Rahmetli babamın mesleğinin dokumacılık olduğunu ve zaman içinde kendi küçük, küçücük işletmesini kurarak 8 kara tezgah ile dokuma atölyesine sahip olduğunu sizinle hiç paylaştım mı bilmiyorum…
Uzun yıllar önceydi elbette bu mesele…
Kendi işinin sahibi olmak, ticaret yapmak, kendi üretimini gerçekleştirmek için büyük mücadele verdi babam ve sonunda ithal ham maddeye, ham maddenin yurt dışından dolarla geliyor oluşuna ve tüm tekstil sektörünün buna bağlı oluşuna, dolayısıyla küçük esnafın, yani sermayesi olmayan esnafın kırılgan ekonominin çarkları arasındaki acımasız ezilişine mahkum oldu ne yazık ki…
Tüm bunları yazdım, çünkü bugün düzenlenen bir toplantı ile CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’ya hallerini arz etmeye çalışan Bursa Dokumacılar Odası’nın yaşadığı bu sorunların bundan 30 yıl önce de var olduğunu hatırlatmak istedim…
Hükümetin şimdilerde dilinde olan ‘yerli ve milli’ cümlesinin büyüsüne kapılan küçük esnafın kendi iş kolunda neden böyle düşünülmediğini, neden yerli ve milli üretimin desteklenmediğini sorgulaması elbette ilginç değil.
Bir o kadar ilginç olmayan durumlardan diğeri de CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’nın;
“Geldiğimiz nokta şudur; parası olan küresel sermaye, yalnızca yerli sermaye değil. Parasına en fazla nerede kazanç elde edebiliyorsa parayı oraya götürüyor. Bu küresel kapitalist sistemin adını koymadan ve Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminin bu sistemin bir parçası olduğunu kabul etmeden bir adım yukarı gidemeyiz. İthal kumaş meselesi ithal domatesten, ithal arpadan, ithal etten, ithal ilaçtan ayrı bir mesele değil!” açıklaması.
Hatta bu açıklamanın doğruluğuna öylesine katılıyorum ki, uzun uzun alkışlamak istiyorum böylesi net bir tahlili…
Bir diğer hususa gelince, Kayıhan Pala, ‘Bu iş bir milletvekilinin verdiği bir önerge ile çözülecek iş değil!’ derken de haklı.
Karşılık olarak şöyle bir argüman da sunuyor katılımcılara;
“Bu ülkeyi yöneten, merkezi yönetime bu kenti yöneten Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ve ilçe belediyelerine sizlerin söyleyecek sözleri olmalı! Çataltepe hikayesini de okudum. Oradaki temel sorunlara baktığımızda karşımıza Bakanlık ve Büyükşehir Belediyesi çıkıyor. Doğru mu? Evet. Şimdi bakanlık da bizde değil, büyükşehir belediyesi de bizde değil. Sorunları dile getirerek ben belki sizin kafanızda ya tamam milletvekili de gündeme getirdi diye iyi bir imaj bırakabilirim. Mesele sorunları dile getirmek değil. Mesele sorunları çözmek olmalı. O zaman nasıl çözeceğimize birlikte karar verelim. Biz üstümüze düşeni yapalım, ama siz de üstünüze düşeni yapın!”
Hey gözünü sevdiğimin doktor aklı…
Sorun ve çözüm önerisi net. Yapılacak belli. Yapanlar ve yapmayanlar ve sonunda olacaklar da ortada…
O halde ben de CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala gibi sormak istiyorum, başı sıkışınca muhalefet partilerinden destek isteyen Bursalılar, sandık önlerine geldiğinde çözüme yönelik karar veriyor mu?
***
CHP’DEN TEZKERE AÇIKLAMASI
Gazze bölgesinden sürekli katliam haberleri alırken ve gözümüz kulağımız bir yandan Amerika Birleşik Devletleri bir yandan Rusya bir yandan Çin bir yandan İngiltere derken tam bir dünya karması haline gelmiş Akdeniz’de neler yaşanacağındayken. Ülkemizin bu yaşanacakların içine ne kadar çekileceğindeyken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak ve Suriye’deki görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkere TBMM’de onaylandı.
Bugün ise CHP 81 ilde tüm il başkanlıklarında eş zamanlı bir açıklama yaparak, daha önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun meclisteki grup konuşmasında söylediği ‘Ülkemde yabancı asker postalı istemiyorum’ cümlesini bir kez daha tekrarladı.
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’ın okuduğu açıklamada, “Söz konusu tezkere, yabancı askerlerin Türkiye’de bulunmasının, daha net bir ifadeyle, yabancı asker postallarının kutsal vatan toprağımızı çiğnemesinin önünü açmaktadır. Saray İktidarına sormak isteriz: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ordusu yok mudur? Askerimiz, polisimiz, korucumuz ne için mücadele etmektedir?” denildi.
Hatırlatmakta yarar var, yabancı askerler konusu CHP dile getirene kadar Milliyetçi Hareket Partisi tarafından itiraz edilen bir konu değildi, ancak Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından “Türkiye’ye gayrimeşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur, şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır” sözleri ile bir itiraz sesi yükseltildi.
İtirazlara 20 Ekim itibariyle Dışişleri Bakanlığı tarafından; “Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Irak ve Suriye’deki görev süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin 17 Ekim 2023 tarihli TBMM kararının bazı yanlış yorumlara konu edildiği gözlemlenmiştir. Tezkerede yer alan ’yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ ifadesi, 2014 yılında kurulan DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu kapsamındaki ortak faaliyetlerle ilgilidir. Yeni olmayan bu ifade, 2014 yılından bu yana kabul edilen Irak ve Suriye tezkerelerinin metinlerinde de aynen yer almaktadır” denildi.
İşin enteresan olan yanı da bu ya, 2014 yılından bu yana yabancı askerlerin ülkemizde bulunmasına izin verilen bir madde belirli aralıklarla sürekli oylanıyor ve sürekli TBMM’de kabul ediliyor. ‘Yabancı asker demek, işgal demek!’ açıklamasından da yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki, artık içinde bulunduğumuz durum 2014 yılındaki gibi olmaktan çok daha uzak! Bu kez savaş çok daha yakın ve bu yakınlık sürecinde kimin nerede saf tutacağı kestirilemiyorken, yabancı askerlerin ülkemizin belirli noktalarında bulunuyor olması tüm vatandaşlar için tedirgin edici!