Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Öğrenci değil seçmen yetiştirmek…

Muhalefetin sığ eleştirilerden uzaklaşıp çözüm yolları ile birlikte yapıcı eleştirilere yönelmesi beklentimiz yavaş yavaş yanıt buluyor.

İYİ Parti Bursa Eğitim Politikaları Başkanlığı, İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısı ile 2021-2022 eğitim-öğretim yılını değerlendirirken, İYİ Parti’nin iktidarında neyin nasıl olacağına da değinerek, bence muhalefet anlayışını bir basamak yukarıya taşımayı başardı.

Uzun ve ince çalışılmış bir açıklamaydı dinlediğimiz. İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nun eğitimin içinden bir isim olmasının yanı sıra, İYİ Parti Bursa Eğitim Politikalarından Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Erdal Ay’ın da eğitim kökenli olması, meselelere daha derinlikli, vicdanlı ve çözüm odaklı bakmalarına neden olmuş gibi görünüyor.

20 yıldır bir türlü rayına oturmayan eğitim sisteminin işleyişini kendisi de beğenmediği için olsa gerek, her bakan değişikliğinde sistem değişikliğine giden, hatta bir eğitim yılı içerisinde iki bakan ve iki sistem değiştiren AK Parti hükümeti için bu konuda kurulabilecek en net cümleyi İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu söyledi.

4+4+4 eğitim sistemini getirdiklerinde biz buna dert + dert + dert + dert dedik. Hedef diplomalı cahiller yetiştirmekse AK Parti hedefine ulaştı. AK Parti’nin öğrenci yetiştirmek gibi bir derdi yok. AK Parti’nin eğitim politikalarından anladığımız, seçmen yetiştirmek gibi bir dertleri var!”

Bu konuda da hedeflerine ulaşamadıklarını anketler gösteriyor, çünkü genç neslin en az teveccüh gösterdiği siyasi partilerden biri AK Parti.

Eğitimin sorunları üzerinde sıklıkla yazmaya çalışıyorum, çünkü eğitim bir ülkenin temelinin sağlam olmasını sağlayan ana unsurlardan.

İYİ Parti Eğitim Politikalarından Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Erdal Ay’ın toplantıda verdiği şu bilgiler kıymetli;

“MEB’in her fırsatta çok önemsediğini iddia ettiği okul öncesi eğitimde, artan nüfusa rağmen okul ve öğrenci sayısında hala istenilen seviyenin çok altındayız. Şöyle ki; 3-5 yaş grubu çocukların sadece yüzde 28,35’i, 4-5 yaş grubunun yalnızca yüzde 36,79’u, 6 yaş grubunun ise sadece yüzde 56,89’u okul öncesi eğitimi alabiliyor!”

Yani sürekli ‘okul öncesi eğitime ağırlık vereceğiz’ diyen Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, bir de bakmış ki, bir arpa boyu bile yol gitmemiş…

İYİ Parti okul öncesi eğitime ağırlık vereceğinin ve bu alanda 80 bin atama yapacağının müjdesini şimdiden veriyor.

Benim sıklıkla şikayetçi olduğum, köy okullarının kapatılması ve taşımalı eğitime geçilmesi meselesinin 72 bin öğrencimizi etkilediğini de belirtmek isterim. Köylerde okulların kapatılması sadece eğitimin ilk dört yıllık kademesini okuduktan sonra okula gönderilmeyen öğrencilerin sayısındaki artışa değil, okullardaki bilime ve aydınlığa dönük yüzün solmasına da neden olmuştur.

İYİ Parti köy okullarının açılacağının da müjdesini veriyor.

Bursa’da yıkılıp yerine yenisi yapılmayan okullardan tutun da, anadolu liselerinin itibarsızlaştırılıp düz liseye dönüştürülmesine, imam hatip liselerine diğer tüm okullardan daha fazla ödenek ayrılmasına, okul ihtiyacının artışından, okullaşmadaki düşüşe, sözleşmeli öğretmenlerin ve özel okul öğretmenlerinin yaşadığı sorunlara, eğitimin açık liselere kaymasından, müfredattaki eksikliklere kadar pek çok sorun konuşuldu toplantıda.

Yaşanan pandemi süreci ile birlikte kaderlerine terk edilen 1000’in üzerinde özel okul iflas etmiş, 5 bin civarında öğretmen de bu iflaslardan kaynaklı olarak işsiz kalmış.

Bu bir dramdır. Bu sadece ticari açıdan değil eğitim açısından da bir dramdır. İflas gibi bir sürecin ruh haliyle ilgilenen eğitimcilerin çocukların eğitimlerinde ne denli etkin olabilecekleri ya da hiç şahit olmamaları gereken böyle üzücü süreçlere şahit olan öğrencilerin neler yaşadığını tahmin dahi etmek istemiyorum!

İYİ Parti’nin her sorun için çözümlerinin hazır olması önemli bir ayrıntıydı. Bu durum ‘muhalefet sadece olumsuz olan noktaları ortaya koyuyor, çözümleri yok!’ söylemlerini de ortadan kaldırıyor bana göre.

Naçizane önerim, çözümlerin daha çok daha üzerine basa basa dillendirilmesi ve vatandaşın bu çözümler üzerinde düşünmesine müsaade edilmesidir.

Benim açımdan okul öncesi eğitim kurumlarında ‘değerler eğitimi’ adı altında verilen eğitimin ne kadar etik olduğu da mühimdi.

Özel okullara teşvik etmeden de kaynaklanan yüzde 25 gibi bir oranla özel okulların yaygınlaşmasının bilinçli olarak okul öncesine yayıldığını düşünüyorum. Burada da diyanet vakfının ve çeşitli cemaatlerin söz hakkının olduğunu biliyorum!” dedi İYİ Parti Eğitim Politikalarından Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Erdal Ay.

Çocuğuna küçük yaştan itibaren böyle bir eğitim vermek isteyenlere söyleyecek bir lafım olamaz elbette. Ancak şunu söyleyebilirim; bu eğitimler din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri tarafından verilmelidir ki, pedagojik formasyona uygun olsun.

Bu konu çok hassas, dikkatinizi çekmek isterim…

HABERLER