Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Özel okul öğretmenleri Meclis yolcusu

Ülkenin ve şehrin bunca sorunu varken siyasi kulisleri biraz askıya almak, ‘Ne olacak bu CHP’nin hali, İYİ Parti önümüzdeki sürecin ayağına sıkan partisi olup eriyerek kaybolacak mı?’ minvalindeki soruları birkaç yazı öteye ertelemek tercihindeyim…

Daha önemli bir konu var benim gündemimde…

Ne olacak bu eğitimin hali?’ sorusunun içinde önemli bir bölümü kapsayan ‘Ne olacak bu özel okul öğretmenlerinin hali?’ sorusu benim için daha öncelikli bir konu…

Sendikalaşarak bir örgütlenme yoluna giden ve zaten bir avuç olan haklarının ellerinden alınan kısmına sahip çıkmak, isimlerinden söz ettirmek, onlara hiç yokmuşlar gibi davranmayı tercih eden Milli Eğitim Bakanlığına bir selam vermek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önünde olacak ülkemizin örgütlü özel okul öğretmenleri…

Özel okulda ya da devlet okulunda bir öğrencinin dersini sevmesini, dersini doğru biçimde güncel bilgilerle öğrenmesini, sınıf içinde doğru biçimde değerlendirmeye tabi tutulmasını ve sınıfının kapısından içeriye mutlu girmesini sağlayan tek bir etmen var aslında, öğretmen

Eğitimin kitaplarla, kurslarla, gidilen okulun albenisiyle ilgisi olduğunu düşünüyorsanız çok yanlış bir kanıdasınız. Eğitimin doğrudan öğretmenle, öğretmenin mesleğini iyi icra etmesiyle ilgisi var sadece. Tam da bu nedenle biz veliler çocuğumuzu hangi okula kayıt ettirirsek ettirelim ‘iyi öğretmen’ arama derdine düşüyoruz. Okul bahçelerinde bir araya geldiğimizde birbirimize sorduğumuz ilk soru ‘Senin çocuğun hangi öğretmende?’ oluyor…

İyi öğretmenin peşine düşüyoruz da öğretmenin sorunlarını, iş hayatını da etkileyecek yaşamsal sıkıntılarını hiç sorgulamıyoruz…

Aynı işi yaptıkları halde devletin gözünde kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen ve özel okul öğretmeni olarak üç sınıfa ayrılan ve her sınıfın birbirinden büyük dertleri olan dev bir çalışan kesim öğretmenler…

Kendi içlerinde pek çok sorun barındırmasına rağmen, en şanslı gurup olarak kadrolu öğretmenleri gösterebilirim sanırım, zira onlarla aynı işi yapmasına rağmen sözleşmeli öğretmenler haftada 30 saat ders verdiklerinde aylık 9 bin ila 9 bin 500 lira kazanıyorlar. Elbette kadrolu öğretmenlerin pek çok hakkından da yararlanamıyorlar. Asgari ücretin altına öğretmenlik yapıp, bir yandan geçim derdini düşünürken diğer yandan çocukların eğitimine katkıda bulunmak nasıl mümkün olabilir varın siz düşünün artık.

Benzeri bir durum özel okul öğretmenleri için de geçerli. Bir zamanlar devletin belirlediği, devlet okullarında eğitim veren öğretmenlerle eş değer maaş alma kuralı kaldırıldı malumunuz. Gerek de yoktu zaten, çünkü bildiğim kadarıyla özel okul sahipleri maaşları göstermelik bir biçimde bankaya bahsedilen rakamlar üzerinden yatırsalar da öğretmenle yaptıkları sözleşmede geçerli olan maaşın üzerinde kalan parayı geri alıyorlardı muhasebe kanalıyla…

Yani bir tür devlet kandırmacalığı yapılıyordu ve buna kimse ses çıkarmıyordu. Şimdilerdeyse durum eskisinden de vahim. Devletin koyduğu asgari ücret baremi zaten uygulanıyor, hatta yine aynı yöntemle, yani maaşın üstünü iade etmek suretiyle asgari ücretin altına da çalıştırılıyor özellikle yeni mezun öğretmenler. Gerekçe, ‘size iş öğretiyoruz’ olurken, bu öğretmenlere tıpkı diğer meslektaşları gibi sınıf teslim ediliyor. İnsan şunu düşünüyor, madem işi bilmeyen bir öğretmene iş öğretmek maksatlı kurumunuzun kapılarını büyük bir hüsnü niyetle açıyorsunuz, peki neden bu öğretmenleri yardımcı öğretmen olarak çalıştırmak yerine onlara sınıf emanet ediyorsunuz?

Özel okullar bu biçimde davranarak hem velilerini hem öğretmenleri hem de devleti kandırıyorlar aslında.

Özel okul öğretmenlerinin çalışma koşulları devlet okulu öğretmenlerinden çok daha vahim durumda görüldüğü gibi. Sorunlar bunlarla da sınırlı değil, pek çok özel okul öğretmeni haftanın en az altı günü okulda. Ancak bu fazla çalışma halinden ellerine geçen bir kazanç yok.

Tıpkı sözleşmeli öğretmenler gibi bir sonraki yıl sözleşmelerinin yenilenip yenilenmeyeceğini bilmeden geçirdikleri tatil süreçleri de cabası. Bu arada elbette tatillerde maaş alamıyorlar. Aslında bir yıllık imzalanması gereken sözleşmeler tıpkı maaş iadelerinde olduğu gibi bir yıllık imzalanıyor, ama bir yıllık uygulanmıyor asla…

Tüm bu sorunları Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Bursa Temsilcisi Koray Taş ile görüştük ve ülkenin örgütlü özel okul öğretmenlerinin özellikle devlet okulunda çalışan öğretmenlere paralel maaş almalarını sağlayan taban maaş uygulamasının geri gelmesini ve bu uygulamanın devlet eliyle sıkı biçimde denetlenmesini talep edecekleri buluşmanın detayları ile ilgili ne kadar heyecan içinde olduklarını görme fırsatına kavuştum…

Örgütlülük iyidir, mesleğine sahip çıkmak iyidir ve mutlak gereklidir…

Sektörün neresinde dururlarsa dursunlar bir biçimde çocuklarımızı emanet ettiğimiz ve onların geleceklerine yön vermelerini beklediğimiz öğretmenlerimizin sorunlarının çözülmesine biz velilerin de destek olması gerektiği kanısındayım. Eğitimde bir sorun varsa bu sadece eğitimcilerin değil, eğitim hizmetini o veya bu biçimde alan biz velilerin de sorunudur…

Aklınızda dursun…

HABERLER