Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ölüm var, sorumluluk yok!

Dün hayvan severler için son derece önemli olan bir yasa tasarısının görüşmesi vardı Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Öğlen saatlerinde başlayan görüşmeler sabah saat 08.00’e kadar sürdü. Tasarının ilk üç maddesi bu görüşmeler sonrasında kabul edildi.

Hemen belirteyim AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi konu hakkındaki fikrini değiştirmezse, yasanın tamamı görüşmeler ne kadar uzun ve ne kadar şiddetli olursa olsun kabul edilecek. Burası kesin!

Bizim durum daha ziyade yangına su taşıyan karınca misali tarafımız belli olsun kabilinden bir mücadele.

Görüşmelerin sürdüğü saatlerin tamamında biz hayvan severlerin sadece hayvanlardan yana olduğumuzu düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Size öyle bir imaj çizilmeye çalışılıyor, fakat bu sadece bir illüzyon.

Bizler elbette sokaklarda yaşayan ve doğaları gereği sürüleşen köpeklerin saldırılarına uğrayan vatandaşlarımızın durumunu belki de en yakından takip eden grubuz bundan emin olabilirsiniz. Burada yapılan illüzyon, konuyla ilgili mağduriyet yaşayan vatandaşların acıları siper edilerek, aslında sorumluluklarını yerine getirmeyen, en tepeden başlayarak en aşağıya kadar tüm makam sahiplerinin belirli ceza ya da yaptırımlara uğramasının yerine hayvanların cezalandırılması işlemi.

Siz hiç duydunuz mu, kendi belediyesi sınırları içerisinde bir vatandaşı köpek saldırısına uğradığı için cezalandırılan ya da konuyla ilgili özür dileyen, istifa eden bir belediye başkanı? Vatandaşlarının karşısında, kendi sınırları içerisindeki başıboş hayvan popülasyonu arttığı ve bir tehlike oluşturduğu, kendisi de bu durumla ilgili yeterli tedbirleri almadığı, barınak yaptırmadığı, kısırlaştırmalara ağırlık vermediği için özeleştiri yapan bir isme rastladınız mı?

Ben rastlamadım doğrusu…

Fakat vatandaşların bu mağduriyetleri, bu can acıları karşısında ‘ilçemdeki tüm köpekleri öldüreceğim!’ diyen çok belediye başkanına şahit oldum!

Burada mesele tam da bu noktada ayrılıyor…

Şöyle ki; hayvan popülasyonunun ve kontrolsüz çoğalma ile oluşabilecek sorunların önlenmesi amacıyla hali hazırda yürürlükte olan bir yasa var aslında ve bu yasa ülkedeki tüm belediyelere barınaklar oluşturması, kısırlaştırmalar yapması, rehabilitasyon merkezlerinde sokak hayvanlarını rehabilite etmesi yükümlülüğü getiriyor.

Merkezi hükümet konuyla ilgili topu üzerinden yerel yönetimlere atıyor, tarif edilen işin yapılması için gerekli ödenekleri göndermekte nedense görevini yerine getirmiyor. Yerel yönetimler de nasıl olsa denetlenmiyor rehavetiyle işi Allah’a havale ediyor.

Bu konudaki görüşlerimi en iyi biçimde yasanın görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmalarla Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil aktarıyor aslında. 2007 yılından bu yana hayvan hakları konusunda çalışmalara imza atan Kadıgil’in konuyla ilgili meclis araştırma komisyonlarında çalışmış olması da benim için çok kıymetli.

Öncelikle bu yasa AK Parti’nin bu zamana kadar yapılması gereken hiçbir işin içinde olmadığının en açık kanıtı. Üstelik 70’in üzerinde milletvekili de yasa tasarısının altına imza atarak bu durumu onaylıyor!” diyor Kadıgil.

Son derece yerinde bir tespit.

Tespit gibi tespit!

Neredeyse 24 saat süren görüşmelerde söz alan tüm temsilciler ‘Bu çok önemli bir konu, uzun uzun konuşulması gerekiyor’ diye başlamış söze. AK Partili vekilleri tenzih ediyorum elbette. Sonuçta onların uzun uzun konuşmaya ihtiyaçları pek yok, onların daha ziyade kısa kısa oylamaya ihtiyaçları var.

