Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Özel’den genele CHP…

CHP’nin AK Parti üzerinde yarattığı endişe, AK Parti’nin kendisini yenileyememesi, yani bizzat partinin bütününün bir metal yorgunluğu içine girmiş olduğunun açık göstergeleri nedeniyle devreye toplum psikolojisinin girdiğini, bel altı savaşların başladığını, ülkenin sinir uçları ile oynayan hamlelerin yapıldığını, tüm bunlar yapılırken de bıyık altından gülerek ‘normalleşiyoruz’ denildiğini fark etmişsinizdir herhalde…

İlk olarak ‘Bu Pazar seçim olsa’ anketleri girdi devreye…

Hatırlatalım, bu Pazar seçim yok! Olması üzerine öyle ahım şahım bir konuşma da yok! Gel gelelim anket çok…

Anketlerin gösterdiği en önemli eğilim ise ‘Bu Pazar seçim olsa’ seçimi herkesin kaybedeceği!

Ortada sandık yokken, adaylar belli değilken, partiler bir program ortaya koymamışken yapılan bu araştırmalar sadece o anki fotoğrafı ve eğilimi gösterebilir elbette. Sözüne güvenilir araştırma şirketlerinin eğilim göstergelerini şöyle özetleyebiliriz; CHP seçimin yarattığı ilk heyecanın ardından bir miktar oy kaybına uğrarken AK Parti CHP’nin kaybettiği oyları alamıyor. Dolayısıyla seçimin ardından ülkenin ilk tercih edilen partisi olan CHP ile AK Parti’nin oy oranı neredeyse eşitlenmiş durumda. Kararsızlar ise el yükseltiyor.

Onun için bazı CHP’lilerin bu anket sonuçlarına bakarak seçimi kazanacakları garantiymiş gibi davranmalarının garanti edeceği bir tek şey var: Seçimi kaybetmek!

Açıkça görünüyor ki parlamentoda tek başına çoğunluk sağlayabilecek bir parti yok. Cumhur İttifakı bileşenlerinin de gelecek seçimde meclis çoğunluğunu oluşturma ihtimali giderek zayıflıyor.

Hatırı sayılır çoğunluktaki kararsızların eski AK Parti seçmeni olduğunu ve karar vermeleri gerektiğinde eski siyasi tercihlerine kolaylıkla döneceklerini de cebimize koymamız, yola böyle devam edelim ki, doğru bir analiz yapabilelim…

Kararsızların korkularını yenecek, hayattan beklentilerine yanıt verecek bir programınız yoksa o seçmen döner ve yine bildiği partiye oyunu verir.

CHP’de böyle bir hazırlık yapıldığını görmüyorum. Daha ziyade ‘normalleşme’ kartını bir kez daha oynayan AK Parti’nin oyununa dahil olma durumu mevcut gibi.

Hukukun, ekonominin, eğitimin, güvenliğin, kısacası akla gelen her şeyin “anormal” olduğu, anormalliği te muhalefet partilerinin yaratmadığı bir ülkede ‘normalleşme’ abesle iştigal. Bir de şayet normalleşiliyorsa bu konudan önce vatandaşın haberi olmalı, zira onun yaşadığı hayat anormal!

Tüm bu hamlelerle Cumhurbaşkanlığı yarışında bir kez daha aday olmak isteyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçime giden yollarına altın kaplamalı taşlar tek tek döşenmeye çalışılırken bir de CHP içinde çok da zor olmayan muhalif kanatlar yaratılması hamlesi gerekiyordu ki, dört başı mamur olsun planın…

Kılıçdaroğlu cephesi ile Özgür Özel cephesini oluşturmak zaten var olanı aşikâr etmek oldu bir nevi.

TBMM’nin açılışında Erdoğan için ayağa kalkıp kalkmamak konusu köpürtüldü. “Biz sadece halk için ayağa kalkarız. Kimse bizden Anayasaya saygısı olmayan kimseye saygı beklemesin” denildi sosyal medyadan.

Karşı bir savunma geldi Özel cephesinden; “Oy verdiğim Cumhurbaşkanını tanımıyorlar” yaklaşımı sokakta sürekli karşıma çıkıyor” sözleri ile…

Kılıçdaroğlu’nun bolca konuşulan genel kurula girmeyen ya da girip ayağa kalkmayan CHP’li vekilleri ‘yurtsever’ diyerek övmesi konuyu bir basamak daha ileriye taşıdı.

Ülke kalkmış kopuyorken gerçeklerden uzaklaşmak için, asıl sorun görülmesin diye bir illüzyon yapmak için yine siyaset kullanıldı, CHP’de her daim olduğu gibi alet oldu mevzuya…

Bugün Mudanya Belediyesi tarafından Kurtuluşta İmzamız Var / 9. Gün: Barışa Giden Yol’ temasıyla 3-11 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen kutlama etkinliklerinin son gününe katılmak üzere şehrimize gelen ve aslında Bursa’da birkaç günlük programla ağırlanması beklenirken programında son anda yapılan değişiklikle birkaç günlük varlığı birkaç saate inen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, suya sabuna dokunmayan, barış temalı bir konuşmayla geçiştirdi kürsüdeki dakikalarını.

Yıllar sonra elde ettikleri Bursa’nın önemine yakışır gündem maddelerine değinilmesini beklerdim oysa ben kendisinden. Hele hele ülke böyle yangın yerine dönmüşken, sokaklar dehşet evi gibiyken, hayvanların katledilmesine dair görüntüler acımasızlığın tablosu gibi önümüze serilirken…

Mudanya Belediyesi için konsept barıştı, sonuçta önemli bir barışın yıl dönümü kutlanıyordu, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç 9 günlük program için bolca kafa yordu, çokça çalıştı, Genel Başkanı da bu programa dahil etti…

Fakat ülke geneline bakınca hiç kimsenin barıştan söz edecek hali yok. Siyaset kendi kendine bir ‘normalleşme’ türküsü tutturmuş olsa da sokaklar savaş alanı gibi…

Bana kalırsa program da siyasetle ülke gerçekleri arasındaki bu uçurumdan nasibini aldı. Özgür Özel’in konuşmasının hemen ardından alan boşaldı. Konuşmaların dışında kalan kısım, az sayıda partili ile birlikte izlendi.

Sıklıkla dile getirdiğim, hep de dile getireceğim çok önemli bir nokta var; yerel seçimlerin sonuçları bir emanettir! Emanete sahip çıkan genel seçimlerde rahat eder, emanete sahip çıkamayan genel seçimlerden de umutlu olmasın, zira vatandaş hizmete bakar, cebine bakar, hanesinin içine neyin girip çıktığına bakar.

CHP’li belediyelere parti içindeki kavgalara müdahil olmanın çok dışında, adeta siyaset üstü bir görev biçildi bu dönemde. Safi vatandaşa hizmet etme vazifesi. Bu vazifenin içine kapının önündeki çöp de giriyor, sokakların aydınlatılması başlığı altında sokağın güvenliği de giriyor, halk lokantaları açılarak vatandaşın karnının doyurulması da giriyor, belediye kreşleri ile kadınların istihdama kazandırılmaları da giriyor…

Hizmetin sonu yok…

Normalleşme, normalleşememe falan bu hikayeleri bir yana bırakarak eldeki belediyelerin hizmet yarışında birinci gelmesine odaklanmak kararsızları doğru karara yönlendirirken seçimi kazandıracak en hızlı yol da olacaktır. İşte o zaman alanlar gerçekten dolup taşacaktır…

HABERLER