15 Temmuz ile ilgili uzun uzadıya bir yazı yazmak, elinde belgeleri olmadan konuşmak istemeyen benim gibi bir gazeteci için pek de mümkün değil.
Ancak tüm insani duygularımla şunu söyleyebilirim;
Ben o gece demokrasiye ve vatana sahip çıkmak uğruna şehit olan sivil ve asker yurttaşlarımızı rahmetle, ordumuzun içinde darbecilere engel olmaya çalışanları ise saygıyla anıyorum. Bunu yaparken aldığı emri yerine getirmeye çalışan ve hiçbir şeyden haberi olmayan genç askerlerimizi de unutmuyorum.
Darbeler fillerin tepiştiği, çimenlerin ezildiği durumların gözümüze en net görünen halidir. Tepişen fillerden olmayanlardan biri olarak, ezilen tüm çimenler için üzüntümü dile getirme hakkımın olduğu kanaatindeyim.
Fakat belirtmeliyim ki; ‘Alçaktan uçan F16’lara 11. kata çıkıp kafa atarak şehit olmak’ gibi saçma sapan söylemler bu işi iyice sulandırmaktan başka bir işe yaramaz. Umarım bundan sonra böyle söylemlerden kaçınılır ve insanların acıları hafife indirgenmez.
UYGULAMA GÜZEL AMA EKSİK
Çok şükür ki, bir İran değiliz ve evcil hayvan sahibi olmaya yönelik ciddi kısıtlamalara gidilmesi, sokaklarda köpek gezdirilmesinin özel izinlere tabi olması ya da dayak gibi cezalara neden olması durumu yok ülkemizde.
Ancak bir türlü evcil hayvan, sokak hayvanı kavramlarını hayatımızın neresine yerleştireceğimizi bulamıyoruz.
Örneğin, başıboş sokak hayvanlarının özellikle savunmasız kişilere zarar vermesinin önüne nasıl insani uygulamalarla geçeceğimizi bilemiyoruz. Hayvanlara zarar veren kişilere caydırıcı cezalar vermeyi ve bu cezaları uygulamayı da bilmiyoruz.
Anlayacağınız işin iki tarafı da sıkıntılı ve sorunlu…
Bir yandan da evcil hayvanların üretilip satılması hızlı bir biçimde devam ediyor.
Özellikle pandemi sürecinde yoğun biçimde kedi ve köpek evlat edinerek evlerinde bakmaya başlayanlar ise ücretsiz sahiplendirme sayfalarında binlerce lira ödeyerek aldıkları patili dostlarını sahiplendirmeye çalışıyor.
Yine elimize yüzümüze bulaştırdığımız, duygusal yönümüzün ağır bastığı anlarda düşünmeden hareket ettiğimiz, sonrasında ise sorumluluklarını sürdürmekte zorlanan yönümüzün ağır basması ile bir anda terk ettiğimiz hayvanların yarattığı sorunlar bir yana, satışlar sürüyor, sürüyor, sürüyor…
14 Temmuz 2022 itibariyle Hayvanları Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle pet shoplarda sergilenerek hayvan satışı yapılmasının yasaklanması üzerine yazdım bundan önceki giriş cümlelerini.
Artık evcil hayvan satışları internet üzerinden ve katalog ile yapılacak. Böylece cam kafeslerin ardından izlediğimiz, minik kedi ve köpekleri görüp yüreklerimiz parçalanmayacak.
Burada en önemli mesele özellikle merdiven altı üretim denilen ve hayvan haklarını tamamen hiçe sayan üretim modellemesinde denetimlerin nasıl yapılacağına yönelik sorunlar.
Yeni uygulamaya göre internet üzerinden ya da katalog yolu ile yapılacak satışlar hayvanlar doğal ortamında yaşamaya devam ederken, fotoğrafların ve bilgilerin satıcı tarafından internete yüklenmesi şeklinde gerçekleştirilecek.
Herhangi bir insanın internet üzerinden hayvan satışı yaparken, hayvanların sağlık ve üretim koşullarını ne şekilde sağlayacağı ise henüz bilinmiyor. Ayrıca profesyonel üretim çiftliklerinin haricinde merdiven altı üretim yerlerinin oluşturulma ihtimali de endişe yaratıyor.
Bir yasak var, ama bu yasakta internet nasıl kontrol edilecek, bu kontroller sürekli devam edebilecek mi belirsiz…
Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılan bu kararın çıkış noktası hayvanların sergilenerek satışının önüne geçilmesiydi ve geç bile kalınmış güzel bir karar olarak görüyorum ben uygulamayı.
Ancak sadece pet shoplar gibi takibi olan, denetimleri yapılan yerlerde değil internet üzerinden yapılan satışlarda da ciddi kontroller olması gerektiğini düşünüyorum.
Hayatımızın hiçbir yerine sığdıramadığımız patilerin de onları seven bizlerin de rahat nefes alacağı bir uygulama geliştirilemez mi?