Fakat konu geçtiğimiz yasama döneminde uzun uzun konuşulmuş zaten.

Konuyla ilgili bir komisyon kurulmuş ve 5 ay boyunca süren bir çalışma yürütülerek 200 sayfalık bir rapor hazırlanmış. Ellerine gelen meclis araştırma raporlarını dahi kimseler okumadığından, pek az vekilin haberi var durumdan! Haberdar olunmayan bu rapor TBMM’ye sunulmuş, oy birliği ile meclisten geçmiş. Bulunan çözüm önerileri içerisinde hayvanlara eziyetin suç olması dahi oy birliği ile kabul edilmiş. Yerel yönetimlerin üzerindeki sorumluluğu yerine getirmediğini, konu ile ilgili yeterli bütçenin ayrılmadığını, belediyelerin bu konuda yeterince denetlenmediğini de oy birliği ile onaylamışlar.

Bu getirilen teklifte ise belediyenin almadığı sorumluluğu gönüllük esası ile yerine getirmeye çalışanların dahi cezalandırılması isteniyor.

Kadıgil’in konuşması sırasında verdiği bilgilere göre; şu anda 1300 belediyenin 300’ünde barınak mevcut. Bu barınakların koşullarını bir tarafa bırakalım sadece kapasiteleri 105 bin. Yasa teklifinde sokaklarda başıboş dolaşan yaklaşık 4 milyon hayvan olduğu iddia ediliyor.

Hangi barınağa hangi hayvanlar koyulacak diye düşünüyor insan, sonra hemen aklında çıkarıyor bu düşünceyi, çünkü böyle bir gaye yok zaten.

Barınak yok, barınağı olmayan belediyelerin konuyla ilgili bir acelesi de yok, çünkü kendilerine bu yasa tasarısı ile 2028 tarihine kadar süre veriliyor.

Dolayısıyla hayvanların akıbeti belli değil demek isterdim, ama gayet belli.

Biliyorsunuz CHP’li belediyeler bu yasayı uygulamayacaklarını, hayvanları öldüren parti olmak istemediklerini belirttiler. Gelin görün ki, hayvanları toplamayan belediyelere de hapis cezası öngörülüyor, ama barınak yapmamaları sorun değil!

Yine Sera Kadıgil’in hesabı üzerinden gidecek olursak, Cumhurbaşkanının bir uçağı satılsa ve bu konuyla ilgili kullanılmak üzere ödenek olarak kullanılsa, önümüzdeki üç ayda Türkiye’deki tüm hayvanların kısırlaştırması yapılabilir.

Yasa tasarısında merdiven altı üretim, hayvan kaçakçılığı gibi konulara ise hiç değinilmemiş! Sahiplendirmenin koşulları da mevcut değil.

Yani üretim, hayvan kaçakçılığı devam edecek, barınak yapmak konusunda da aceleye gerek yok. fakat gönüllülük ve hayvanları kısırlaştırarak çözüme yönelme katiyen yasak.

Sosyal medyada konunun uzmanları da çeşitli paylaşımlarla yasanın kabul edilip uygulanması halinde olabilecekleri hatırlatıyor. Şöyle bir derledim yazılanları;

-Kuduz sayısı patlayacak. Aşılı ve kısırlaştırılmış köpekler yaban hayatı ile aramızda bariyer görevi görüyor, onları öldürürseniz kurt, çakal, tilki ile evinizin önünde karşılaşacaksınız, kuduz riski de cabası…

-Kedileri ortadan kaldırdığımızda güvenli sokaklarınızı fareler basacak, sözde hak sağlığı uzmanları listenize vebayı da ekleyin lütfen!

-Özel olarak kedileri görmeye İstanbul’a gelen turistlere elveda deyin, milyonlarca köpeği öldürdüğünüz barınakları utanç müzesi olarak gezdirirsiniz artık.

-Toplumda siniler gergin zaten, başımıza gelen her felaket için bu katliam anılacak. Bakınız; Hayırsız Ada, İstanbul Yangını…

Yasa teklifinin görüşülmesine 22 Temmuz itibariyle devam edilecek…

HABERLER