CHP Osmangazi İlçe Başkanını belirleyecek olan yarış çok önemliydi. Zira İl Başkanlığına, oradan da Genel Merkeze uzanacak yapının taşlarını döşeyen en güçlü noktalardan birinin Bursa’nın en büyük ilçesi olan Osmangazi olduğunu siyasetle ilgilenen herkes biliyor.
Tam da bu nedenle kongreyle ilgili izlenimlerimi yazarken işin siyasi yarış kısmını ayrı tutmak ve önce onu ele almak ilk tercihim oldu, fakat gözden kaçırılmaması gereken bir diğer bölüm de kürsü konuşmalarıydı bence.
Çünkü CHP içinde günlerdir, haftalardır konuşulan, hatta CHP dışında da ülkenin en büyük derdi haline gelen, ‘parti içi değişim’ sürecine ilişkin önemli mesajlar verildi Bursa’dan, Osmangazi İlçe Kongresi’nde söz alan konuşmacılar tarafından…
İlk sözü alan, Divan Başkanlığını üstlenen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan oldu. CHP iç sorunlarını sürekli gündeme taşıyarak ülkenin gerçek gündemi olması gereken ekonomik darboğazı geri planda tutan hükümetin değirmenine su taşındığını söyleyen ve bu konuda da kendisini son derece haklı bulduğum Tarhan, “Eğer bir değişim gerçekleştireceksek biz, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayıdır adres!” diyerek çok doğru bir noktaya parmak bastı.
İşin bu kısmında başlıyor işte siyasetin cilveli düğümleri, çünkü partinin genel merkezinde hummalı bir çalışma ile yenilenmeye çalışılan tüzüğün şimdiki hali dahi parti kurultayında genel başkan istemediği sürece onu koltuktan kaldıracak gücü pek de tanımıyor örgüte. Bundan sonrası ne olur Allah bilir…
Tabandan tavana doğru yükselen, ancak tavan pek yükseklerde kaldığından tabanın pek umursanmadığı bu yapının değişmesi ise değişim denilen kavram, o halde nereden başlamak lazım bu çabaya…
Kongrenin ilk konuşmacısı CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal oldu. Kulislerde genellikle; konuşma, konuşturulmama, konuşmacı sıralaması gibi münakaşaların içinde olduğu kulaklara fısıldanan Sarıbal, bu kez hiç sorunsuz çıktığı kürsüden seslendi örgüte…
Değişime ilişkin çok da önemli noktalara temas etti…
“Kongrenin başında oy birliği ile seçimin blok liste ile yapılmasını kabul ettik. Bence blok liste tarihe karışmalıdır arkadaşlar… Üyelik başvuruları ilçe ve il yönetimlerinin keyfiyetine bırakılmamalıdır… Dün üye olanlar bugün bana oy versin diye delege yapılmamalıdır… Mahalle delegasyonu özgürleşmeli… Parti tüzüğü yönetimin her aşamasında tam ve eksiksiz uygulanmalı… Parti Meclisi üyeliği 81 kişiden oluşmalı, her ilin bir temsilcisi olmalı ve Parti Meclisi Üyesini İl Kongresinde oylarıyla partililer seçmeli… Her kademede yönetici için önseçim yapılmalı…” önerileri büyük alkış aldı…
Sarıbal’ın en çok alkış alan önerisi ise ‘Delege sistemi kaldırılmalıdır’ önerisiydi. Salonda bulunan delegelerin bu öneriyi ayakta alkışlaması, delege sisteminden örgütün ne kadar ağzının yandığının en açık göstergesi bence…
Sarıbal bu konuşmayı yaparken, örgüt üyelerinin kendisinin neden dördüncü kez milletvekili adaylığını kabul ettiğine ve milletvekili olduğuna dair eleştirileri fısıl fısıl dolaşıyordu etrafta…
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’nın konuşmasını da yabana atmamak lazım. Geçtiğimiz günlerde yaptığım naçizane CHP değişim analizi ile bağdaşan bir yapısı vardı konuşmanın.
