Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ramazan hoş geldin, ama midemiz boş geldin…

Ben de isterim ‘Hoş geldin 11 ayın sultanı ya şehr-i Ramazan’ demek de, eski keyifler hiç kalmadı…

Elbet Ramazan Hoş gelmiş, safa getirmiş.

Bizim meselemiz bu mübarek ayla ilgili değil zaten.

Bizimkisi doğal geçinememe hali…

Yakın zamanda bazı restoranların önünde kocaman afişlerle yapılan, ‘Restoranımız iftar saatinde açıktır, iftar menüsü gibi dayatmalarımız yoktur, isteyen istediğini sipariş verebilir’ şeklindeki açıklamalardan anlamak mümkün ki, akşam yemeği için dışarıya çıkabilme lüksünü halen yaşayan küçük azınlık dahi iftar menülerinin fiyatları altında ezilmeye başlamış.

Eeee… Buradan yola çıkarak, şöyle kallavi bir iftar sofrası kurdurup bir aylık maaşını bir gecede rahatlıkla yiyebildiğimiz emeklinin halini düşünmeye başlayabiliriz o halde.

Zira bu Ramazan ayında buram buram kokan mis gibi pide yerine buram buram kokan hüzünlü bir yoksulluk yaşayacağız gibi görünüyor.

Pide fiyatları pek çok yerde olduğu gibi Bursa’da da 20 lira olarak belirlendi, ancak hepimiz biliyoruz ki, bu pidenin ikilisi var, çift yumurtalısı var, bol susamlısı var, var oğlu var…

Yani pidenin asgari fiyatı 20 lira, ağzımın tadı yerine gelsin diyenler bu rakamın üstüne çıkmak zorunda kalacak pide alırken, orası net…

Ramazan ayının en büyük katkısının zenginin yoksulun halinden anlamasını sağlamak olduğu söylenir her daim. Gel gör ki, günümüzde içinde kuş sütü eksik olmayan öyle sahur sofraları, öyle iftar sofraları kuruyor ki zenginler, garibanın halinden anlamaları mümkün değil.

Gariban dediğimiz kesimin içine artık asgari ücretli ve emekli de girdiğinden, bu kesimde oruçlar ekmekle, makarnayla tutulmaya devam ediliyor. Zira fazlasına maaş yetmiyor, hatta buna bile zor zahmet yettiriliyor eldeki avuçtaki.

Eskiden Ramazan gelmeden bir ay önce başlardı hazırlıklar, şöyle bol yumurtalı erişteler, ramazanda börek yapması kolay olsun diye önceden hazırlanan yufkalar, sahurda tüketmek için pişirilen kavurmalar, çarşıya çıkılıp ağzına kadar doldurulan dolaplar hayal değildi…

Sırayla kurulan kalabalık iftar sofralarının neşesini şimdi içecek ve yoğurt reklamlarında izliyoruz.

İftarın ardından çaylı kahveli sohbetler, sahura kadar uzayan misafirlikler reklam sektörünün dahi hatırına gelmiyor artık…

Emeklinin gözü ise Bayram İkramiyesinde.

Hadi Ramazan’a yetişmedi bari bayramda torunlara bir mendil, bir çorap alalım diyorlar, fakat fiyatlar aldı başını gitti. İş mendile çoraba yetişir mi o bile belli değil…

Abarttığımı düşünüyorsanız size rakamlarla da konuşabilirim.

Türk-İş Şubat ayı açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı bugün itibariyle. Türk-İş’in verilerine göre, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarını ifade eden açlık sınırı 23 bin 323,86 TL’ye yükseldi.

Hooppp… Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı bile!

Zorunlu aylık harcamaların toplam tutarını ifade eden yoksulluk sınırı da 75 bin 973,49 TL’ye ulaştı. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 30 bin 206,24 TL’ye yükseldi.

Bu veriler ışığında bir bekarın yalnız yaşamak için asgari ücrete komşu olarak adlandırılan ücretlerin de üzerinde baya baya maaş delinecek düzeyde kazancının olması şart. Aksi halde bekar, ancak ailesiyle yaşayan bir birey olmaya devam edecek…

Yoksulluk sınırına ise asgari ücretle çalışan iki kişinin de ulaşması mümkün olmadığından, gençlere iki asgari ücretli bir açlık sınırına yakışır diyebiliyorum sadece.

Türk-İş’in mutfak enflasyonu, şubatta aylık yüzde 5,39 oranında gerçekleşti. Mutfağın yıllık enflasyonu yüzde 43,47 olurken, yıllık ortalama artış ise yüzde 57,73 olarak gerçekleşti.

Eeee… Hani asgari ücretli enflasyona ezdirilmeyecekti?

Daha ilk aylardan asgari ücretlinin suyu, emeklinin posası çıktı.

Bu ahval ve şerait içinde girdiğimiz Ramazan Ayınız mübarek olsun…

HABERLER