Bundan tam bir hafta önce yazmıştım özel okul öğretmenlerinin heybelerinde dertleri ile Ankara yollarına düşeceklerini ve sorunlarını dile getirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış gününde Meclis’in önünde olacaklarını…
İlginçtir, aynı işi yaptıkları halde üç farklı kademede değerlendirilen, dolayısıyla üç farklı yaşam standardı ile karşımıza çıkan öğretmenlerin dertlerini dile getirmelerinden hemen öncesinde onları daha da dertlendirecek bir karar çıktı bugün yargıdan…
Yüksek Mahkeme, özel okul öğretmeninin fazla çalışmasının okulda kaldığı süreye göre değil; girdiği ders sayısına göre hesaplanması gerektiğine hükmetti. Emsal karara göre, özel kurumlarda çalışan öğretmenler, sadece girdikleri ders süresine göre mesai alabilecek, bu duruma zümre başkanları da dahil olacaklar…
Özel bir okulun Almanca öğretmeni ücret alacaklarının ödenmemesi gerekçesi ile açtığı davada, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, hafta sonu çalışma ücreti, zümre başkanlığı ücret farkı, eğitim öğretim ödeneği ve yabancı dil tazminatı alacaklarının davalıdan tahsiline hükmedilmesini talep etti.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin emsal niteliği de oluşturabilecek kararına göre;
“Uyuşmazlıkta, mahkemece hükme dayanak alınan raporda davacının haftalık 45 saati geçen çalışması olmadığı değerlendirilerek bu alacak talebinin yerinde olmadığı belirlenmiştir. Davalı özel okulda Almanca öğretmenliği yapan davacının ücretlendirilmesi ders saati üzerinden gerçekleşmektedir. Davacı, sözleşmesinde belirlenen haftalık ders saatinden daha fazla sayıda derse girdiğini iddia etmemiş, okulda kaldığı sürenin haftalık 45 saati aştığı iddiasıyla fazla mesai ücretine hak kazandığını iddia etmiştir. Hatta 5 sene branşında zümre başkanı olarak görevlendirilmesi sebebiyle ders sayısının azaltıldığını ancak okulda bulunma süresinin arttığını ileri sürmüştür. Davacının iddiasının aksine şehirde bulunan özel okullarda eğitimin tam gün sürmesi sebebiyle öğlen 1 saat yemek arası verilmesi yerleşik bir uygulama olup, davalı okulda aksi yönde uygulama olduğuna dair bir delil de bulunmamaktadır. Dosya çerçevesine göre davacının fazla mesai ücret talebinin reddi gerektiği anlaşılmakla, yazılı şekilde kabule dair verilen karar hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Davacının Almanca zümre başkanı olarak ek ücret talebine dayanak bir sözleşme ya da işyeri uygulaması bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacının davalı işyerinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı farklı bir okul tarafından kendisine ek ücret ödendiğine dair sunduğu ücret bordrosuna dayanılarak hesaplama yapılan rapor çerçevesinde alacağa hüküm olunması da isabetli değildir. Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden bozulmasına oy birliği ile karar verildi.”
Yargının işine karışmanın hiç de üzerimize düşen bir vazife olmadığının altını çizelim öncelikle.
Kararda üzerine basa basa belirtilen husus, özel okul öğretmenlerinin sadece ders saatleri üzerinden bir sözleşme imzalamış olmalarına dayanılarak kararın verildiğini gösteriyor bize.
Yani özel okul öğretmenleri, ders saatleri dışındaki çalışmaları ile ilgili ayrı ayrı sözleşmeler imzalamadıkları ya da fazla mesaiye kaldıkları zamanla ilgili sözleşmelerine ayrı madde koymadıkları, kendilerine haftalık 45 saatten fazla ders sorumluluğu yüklendiğinde alacakları ücreti sözleşmelerine eklemedikleri takdirde tüm bu konularla ilgili haklarını talep edemiyorlar.
Son dönemlerde artan özel okul fiyatları nedeniyle sürekli gerilen özel okul ve özel okul velisi dengesini de sağlamakla mükellef hale getirilen, adeta bir aracı olarak kullanılan özel okul öğretmenlerinin gözünüze pek de şirin görünmediğini tahmin edebiliyorum.
İşleri gereği her gün bakımlı görünmeleri gereken ve aldıkları maaşın hatırı sayılır bir bölümünü bu bakımlı görünme işine harcamak zorunda kalan, bu görüntüleri ile de özellikle mecburiyetten çocuğunu özel okula gönderirken acayip zorlanan velinin gözünde giderek bir hedef tahtası olan öğretmenlerin aslında sürecin en mağdur kesimlerinden olduğunu unutmamak lazım…
Hayatın yaşama dokunan meslekleri vardır, sağlık, adalet, eğitim bu meslek kollarının başında gelir. Unutmamak gerek ki, bahsettiğim meslekleri yapanlar mutlu olmadığı sürece sağlıklı, adaletli ve eğitim kalitesi yüksek bir toplumda yaşamak mümkün değildir.
Dolayısıyla günün konusu olan özel okul öğretmenlerine özel okul velilerinin de sahip çıkması gerekir kanaatindeyim…
Çünkü biz veliler de biliyorsunuz ki; özel okul öğretmenleri etkinlikler, konferanslar, eğitimler, veli bilgilendirmeleri, portfolyo dosya sunumları, özel günler ve haftalar kutlamaları gibi pek çok çalışma ile birlikte okulların velilere taahhüt ettiği ekstra dersleri de verebilmek için zaten haftalık 45 saatlik çalışma programını çoktan aştıkları gibi, daha pek çok fazladan işin yükünü sırtlanarak sürdürürler yaşamlarını…
Ben okul boyayanını da gördüm, davetiye katlayanını da gördüm, nikah şekeri yapanını da gördüm, müzik listesi hazırlayanını da gördüm…
Verilen her emeğin kutsal olduğundan yola çıkarsak, tüm bu sarf edilen çabanın karşılığının talep edilebilir olmasından yanayım…
O halde Özel Okul Öğretmenleri Sendikası’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde talep edeceği haklarının içine kendilerine ekstra yüklenen her sorumluluk için yeni bir sözleşme imzalanması talebini de eklemek gerekebilir. Elbette bu sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığının sıkı bir denetiminin de olması şart…
Bu arada torba yasada bekledikleri atamaları göremeyen Ücretli Öğretmenler de bir an önce toplanarak Ankara yoluna düşme niyetindeler…
NOT: 29 Eylül tarihinde Mustafakemalpaşa Güllüce Köyünde satışa çıkarılması planlanan 3 parselin satışı ihaleye müracaat olmadığı gerekçesi ile gerçekleşmedi. Konuyu sosyal medyasından duyuran İYİ Parti Mustafakemalpaşa İlçe Başkanı Tevfik Demir;
“Aldığımız bilgiye göre, satış için ihaleye girme müracaatı olmamıştır. Durum muallak ve davalık olan bu alanların yatırımcılar tarafından şüphe ile karşılandığı açıktır. Hiçbir yatırımcı sonunun ne olacağı belli olmayan böyle bir satışa girmek istemeyecektir!” diyor.
Muhalefetin görevini tam olarak yerine getirdiğinde neler başarabildiğini ben buradan görüyorum, siz de görebiliyor musunuz?