“Dile getirilen değişim çerçevesini konuşmamız lazım. Ama isimler üzerinden konuşulmasına karşıyım. Öncelikle sol duruşun daha çok ön plana çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Milletvekilliği için bir zaman sınırlaması getirmemiz lazım iki hatta belki bir dönem dahi yeterli olabilir. Aksi halde gençlerimiz, kadınlarımız kendilerine yer bulamadığı için çekilmektedir. Bir de siyasetin finansmanını açık şekilde konuşmamız lazım. Herkes bu konuyu konuşmaktan çekiniyor, ama konuşmazsak ve bir çözüm bulmazsak, siyaset varlıklı kişilerin yapabildiği bir durum olarak kalacaktır!”
Konuşmanın iki önemli yeri var ki, partinin can damarlarının nasıl da tıkandığına işaret ediyor. Bunlardan biri, sol siyasetin ön planda tutulması gerekliliği, diğeri de siyasetin çok para harcanarak ulaşılan makamların bitmeyen saltanatına dönüşmesi olayı…
Bu iki önemli döngüyü kırabilirse CHP, özüne dönecek diye düşünmekteyim…
Gelelim partinin eli kulağında yerel seçimler için Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak yıllar öncesinden işaret edilen ismi Mustafa Bozbey’in konuşmasına.
Aslında kürsüye çıktığında hitabeti son derece iyi olan bir konuşmacıdır Mustafa Bozbey, hani derler ya ‘sahnede devleşir’ diye, kendisi için bu tabiri kullanmak hiç de garip olmaz. Ama bu kez bende pek öyle duygular uyandırmadı konuşması…
Belki de sadece değişim odaklı konuşmalar beklediğimdendir…
Bozbey’in konuşmasında değişim yoktu, daha çok umut vardı.
Belki en çok umuda ihtiyacı olduğundandır bu süreçte…
Bolca, ‘Umudunuzu kaybetmeyin, umudumuzu ayakta tutmalıyız, önümüzdeki seçimleri kazanmak zorundayız…’ kelimeleri ile başlayan cümleler kurdu CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı.
Konuşması sırasında sadece üç merkez ilçenin kongresine katılacağına dair CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile konuştuğunu da söyledi. Şimdiye kadar kongresi yapılmış ilçelere neden gitmediğine yönelik küçük ayrıntılı bir açıklamaydı bence.
Değişime, dönüşüme, partinin gelecekteki yapılanmasına bir destekte bulunmak isteyen tüm üyelerin genel merkeze nasıl bir CHP görmek istediklerine yönelik önerilerini iletebileceklerine yönelik bir bilgi de paylaşıldı. Hazır tüzük değişikliği ile ilgili çalışılıyorken, ülkenin tüm kılcal damarlarına hakim olan tek adamlık hegemonyasını devirmenin tam zamanı…
Adaylık konuşmaları öncesi kürsü seslenişlerini de ele aldığımıza göre, Bursa CHP için kartların yeniden karıldığını, hesapların tekrar gözden geçirildiğini ve seçim akşamından başlamak üzere il kongresine kadar pek çok kez ittifakların yapılıp bozulabileceğini, dolayısıyla kulislerin pek bir hareketli olacağını söyleyelim.
26 Ağustos tarihindeki, zaten kendi içindeki çekişmesi ile şimdiden heyecanı doruğa taşıyan Nilüfer İlçe Kongresini ve 27 Ağustosta sakin bir atmosferde biteceğini düşündüğüm Yıldırım İlçe Kongresinin Osmangazi kongresinden çıkan sonucun ardından çok daha hararetli bir atmosferde geçeceği kanaatindeyim artık.
Son bir not bırakarak yazımı tamamlayayım, kongre salonundaki örgüt üyelerinin neredeyse hepsinin ağzında aynı cümleyi duymak mümkündü bugün;
‘Keşke parti içi seçimlere çalıştıkları kadar cumhurbaşkanlığı seçimlerine de çalışsaydılar. Şimdiye seçimi biz almış olurduk!’