İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı. Kendisine yöneltilen suçlara ilişkin savcılığın, yaptığı iki ayrı açıklamada, İmamoğlu’nu “suç örgütü lideri” olarak nitelediğini ve PKK yöneticilerinin çağrısı doğrultusunda hareket ederek, örgüte yardım etmekle suçladığını görüyoruz.
Seçmen bu iddiaları satın almadı…
Zira bugün barış süreci kapsamında PKK, İmralı ve DEM Parti üçgeni ile sıkı görüşmeler yürüten bir iktidarla karşı karşıyayız.
Kent uzlaşısı soruşturması vatandaşın gözünde muteber olmaktan daha işe başlanmadan çıkmış oldu böylece…
Ancak ‘rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak ve kurultayın şaibeli olması’ iddiaları bazı CHP’lilerin de içinde bulunduğu bir seçmen grubu tarafından hızla satın alındı. Daha ifadeler yeni alınırken, piyasa bu işi tuttu…
Neden?
Çünkü olabilir…
Çünkü yıllardır, yani 23 yıldır bu işlerin zaten böyle döndüğünü, dünyanın düzeninin artık böyle işlediğini, ülkenin yeni dinamiklerinin bunun üzerine şekillendiğini iyice öğrendik.
Olabilir yani…
AK Parti sürecinde pek çok belediyede gördüğümüz işler neden CHP’li belediyelerde olmasın ki…
Daha dün Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi kürsüsünden sallanan faturalarla kimlere nelerin parasının ödendiğini açıkladığımız destanlar gibi yazılar yazıyorduk…
Öğrendik ki, bunlar yapılıyor, kimseye bir şey olmuyor. Dolayısıyla biri yapıyor ve ceza almıyorsa başkaları da yapabilir ve…
İşin ilginç yanı bu iddiaları satın alan seçmen de yapılanların içinde bir adaletsizlik olduğunu düşündüğünden halen Ekrem İmamoğlu’nun yanında durmaya mecbur hissediyor kendisini.
Çünkü adalet bu ülkede günden güne ötelense de insanların birlikte bir ahenk içinde yaşaması için en kıymetli kavram. Hepimiz biliyoruz ki, AK Partili hiçbir belediye böyle bir muamele ile karşı karşıya gelmedi, gelmez.
Yine hepimiz biliyoruz ki, suçlar ister gerçek olsun, ister oluşturulmuş iddiaların üzerinden kesilsin cezalar, esas maksat, var olan ve giderek güçlenen muhalif bloğu zayıflatmak, korkutmak, sindirmek…
İşte bu söylediklerimi de satın alıyor seçmen. Hem de öyle böyle değil, AK Partilisi, MHP’lisi, BBP’lisi, birlikte masaya oturup yıllardır sürdürülen anlamsız savaşı sonlandırmak için müzakere sürecinde olunan DEM Partili’si…
Adaletsizliği satın alıyorlar ve artık hayatlarında istemiyorlar!
Biri bir suçtan itham ediliyorsa, geçmişte aynı suçu işlemiş yüzlerce, binlerce benzerinin de derhal cezalandırılması gerekiyor.
Artık işin ucu nereye giderse…
Bugünden sonra neler ne yönde değişir bilmek zor. Akit Gazetesinin verdiği bilgilere ve Mansur Yavaş’ın son yaptığı açıklamalardaki ihtimalleri sayan haline dayanarak sıradaki ismin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olabileceğini düşünüyorum.
Oradan bu rüzgar Bursa’ya sıçrar mı? Son dönemlerin en çok konuşulan şehirlerinden, taşı toprağı altın Bursa ile ilgili bir tasarrufta bulunulur mu?
Kestirmek güç…
Biliyoruz ki, özellikle Kurultay sürecinin iptali gayesi ile başlayan iddiaların üzerinden şekillendi pek çok dosya.
Bugün itibariyle Bursa’dan bu konuda iddia sahibi isimler ifade vermeye çağırıldı.
Yani ‘CHP’lileri ilk vuran CHP’liler oldu…’
Şimdi durumdan memnun mu herkes, işin ucunun kurultay iptalinden sonra partiye kayyum atanmasına kadar gidebileceği konuşuluyor.
Herkes için tamam mı bu sonuç?
Biliyoruz ki, mevcut iktidar, kendisini bulunduğu makama taşıyan demokratik, anayasal düzeni, düzenin güçlü ve işler yasama, yürütme, yargı ayaklarını kullanarak ve sabote ederek geldi. Öyle kolay olmadı bahsettiğimiz geliş, demokrasi defalarca yaralandı, üniversiteler hem itibarsız ve güçsüz hale getirildi hem de özerklikleri ellerinden alındı. Yargıya defalarca ayar verildi, kulağı çekildi, parmak sallandı, sonunda hukuki tehditlerle korku iklimi oluşturdu ve o iklimde bildiğini okumanın zamanı geldi çattı…
Tüm bunları yaşarken, olanları görmemeye alıştığımız gibi, üzerinde durmamayı ve kendimizi geleceğe hazırlamamayı da öğrendik kazanda kaynayan kurbağalar misali. Şimdi derimiz yanmaya başladığında pişirildiğimizi ve birazdan birini tabağında olacağımızı, üzerimize bir sos dökülerek afiyetle bir mideye indirileceğimizi fark ediyoruz…
Sonuç; sürünün kara koyunlarıyız hepimiz…
Artık hukuka olan güveni yeniden değerlendirmeli, demokrasinin işlerliğini bir kez daha kontrol etmeli, hala Cumhuriyet rejiminde olup olmadığımızı sorgulamalı, yüzümüzü gençliğe dönmeliyiz.
Sana kadar adalet, bana kadar mahkumiyet olmaz…
Adilsek, bir temiz eller operasyonu yapıyorsak, başlayalım şöyle 23 yıllık iktidardan, bakalım kimler çıkacak yıllardır pisliklerin süpürüldüğü halıların altından…