CHP’nin değişim talebi ile yola çıkılan kurultayına şunun şurasında 3 haftadan az bir süre kaldı.
İl kongrelerine genellikle katılmaya çalışan CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel’i Bursa kongresinde görememiştik. Anlaşılan delegenin haleti ruhiyesi biraz daha ortaya çıkınca ve Kılıçdaroğlu’nun firesiz desteklenmeyeceği belli olunca bir tebrik ziyareti ile delege nabzı yoklama işlemi ikisi bir arada olarak gerçekleşsin diye düşülmüş yola.
İyi de olmuş hani…
Çünkü yaptığım nabız yoklamalarına göre delegelerin değişimden yana duruşları ile Kılıçdaroğlu’nu destekleyişleri arasında bıçak sırtı kadar fark var sadece…
Zaten tabandan gelen ‘bazı şeylerin farklı yapılması gerekiyor’ çağrısına uyarak ‘Özgür Özel’i destekliyoruz’ diyen milletvekillerinin kendini yavaştan belli etmesi de bunun bir göstergesi değil mi…
Grup Başkanlığından da alışık olduğumuz bir konuşma tarzı var Özgür Özel’in. Aynı tarzı devam ettirdiğini ve coşkulu bir dil kullandığını söylemek lazım.
Her konuşmanın bir konsepti olur, Özel’in konuşmasının konseptini de ‘baba evi’ kavramı oluşturuyordu. Türk aile yapısına çok uygun, başımız dara düştüğünde gidebileceğimiz tek adres anlamına gelen baba evinin kapısının daha önceki seçim başarısızlıklarında da seçmen ve üyeler tarafından çarpılarak kapatıldığını, ancak gürültünün yarattığı endişe ile hem seçmenin hem de üyelerin kısa süre içinde yeniden baba evi çatısı altında toplandığını anlattı CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel. Bu kez durumun biraz farklı olduğunun da altını çizmeyi unutmadı.
“Şimdiki durum çok farklı, bu kez seçmen de üyeler de öyle kapı baca çarpmadan, sessizce uzaklaşıyor ve karanlık bir sokakta kayboluyor. Derhal bir değişim sürecine girmez ve partimizin tepeden tırnağa değişimini sağlamazsak destekçilerimizi yitirip gideceğiz!” çıkışı önemliydi.
Gözümüz kulağımız kulislerde, vatandaşın içinde…
Duyduğum en kritik düşünceler, ‘Bundan sonra sandığa gitmem, bundan sonra bu partiye oy vermem, üyelikten istifa etmeyi düşünüyorum…’ cümleleri çerçevesinde şekilleniyor.
Birkaç eleştiri yöneltiliyor Özel’e; ilk eleştiri, ‘şimdiye kadar yapılan tüm işlerin altında sizin de imzanız var, şimdiye kadar Kılıçdaroğlu’nu canla başla savunan siz değil miydiniz?’ şeklinde.
“Seçim sürecinde partimin bana verdiği sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirdim, Soylu’ya karşı, Akar’a karşı, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı nasıl sizin başınızı öne eğdirmediysem, Genel Başkan olunca da başınızı öne eğdirmeyeceğim!” biçiminde bir yanıtı var bu soruların…
İkinci önemli eleştiri değişimden yana olan, vekil seçilme sürecini 3 dönemle sınırlayacağını bildiren bir grubun içinde uzun yıllar vekillik yapmış isimlerin bulunuyor olmasına yönelik.
“İki grubun içinde de uzun süreli vekillik yapan arkadaşlarımız var. Tek bir farkla, bizim uzun süreliler, değişim bizden başlasın diyor!” cümlesi de bu eleştirinin yanıtı olarak geldi önümüze. Oturduğum yerden ‘inşallah’ fısıltılarını duyuyor olmam manidardı. Partililer inanıp inanmamak arasında bir gelgit yaşıyor malum ve biliniyor ki, uzun süreli vekilliklerden herkes rahatsız…
Aslında kurultay sürecini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bugüne kadar yaptığı çalışmalar nedeniyle duyulması gereken saygıyı kaybetmeden sürdüreceklerinin defaatle altını çizen Özgür Özel, kendi vaatlerinin Genel Merkez tarafından kopya edilerek kullanıldığını belirtmekten de geri durmadı. O kadar muhalefet kadı kızında da olur misali bir durum…
Gelelim Bursa’ya yönelik söylemlere…
Öncelikli gündemimiz belediye başkan adayları olduğundan ve şimdiye kadar açıklanmış belediye başkan adaylarının ikisi de bu toplantıda bulunduğundan soruldu haliyle ‘seçilmeniz durumunda aynı başkan adayları ile devam mı edilecek yola?’ diye.
“Belediye başkan adaylarını Parti Meclisi belirler. Şimdiye kadar açıklanmış başkan adayları ile ilgili yapılan anketlerde zaten hayli yüksek oy oranları var. Parti Meclisinin bu oranları göz önünde bulundurarak bir karar vereceğini düşünüyorum…”
Mealiyle; ‘Bunca çalışmayı heba edecek değiliz, daha iyi adayları bulma ihtimalini de zayıf görüyorum. Büyük ihtimalle aynı adaylarla yolumuza devam ederiz’ yanıtını aldık…
Gündemde olan ihraç polemiğine yönelik de bir soru vardı. Hatırlarsanız ‘seçimlerden sonra partiyi televizyonlarda tartışma konusu haline getireni kapının önüne koyarım’ biçiminde, kendi tonton dede görüntüsüne hiç de yakışmayan bir çıkışı vardı Kemal Kılıçdaroğlu’nun…
Özgür Özel, “Seçimlerde Genel Başkanlık görevini delegeler kime verir o hiç belli olmaz, baba evinin kapısı açıktır, çünkü tapusu bizde değildir” diyerek yanıt verdi bu soruya.
Elinde hiçbir not olmadan Bursa’nın sorunlarına yönelik sorulara rahatlıkla yanıt veren, genç dinamik bir lider adayı gördüm karşımda.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘değişim isteyenler için bir alternatif olsun, bizden olsun’ mantığı ile sahaya sürdüğü bir isim midir, yoksa Ekrem İmamoğlu’nun ‘ben partinin başına geçene kadar partinin başında dursun, değişimden yana tavrımız belli olsun’ ekibinin içinde midir ya da ‘Ben partinin bu gidişatına dayanamıyorum arkadaş, bu kadar emek verdiğim partinin gözümün önünde eriyip gitmesine müsaade edemem. Aday olayım, değişimi getirmek istiyorum diyeyim, arkamdan gelen olursa birlikte yürüyelim’ diyen bir savaşçı mıdır? Bu konularla ilgili soru çok. Yanıt ise sadece gelecekte gizli…
Burada oturup gizli ajanda tahminleri üzerinde ahkam kesmeyeceğim. Benim tek bildiğim ve gördüğüm odur ki, ‘Özgür Özel partiyi geçtiğimiz 20 yılda kaydığı eksenine yeniden oturtacak ve bunu yaparken de kitleleri peşinden sürükleyecek isim midir?’ delege bu soruya yanıt vererek oyunu kullanmalı. Çünkü CHP’nin böylesi bir değişime şiddetle ihtiyacı var!