Kocaman ağızlı bir canavarın Bursa’yı yutmak istediğine dair fikirlerim her geçen gün daha da yerli yerine oturuyor. Gördüğümüz kötü bir kabus değil, bildiğin açık, çıplak gerçeklik…
Daha iki gün önce Sıcaksu bölgesine yapılacak olan TOKİ konutlarının yaratacağı yanlışlıkları kaleme almıştım. Kalemimin mürekkebi kurumadan yönümü Samanlı’ya çevirmek istiyorum. Samanlı’da yapımı büyük bir hızla süren, ama bir taraftan da Akademik Odaların başlattığı dava süreçlerinin devam ettiği lojistik alanla ilgili gelişmeleri aktaracağım size.
Önce konunun ne olduğunu bir kez daha hatırlatayım;
Bundan birkaç yıl öncesinde ‘şehir hastanesi’ alanı olarak belirlenen, ancak yapılan itirazlar sonucu yargı kararı ile riskli alan ilan edilen ve hastane yapımına izin verilmeyen, Nilüfer Çayı’nın ikinci kolu olan Deliçay’ın taşkın alanında bulunan bölgesinde lojistik alan yapılması kararından bahsediyorum. Hani öyle böyle bir proje değil, 184 bin metrekarelik alanın 108 bin metrekaresine beton dökülecek!
Siyasi partilerden projeye çeşitli biçimlerde itirazlar geldi vakti zamanında da, ama malum, bu işler çoğunlukla havanda su dövmekten öteye geçmiyor.
Konuyla ilgili Akademik Odaların itirazlarına güveniyordum en çok. Gelişmeleri de takip etmeye çalışıyorum.
Samanlı lojistik alanı için iki dava açıldı Akademik Odalar tarafından; biri Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi’nin yürüttüğü ‘plana itiraz’ davasıydı. Bu davaya halen bilirkişi dahi atanmadı. Dava olması gerekenden çok yavaş ilerliyor.
Bu arada lojistik alan inşaatı büyük ölçüde ortaya çıktı. Adeta gece gündüz sürdürülen hummalı bir çalışma var.
Anlaşılan o ki, maksat mahkeme kararları çıkmadan meseleyi oldubittiye getirmek. Bir süredir tüm ülkede işler bu biçimde ilerliyor zaten.
Diğer dava ise Mimarlar Odası’nın ‘ruhsat iptaline ve yürütmeyi durdurmaya’ yönelik açtığı dava idi. Çünkü ruhsatlar verildikten sonra bu işin dönüşü olmayacak. Bu nedenle de yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerekiyor mahkemenin.
Ancak bu konuda da bir türlü karar çıkmadı. Mimarlar Odası yürütmeyi durdurma kararı beklerken mahkeme ruhsata iptal davasını açmak konusunda Mimarlar Odası’nı yetkisiz ilan eden bir karar yayınladı.
Anlamadığımız şey şudur; ruhsat verilip verilmemesi konusunda mimarlar da yetkili değilse bu ülkede, kim yetkilidir?
Tabii ki, karar böylece kabul edilmeyecek ve bir üst mahkemeye taşınacak, ancak bu süreçte atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacak…
İKK Sekreteri ve Bursa Mimarlar Odası Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ile sadece Samanlı Lojistik Merkezi konusunda konuşmadık elbette. Sıcaksu TOKİ konusundaki fikirlerini de sordum kendisinin.
“Bölgenin önemli bir termal su kaynağı olmasının yanı sıra, burası konum olarak Bursa’nın ana arterinin hemen dibinde. Bu nedenle 690 konutluk ve 92 işyeri olan proje bölgede ciddi bir trafik yükü yaratacaktır. En büyük çilesi trafik olan Bursa’da işin bu kısmının nasıl çözüleceğine dair bir plan yapılmış mıdır?” sorusuyla karşılık verdi Şirin Rodoplu Şimşek bana.
Bursa’da son dönemde yapılan konutların fahiş fiyatlar nedeniyle Bursalılar tarafından alınabilecek kapasiteyi çoktan aştığına dikkat çeken Bursa Mimarlar Odası Başkanı;
“Bursalılar artık artan konut fiyatlarına yetişememekte. Bursa’nın yeni yapılarını Araplar almakta ve böylelikle şehrimizde bir kültür değişimi yaşanmaktadır. Bu durum, şehrin sadece birkaç mahallesinde ve semtinde başlamışken şimdi bütün semtlere yayılmış bir gerçeklik halini almıştır.
Sıcaksu’da yapılacak konutlar da Araplara mı satılacaktır? Belediyeler belediyecilik hizmetlerini bırakmış, al sat modeliyle müteahhitliğe mi başlamıştır?”
Yazımın başında da belirttiğim gibi kocaman karanlık bir ağız Bursa’yı yutuyor sanki…
Eğer bir yerlerde bulup izleyebilirseniz, Bursa’nın bundan 20 yıl önceki halini havadan gösteren video kayıtlarını incelemenizi öneririm.
Ne demek istediğimi anlayacaksınız…
NOT: Geçmiş dönem Osmangazi Belediye Meclis Üyelerinden Cemil Aydın’ın mantıklı bir önerisi var. Temsil, tanıtım ve teknik gezilerde görevlendirilen meclis üyelerinin tüm masrafları zaten belediyeler tarafından karşılanıyorken, meclis üyelerinin kendilerine ödenen harcırahı almamalarını öneriyor Aydın. Bence çok da yerli yerinde bir fikir.
Kabul, harcırah almak yasal bir hak, ancak ülkenin içinde bulunduğu durum düşünüldüğünde ve zaten tüm harcamalar belediyeler tarafından karşılandığından, 2022 yılı için en yükseği günlük 149 lira olarak belirlenen harcırahların alınmaması da söz konusu olabilir.