Dün tam altı yıllık bir öğrenci evinin kapanışını yaparken, bu evin içinden çıkan doktorların nasıl da sağa sola savrulduğunu düşündüm derin derin…
Dönüş yolu uzundu, benim de düşünmeye zamanım vardı ve insanın içini acıtan tarafın üniversite sınavında çok iyi puanlar alarak, onca alternatifin arasından meslek tercihini doktorluktan yana kullanan bu üç gencin nasıl olup da bu hale geldiği aklımı çok kurcalayan bir durumdu.
Şunu biliyorum ki, mesleklerinden yana şikayetçi değiller, sorumluluklarından kaçıyor değiller, ideallerinden vazgeçmiş değiller…
Sadece tüm bunların artık bu ülkede olamayacağı fikri hakim gençliğin tamamında olduğu gibi onlarda da.
Söze nereden başlamalı bilemiyorum ki…
Artık sokaklarda rahatça dolaşamayan kadınların ve genç kızların uğradıkları toplumsal şiddete mi değinmeli, yoksa daha iyi bir yaşam için çaba harcayanları, tüm baskılara karşın görevini sürdürenleri ve direnenleri, idealleri uğruna gereken tüm mücadeleyi vermeye hazır olanları kolayca harcamamıza mı?
Ulaşım çilesi nasıl sona erer, sağlık sistemi herkesi nasıl memnun eder, ülkenin tüm şehirlerinde ayrı ayrı silinmeye çalışılan kimliklere nasıl sahip çıkılır, bunu mu konuşalım?
Yoksa tüm mesaisinin kazancıyla karnının doyuramayanlara üç beş ballı kaymaklı maaş alanların nasıl tasarruf edeceklerini anlattıkları utanmazca konuşmalara mı yer verelim?
Ülke çiftçisinin tarımdan nasıl uzaklaştırıldığına, taban fiyatların nasıl düşük açıklandığına, kendi topraklarımız boş kalırken başka ülkelerde hektarlarca toprak kiralayıp tarım yapma çabalarına mı yanalım, yakınalım?
Vatandaşa hep sabır düşerken bir yandan yakılan ormanlık alanlara villalar, büyük tatil köyleri dikenlerin tuzunun nasıl da kuru olduğunu mu anlatalım, doğal gaza 5 yılda yüzde 500’ün üzerinde zam yapılmasını mı dile getirelim, dini eğitim projeleri ile sarayın bütçesinin sürekli artmasına mı yer verelim bu sütunlarda…
Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyadaki sığınmacıların yüzde 20’sinin Türkiye’de oluşu meselesi de var ele almamız gereken. Pek tabii mülteciler, işsizlik, eğitim sorunları, sağlık sorunları, hayat pahalılığı, gelir dağılımı adaletsizliği, halkın alım gücündeki düşüş, yanlı ve yanlış politikalar, dur durak bilmeyen zamları derken; insan odaklı duyarlı politikalarla sorunların çözülebileceğini bilmiyormuş gibi yapanlara konunun aslını sürekli anlatıp halimiz budur mu diyelim?
Yaşamaktan vazgeçmiş, sadece dünya üzerinde sessizce salınan ümitsizlere karşı sergilenen derin sessizlikten mi söz edelim? Yoksa en kötü ürünleri en pahalıya neden kullandığımızı sorup aradaki çelişkiyi mi vurgulayalım?
Tüm bunları hemen her gün bıkmadan yaptığımı ben de biliyorum.
Bir faydası olacak mı?
Onu zamana bırakıyorum.
Ancak şunu biliyorum ki, dün evini kapattığımız üç doktor adayı kuş olup uçacaklar bu ülkeden, çok değil üç beş aya kadar…
Her biri başka ülkelerde yeni hayatlar kurma hayalinde.
Onları böyle bir yola iten nedenleri son derece basite indirgeyip konuya sadece ekonomik açıdan bakanların çok yanlış düşündüğünü, ancak bakış açıları kadar dar bir kafaları olduğunu söylemek gerek.
Çocuklar gidiyor, gençler gidiyor, hatta genç olmayanlar orta yaşında ve ülkede belli bir statü kazanmışlar da gidiyor.
Çünkü daha sakin, daha az sorunlu, daha az karmaşık, kuralları olan, kalabalığın içinde kaybolmadıkları, nefes alabildikleri, işleri işlerinin hak ettiği biçimde yapabildikleri, sosyal haklarını tam olarak aldıkları ve insan yerine koyulduklarını düşündükleri, kendilerini güvende hissettikleri, düşünce özgürlüğünün olduğu, ifade özgürlüğünün olduğu, insana saygının olduğu, hatta her türlü yaşama saygının olduğu bir yerde yaşamak istiyorlar.
Mesele sadece ekonomik değil, çünkü bu ülkede iyi para kazananlar da gitmek istiyor.
Çocukları daha iyi eğitim alsın, dünya sıralamasında vasatın da altında kalan bir ülkede okumasın istiyorlar. İş çıkışında sosyalleşecek kadar enerjileri kalsın ve sosyalleşmek onlar için lüks olmasın istiyorlar.
Kaliteli ürünü uygun fiyata almak, aynı biçimde kaliteli emeklerini uygun fiyata satmak istiyorlar.
Öyle ya, sabrın da bir sınırı var, sınır aşılınca sınırlar da aşılıyor…
Bazen ülke dışına, gidiliyor, bazen de gidişler ülke içinde oluyor da kimse farkına varmıyor…