’nın yapması gerektiğini, ancak henüz böyle bir denetimle karşılaşmadığımızı da belirtmek yararlı.
Burada Nilüfer, Osmangazi, Yıldırım ve Kestel belediyelerinin taşın altına ellerini koyduklarını söylemeden geçmeyelim. Gürsu, Orhaneli, Harmancık gibi merkeze uzak belediyeler ise Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü’nden destek alıyorlar kısırlaştırmalar konusunda. Ama dedim ya, kısırlaştırma sonrasında bir dinlenme alanı mevcut olmadığından sorun büyük…
Kısırlaştırmalar demişken, çözümün buradan geçtiğinin altını da çizmek lazım. Çözüm kısırlaştırma, aşılama, çiple takip ve rehabilitasyon merkezlerinin varlığı dörtlemesinde, ama şehrimizde henüz bu dörtlüyü bir araya tam olarak getirebilmiş değiliz.
Kısırlaştırmalar konusunda hayvan bakımevleri olan belediyelerin dışında gönüllü kuruluşların da büyük çaba sarf ettiğinin altını çizelim.
Yetiyor mu?
Hayır!
Ciddi bir bütçe ve emek isteyen bir konudan bahsediyoruz. Şimdilik ülke gündemi önümüzdeki seçimlere kilitlendiğinden ve tüm bütçeler seçime yönelik planlandığından, konunun yine günlük nefret söylemleri ile geçiştirileceği kanaatindeyim.
Olması gereken sahipsiz hayvanların sokaklardan alınıp kısırlaştırılıp, çiplenip, aşılanıp gerekli tedaviyi gördükten sonra eğer saldırganlık emareleri göstermiyorsa alındığı bölgeye bırakılması, saldırganlık emareleri gösteriyorsa rehabilite edilmesidir.
Olabiliyor mu?
Anlattığım gibi kısırlaştırma meselesi kör topal ilerlemeye çalışıyor. Çiplenme işine gelince; ev hayvanlarına bile yeterli çip bulunamadığını, yaklaşık 6 milyon ev hayvanından verilen beyannamelerle birlikte sadece 2 milyon 100 bininin çipleneceğini düşünürsek, sahipsiz hayvanların çiple takibinin başka baharlara kaldığını söyleyebiliriz herhalde.
Hayvanların rehabilitasyona tabi tutulmaları ise hiç mümkün değil, çünkü yeterli alan zaten mevcut değil.
Burada en önemli konulardan birinin de Veteriner İşleri Müdürlüğü’nde çalışan personelin eğitimi. Zira hayvan severlerin sıklıkla gündeme taşıdığı hayvan barınaklarındaki trajedilerin nedeni bence personel eğitimsizliği. Bir de buraların, kamu personelinin bir tür sürgün yeri gibi değerlendirilmesi konusu var. İşin en talihsiz boyutlarından biri de bu.
Neden barınaklarda hayvan severler istihdam edilmez ki?
Tüm şehirde aynı anda tüm saydığım çözümlerin gerçekleştirilmesi mümkün değil elbette. Hayalciliğin anlamı yok. Fakat öncelikli olarak, Bursa Büyükşehir Belediyesi kendisine yakışır bir hayvan bakımevini hızla işler hale getirebilir. Ardından belediyeler ve gönüllülerin kurdukları hayvan bakımevlerinin imkanları bir araya getirilerek, şikayet alan bölgelerden başlanmak suretiyle hızlı bir kısırlaştırma ve rehabilitasyon çalışmasına girilebilir.
Çözüme yönelik küçük de olsa bir adımdır. Adımlar atılarak yollar yürünür…