Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in Bursa ziyareti pek çok müjdeyi de beraberinde getirdi. Ancak bu müjdelerin satır aralarında kullanılan ayırıcı dil benim açımdan kabul edilir gibi değil.
Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Çalı İlk, orta ve imam hatip okullarının ortak kullandıkları binada düzenlenen okul aile birliği etkinliğinde dansöz oynatılması meselesi garip çıkışlarla savunulmuştu.
İlk savunma okul müdürünün konudan haberdar olmadığı yönündeydi ki; okul müdürleri doğal olarak okul aile birliğinin üyesi olduklarından bu mümkün değil. Mümkünse de kabul edilebilir bir hata değil!
İkinci savunma oryantal yapan kişinin dansöz değil de şantöz olduğu yönünde bir savunmaydı ki; hayli eğlendim doğrusu bu savunmayı okuduğumda. Sayelerinde bu konuda bilgilendik. Teşekkür ederim.
Son savunma da bugün Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’den geldi;
“Önce imam hatip okulunda yapıldığına dair bir bilgi geldi. Daha sonra doğru olmadığı ortaya çıktı!” dedi Sayın Bakan.
Bu savunma üzerine, olayı ortaya çıkaran Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy’u aradım.
“Çalı ilk orta ve imam hatip orta okulu üçü ortak binayı kullanıyor. Açıklamamda bunu özellikle belirttim ve kesinlikle imam hatip orta okulunu öne çıkaracak bir söylemde bulunmadım. Basın bunu öne çıkardığında da benimle yapılan görüşmelerde üç okulun aynı binayı kullandığını vurguladım.
Fakat geldiğimiz noktada Milli Eğitim Bakanı’nın ‘önce imam hatip dendi, sonra öyle olmadığı ortaya çıktı’ biçimindeki açıklaması diğer okullar açısından çok ayrımcı bir dil içermektedir. İmam hatip okullarında okuyan öğrencilerin velileri dansöz oynatmaz, diğer okulların velileri oynatabilir mi demektir bu?” diyerek özetledi konuyu.
Öte yandan yapılan yeni düzenleme ile okul aile birliklerinin düzenleyecekleri sosyal etkinliklerde okul idaresinden izin alınması ve denetimin de yine okul idaresi tarafından yapılması zorunluluğu getirildi.
Tüm bunlar son derece güzelken okulların neden böyle etkinlikler düzenleyerek 5-6 bin lira gibi bir okul bütçesine göre küçük sayılacak paralar toplamaya çalıştıklarına dönüp bakmak gerekmiyor mu?
Yeterli bütçesi olmayan, hatta hiç bütçesi olmayan, tüm ihtiyaçlarını velilerinin desteği, kantin işletmesinden gelen paralar ve böyle etkinliklerin kazançları ile karşılamaya çalışan okulların idaresinde bulunan yöneticilerin, para bulmanın yollarını düşünmeyi ana gündem maddesi yapmasında, bir türlü oturtulamayan eğitim politikalarının hiç mi suçu yok!
Sanırım yok, çünkü bu politikaların başında duranlar hala halkı ayrıştıran söylemler içinde bulunmayı sürdürecek kadar cesurlar. Bu kez ayrıştırmanın adresi; ‘çocuğunu imam hatiplere gönderenler’ ve ‘çocuğunu imam hatiplere göndermeyenler.’
Bakan Özer’in yeni yatırım müjdelerini de bir değerlendirmek isterim.
“Bursa’da devam eden yatırım miktarı 510 milyon lira civarında. Yeni okul yapımı, güçlendirme, büyük onarımlar olmak üzere. Bugün bu yatırıma 1,7 milyar liralık yeni ilave koyarak Bursa’nın eğitim yatırımını 2.2 milyara çıkartmış bulunuyoruz. Burada en büyük öncelik yatırımı 64 tane bağımsız ana okulu ile okul öncesi eğitime veriyoruz. Oranları arttırmak için büyük çaba sarf ediyoruz. Bugün Bursa’ya 10 ilkokul 15 ortaokul ve liseyi kazandıracağız” dedi Sayın Bakan.
Yatırım haberleri çok güzel, ancak bildiğim kadarıyla anaokulu öğretmenlerinin atamaları bir süredir yapılmıyor. Bu konuda açık varken, yapılacak olan anaokullarında kimler eğitim verecek merak ediyorum.
Özellikle yeni çıkartılan düzenlemeyle köylerde 5 okul öncesi eğitime uygun öğrenci bulunması durumunda anaokulu açılması zorunluluğu getirildi.
Aslında harika bir haber. Zira Avrupa’da eğitim yaşı giderek düşerken bizim çocuklarımızın bu gelişmelerden geri kalması hiç arzu etmediğim bir şey. Fakat bu noktada merak ettiğim şudur. Bizim köy okullarımız kapalı! Anaokullarında kim eğitim verecek peki?
Şehrimize uzun süredir eğitim yatırımı yapılmadığından derslik konusunda ciddi bir sıkıntımız var malum. Haliyle ben de sevinçle karşıladım derslik sayısının arttırılmasına yönelik yatırım planlarını. Ancak bu konuda da çekincelerim var ne yazık ki.
Malum daha önce de bir yatırım seferberliği başlatılmıştı Milli Eğitim Bünyesinde ve pek çok okulun yapımı ya da onarımı için ihalelere çıkılmıştı.
Sonra ne oldu?
Ahlat Konuk Evleri projesinde 9 bakan için de kışlık konut inşa edilmesinin aciliyeti fark edildiğinden olsa gerek pek çok projenin ihalesi durduruldu ya da yüklenici firmalar ödemelerini alamadıkları için işten çekildiler.
Yani okulların bütçesi kışlık bakan konutlarına gitti!
Bu kez okul yapım paraları nereye gider diye düşünmeden edemiyorum haliyle…
NOT: 7 Haziran tarihinden itibaren okullarımızda temizlik personeli yok. Çünkü İŞKUR’la sözleşmeler bu tarih itibariyle bitti. Okullar kapanana kadar bu okulları kim temizleyecek?