Bursa ve Türkiye’nin Dönüşümü için 2024-2025 BUSİAD Çalışma Takviminin sunumunu yapan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar;
“Etkinliklerimizin ana omurgası elbette ki sanayi, tarım ve turizmle gelişen Bursa söylemine dayanıyor. Bunu başarabilmek için de elimizde üçlü dönüşüm argümanı var.
Nedir bu üçlü dönüşüm?
Yeşil, Dijital ve Toplumsal Dönüşüm!
Katma değeri yüksek teknolojiler kullanarak dijital dönüşümü başarmış, yenilenebilir enerji ve döngüsel ekonomi bilincini geliştirerek, Avrupa Yeşil Mutabakatına uyumlu, sürdürülebilir çalışmalar yaparak yeşil dönüşümü hayata geçirmiş, merkezinde insanın olduğu bir anlayışla, eğitim, iş ve sosyal yaşamda fırsat eşitliğini sağlayarak, özgür düşünce, girişimcilik ve toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı politikalar uygulayarak, kültür, sanat, spor ve sosyal sorumluluk projelerini çalışma hayatı ile bütünleştirerek toplumsal dönüşümü sağlamış bir Bursa için el ele diyoruz.
Hantal bir kent yerine dinamik, günün koşullarına göre çevik hareket edebilen, değişebilen, kendini yenileyebilen bir kent için tüm Bursalı paydaşlar olarak kendimizi yeniden planlamalı ve ona göre hareket etmeliyiz” diyerek yaptı açılış konuşmasını.
Geçtiğimiz yıl bence çok önemli olan Bursa Vizyonu raporunu ortaya koyan BUSİAD, önümüzdeki dönemde yapacağı vizyon çalışmalarını anlatmak üzere düzenlediği toplantıda bu kez gerekli yeşil, dijital ve toplumsal dönüşümlerin gerçekleşmesi için nasıl bir yol izleneceğine dair haritayı çıkarmak üzere kolları sıvadı.
Bursa Vizyonunda da ortaya koydukları ana prensip olarak şehrin; sanayi, tarım ve turizm ayaklarının birbirinden ileride ya da geride olmadan gelişmesini öngören BUSİAD Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bursa Komitesi Başkanı Hüsamettin Çoban’ın bahsettiği Nilüfer çayının kirlenmesi sorununu artık sorun olmaktan çıkarma meselesi hayli önemliydi hepimiz için.
Çoban, “Nilüfer Çayı, çıktığı yerde birinci sınıf su kalitesindeyken denize döküldüğü an dördüncü sınıf su kalitesinde dökülüyor. Yeşil çalışma grubu olarak Bursa’nın en önemli sorunlarından biri olduğunu gördüğümüz Nilüfer çayının artık temiz akmasıyla ilgili ne yapılması gerekiyorsa bu konuda gündem oluşturmak, farkındalık yaratmak, bilimsel çalışmalara aracılık etmek gibi, bununla ilgili bir rapor yayınlayarak Nilüfer çayının artık Bursa’nın sorunu olmasından çıkmasını amaçlıyoruz” dedi.
Şimdiye kadar pek çok temizlik kampanyasının ve yine pek çok çevre kirliliği açıklamasının konusu, aynı zamanda konuğu olan Nilüfer Çayının yıllar öncesindeki gibi temiz akması ihtimalini düşünmek bile insanın içine mutluluk veriyor doğrusu…
Çayın aktığı satıh boyunca yaklaşık 4 bin işletmenin yer aldığını ve bu işletmelerin kirli sularının Nilüfer Çayına aktığını artık kimse gizleme gereği dahi duymuyor. Bunu çayın doğduğu yerdeki debisi ile denize döküldüğü yerdeki debisi arasındaki farktan da anlamak mümkün zaten.
Altı hassasiyetle çizilen bir diğer konu da 2040 Çevre Düzeni Planı!
Planla ilgili bir an önce çalışmalara başlamak gerektiğini bir süredir vurguluyorum biliyorsunuz. Çünkü 2020 planının eskiliğinden yararlanarak plan değişikliği başvurusu ile yürütülmeye çalışılan çevre suçu niteliğinde pek çok projeye ön ayak olmuş oluyoruz yeni planı çıkarmadıkça.
BUSİAD da hem yeni Çevre Düzeni Planının hazırlanması hem de Bursa Mutabakatının bir an önce hayata geçirilmesinin Bursa için çok önemli olduğuna vurgu yaparken, benim bahsettiğim gerçekliği de göz önünde bulunduruyor elbette.
Hazır plan ve mutabakat gibi şehir için önemli kelimeleri kullanmışken ve bunca sanayiciyi bir arada bulmuşken Bursa’nın yeni sanayi bölgelerine ihtiyacının olup olmadığına ve bu konuya nasıl bakıldığına yönelik sorunun yanıtına değinmeden geçmek olmaz elbette.
Bu konuda BUSİAD’ın tavrı oldukça net. Sanayi yapılacak yerler orman, tarım alanı, çayır ya da mera alanlarının dışında yerler olmalı. BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar’ın model olarak önerdiği çok güzel bir yaklaşım da mevcut.
Almanya sanayileşme modeli!
Bir diğer adıyla tekil sanayi tesislerinin sayısının artırılması…
“Büyük büyük sanayi bölgeleri kurmaya, pek çok firmayı bu bölgelere toplamaya ve bu bölgelerde üretim yapmaya lüzum yok” diyor Küçükkayalar. “Sanayi üretimi için uygun olan alanlarda tek başına işletmeler kurulabilir. Örneğin Almanya’da sanayileşme bu biçimde tüm ülkeye yaygınlaştırılmıştır. Hemen her köyde bir fabrika vardır ve o köyün kalkınmasına öncülük etmiştir. Demiryolu ile lojistiğin sağlandığı durumlarda son derece sürdürülebilir bir yaşam biçimi de oluşturur bu durum” diyerek de geliştiriyor anlatmak istediği modeli.
Geçtiğimiz günlerde yaptığımız ziyaretler sırasında dağ ilçelerindeki en büyük sorunun şehre göçü önleyememek, ilçelerinde bulunanlara yeterli iş imkanı sağlayamamak olduğunu dile getirmiştim hatırlarsanız. Böyle bir model sayesinde tersine göçün kapılarını aralamak hiç de zor olmaz aslında.
Geçtiğimiz yılı hazırladıkları raporlar ve sunumlarla dolu dolu geçirmemize vesile olmuştu BUSİAD, bu yıl vizyonumuzun daha da gelişmesine katkıda bulunacaklarına şüphe yok.