Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sandığa gitmeyenler, koltuktan gidemeyenler…

İlk turda gördüğüm oy oranlarının ardından, ülkede seçimin kaderini; sığınmacıların, yurt dışı oylarının ve ilginç bir biçimde sığınmacıların varlığından rahatsız olduğu halde onları göndermeyeceğini dile getiren hükümetin yanında yer almayı tercih eden milliyetçilerin belirleyeceği ortadaydı.

Kısacası demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten, adil gelir bölüşümünden yana olanların söz söyleyebildikleri alan yine aynı çerçeveye takılıp kalacaktı.

Yalan yok; bu açıdan baktığımda ben aranın daha da açık olacağını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13. Cumhurbaşkanı olarak daha büyük bir oy farkı ile koltuğa oturacağını düşünmüştüm.

Yanıldım…

‘Rengimiz açık, duruşumuz net…

Değişimden yanayız…’

Benimle birlikte bu sözleri tekrarlayan yaklaşık 25 milyon insanın varlığını hissetmek güzeldi. Belki de hiç bu kadar çok olmadık…

Ama yine de yetmedi…

Nasıl yetmediğine yönelik özellikle yabancı basının çok güzel analizleri var.

Paylaşmak isterim. Örneğin;

The Guardian Muhalefetin yoğun olduğu bölgelerde sandığa gitme oranı düşüktü” başlığını kullandı. Haberde, “Sandığı gitme oranı genel olarak düşüktü, fakat sandığa gitme oranı ağırlıklı olarak Kılıçdaroğlu’nun büyük destek almayı umut ettiği büyük şehirlerde ve Kürt nüfusunun yoğun olduğu güneydoğuda daha da düşük oldu. Erdoğan’ın kazandığı bölgelerde dramatik bir düşüş olmadı” denildi.

Düşüşün kafanızda canlanması adına bazı verileri de sunmakta yarar var;

İstanbul: İlk tur: %90.5 – İkinci tur: %87.2

İzmir: İlk tur: %90.2 – İkinci tur: %87.19

Ankara: İlk tur: %91.2 – İkinci tur: %87.9

Diyarbakır: İlk tur: %81.7 – İkinci tur: %75.9

Verilerin devamı da mevcut, ancak bu kadarının dahi anlatmak istediğim sonuca ulaşmam konusunda yeterli olduğunu düşünüyorum.

Kısacası canım kardeşim, benim ilk turun ardından seçimi belirleyecek kesimler olarak kafamda canlandırdıklarıma bir de ‘seçimde oy kullanmaktan vazgeçecekler’ diye bir parantez açmam gerekiyormuş…

Zira önemli bir belirleyici kesim oluşmuş burada…

Geçelim…

Büyük şehirlerde Millet İttifakı’nın başarısı gözlemlenirken ülke genelinde Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanacak çoğunluğa ulaşması; ‘İstanbul’u alan Türkiye’yi de alır’ algısının da artık değişmesi gerektiğini gösterdi bence.

Artık ‘İstanbul’u alan Anadolu’nun da gönlüne girmeli’ gibi bir cümleyle yola devam etmek lazım sanırım…

Seçimin ne kadar adaletten yoksun koşullarda yapıldığına, vatandaşa ulaşmanın muhalefet için ne kadar zorlaştırıldığına değinmek yazıyı fazlasıyla uzatır. Bunlar zaten bildiğimiz gerçeklikler.

Ancak, seçimin hemen ardından muhalefet cephesi olan Millet İttifakı’nın kurmaylarından gelecek açıklamalar elbette önemliydi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Erdoğan’a tebrik mesajı göndermesi dikkat çekiciydi.

Seçimlerin ardından uzun süre bir arada kalabileceklerini düşünmediğim, en azından İYİ Parti ve CHP’nin kendilerine pek oy katkısı olamayan diğer siyasi partilerle bir yerde ayrışacağını tahmin ettiğim birliktelikten ilk ‘kopabilirim’ sinyalini verenin Davutoğlu olması ilginç geldi…

Diğer açıklamalara da kısaca değinmek istiyorum;

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; “Muhalefet görevine devam edeceğiz. Seçim sonuçları bir önceki seçimlere göre hiç ilerlemediğimizi gösteriyor. Bunun değerlendirmesini aramızda yapacağız” dedi.

24-25 Haziran tarihlerinde kurultaya hazırlanan parti için nasıl bir değerlendirme söz konusu olacak bekliyoruz. Çünkü şimdiden parti içi muhalefetin harekete geçtiğine ilişkin yazdıklarımın halen arkasındayım.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise ‘Hiçbir yere gitmiyorum mücadeleye devam’ mesajı ile istifasını bekleyenlere adeta ‘Daha çok beklersiniz…’ dedi.

Ancak CHP çoktandır kurultay sürecine girmek için sabırla bekleyen ve altı fokur fokur kaynayan bir kazan gibi. İl ve ilçe başkanlarının uzun süredir aynı koltuklarda oturmaları parti örgütü için yeterince rahatsız ediciyken, demokrasiden en çok dem vuran parti olarak demokratik kanalları işletmek yerine sürekli atama şekliyle görevlendirmeler yapılması yüreklerde kocaman bir yara.

Anlayacağınız, elde edilen sonuç büyük bir hezimet olmasa da seçimlerden önce aday olmak konusunda ciddi bir direnç gösteren Kemal Kılıçdaroğlu’nu zorlu bir kurultay süreci bekler bence.

Hatta, CHP’den sığınmacılara karşı yürüttüğü politikalar nedeniyle yakın süreçte ihraç edilen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan sosyal medya paylaşımı ile

“Sayın Kılıçdaroğlu’na emekleri için teşekkür ederiz. Ama kendisini yanıltan, özellikle ilk turda yanlış yönlendiren, o gitsin de biz gelelim diyen 3-5 zavallı, kendi menfaatlerini, ülke menfaatlerinin önüne koyan, yakın çevresindeki yalaka takım kaybetmiş ve ettirmiştir. Tarihi çağrımdır!!! Sn. İmamoğlu derhal CHP’nin başına geçmelidir. Nokta.” diyerek bence süreci bekleyenlerin sesi oldu adeta.

Son olarak Cumhur İttifakı’ndan konuşmasına en çok dikkat edilmesi gereken isim olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin teşekkür konuşmasının sonunda söylediği bir cümleyi alıntılamak istiyorum;

Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez!”

Konuşmaları ile seçim süreçlerini başlatan, önemli yasa değişikliklerini bildiren, adeta ülkenin önemli kararlarının ilk duyurucusu haline gelen Bahçeli’nin bu sözleri ne anlama geliyor?

Cümlenin sonundaki ‘İnşallah Türkiye değişmez!’ temennisi beni özellikle endişelendiren kısım oldu, zira ülkenin önümüzdeki süreçte büyük ve benim hiç de hoşlanmayacağım bir değişime gebe olduğunun farkındayım.

Ancak bu değişim Bahçeli’nin de istemediği biçimde bir değişimse vay halimize ki, vay vay vay…

NOT: Cumhur İttifakı meclis çoğunluğu ile Cumhurbaşkanlığı ile tüm öğeleri kendi bünyesinde topladığına göre, şimdi icraat vaktidir. Hadi bakalım, sıvayın kolları, önce ekonomiden başlayarak felç olan tüm kurumlarımızı ayaklandırın, vatandaş sizden hizmet bekler…

HABERLER