Üreticilerinin ‘Bir otomobilden daha fazlası’ dediği, akıllı yaşam alanı olarak tanımladıkları Togg’un banttan inişine tanıklık ettik bugün.
Benim için tarihi bir andı.
Çünkü kendi markalarını üreten bir ülke olmak, markaları ile dünyadaki teknolojik gelişmeleri yakalamak ve markaları ile söz sahibi olmak iddiasında bulunmayı hayal etmek dahi güzel.
Eleştiriler yoğun Togg için.
Ülkemizde üretimi yapılan yabancı marka otomobillerdeki yerlilik oranından daha düşük yerlilik oranı olduğu dahi söyleniyor.
Bu konu belki açıklamaya muhtaç, ancak şunu söyleyebilirim; katıldığım törende konuşmacıların hiçbiri tamamı yerli bir otomobil ürettikleri iddiasında bulunmadı.
Konuyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasındaki şu söz özetleyecektir diye düşünüyorum;
“Fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz milli olan projemizde, Anadolu’nun dört bir yanından tedarikçilerimiz de yer alıyor.”
Mesele ile ilgili söyleyebileceklerim şimdilik bu açıklama ile sınırlı. Bundan sonrasında aktaracaklarımı ise üç parçaya bölmem daha doğru olacak.
Öyleyse ilk Togg’un banttan inişine tanıklık edişimde beğendiğim noktaları sıralayayım:
*Teknolojiyi yakalamaya gayret ediyor olmak dahi güzel
*Daha şimdiden 1300 kişinin istihdam edilmesi güzel
*Togg’un renklerini Anadolu’dan almış olması güzel, hele hele Gemlik mavisi daha da güzel
Veeee… İşin güzel kısımları bitti. Gelelim bu işte bence yanlış olan noktalara.
*Neden böylesine önemli bir an için 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tercih edildi?
*Neden bu kadar büyük anlamlar yüklediğimiz Togg’un kendine has bir doğum günü olmadı mesela?
İşin bu taraflarını hiç sevmiyorum. Tam güzel bir şey yapıyorsun, ama onu daha önce yapılmış iyi bir şeyi gölgelemek için kullanıyorsun ve bir anda tüm büyüsünü kaybetmesine neden oluyorsun. Anlamsız fani çabalar içinde güzel insanların güzel emeklerini heba ettiğimizi düşünüyorum hep böyle durumlarda.
Bir de gözlemler var elbette.
Böyle büyük bir toplantıya katılıp gözlem yapmamak mümkün mü?
‘Burası yıldızlar geçidi’ dedi katılımcılardan biri, tören alanını tanımlarken. Hakikaten de doğruydu. Bakanlar, iş dünyasından temsilciler… Ama öyle bir hal vardı ki, kimse kimseyi tanımıyor, kimse kimseyi önemsemiyor gibi…
AK Parti’nin ilçe teşkilatlarına kadar tüm yöneticilerinin davetliler arasında yer aldığını buna rağmen muhalefet partilerinin Bursa temsilcilerinden davet alan kimsenin olmadığını üzülerek belirtmek istiyorum. Çünkü böyle büyük bir iş yapıp sahiplenilmesini istiyorsanız, bunu herkesle birlikte yapmalısınız. Muhalefeti her zaman olduğu gibi yine yok saymak, en kibar ifade ile yakışıksız olmuş.
Törenden önce bakanları, milletvekillerini bir kenarda yakalayanların dertlerini anlatmak için sıraya dizildiğine şahit oldum her zamanki gibi. O dertlere merhem olunur mu bilemem, ama aynı vatandaşın derdini anlattığı bakan konuşurken dinlemeye dahi tenezzül etmediğini söyleyebilirim.
Hasılı kelam, bir umursamazlık var sanki demiştim ya, tam olarak öyle de devam etti tören.
Daha ilk konuşmacı sahneye çıktığında yemek alanına geçmeye başladı katılımcılar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank konuşurken sıralar epey boşalmıştı. İşin üzücü yanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması sırasında da salondan çıkışların sürdüğünü, salonun arka taraflarının büyük ölçüde boşaldığını söyleyebilirim.
Konuşmaları dinleyenlerin az, selfi çekmeye çalışanların sayısının ise bir o kadar fazla olması bence dikkat etmeye değer bir noktaydı.
İtibardan tasarrufun olmadığını da gözlerimizle bir kez daha gördük.
Tüm bu yüzeyselliklerin yanında bu kez şeytanın bacağını kırışımızın adı Togg olsun arzusundayım. Bu ülkenin zeki ve çalışkan insanlarının bir araya geldiklerinde dünya teknolojisi ile yarışır işler yapabildiğine dair bir kanıta şiddetle ihtiyaç duyuyorum.
Umarım bu kez öyle olur…